♦️2♦️

587 80 10
                                    


İyi okumalar...

Zorlukla araladığı gözlerini geri kapadı. Gece uyuyamamıştı ki nedeni bariz belliydi. Elini kolunu bağlamıştı sanki uzun saçlı, güzel bakan çocuk.

Yirmi dört seneyi sığdırdığı ömründe güzel olan her şeye ilgi duymuştu. Bir şey güzelse sanattı onun için.

Telefonundan yükselip kulağına dolan sesi umursamadan kalktı yatağından. Çoğu şeyi umursamazdı zaten.

Kısa bir duşun ardından valizinden kırışmaması için çıkardığı gömleklerinden çizgili olanı üzerine geçirdi. Pantolunun içine koyarken bir yandan da ıslak saçlarından su akmaması için havluyu saçlarına sardı.

Kurularken gözlerini odasındaki büyük camdan kasabayı izledi. Gerçekten dediği kadar vardı. Burada ki  insanlar çalışmak için vardı. Önlerinden akan koskoca nehri, nehrin karşı kıyılarından gelen kuş seslerini biri bile umursamıyor kafasını kaldırıp biri bile bakmıyordu.

Kamerasını ve akşamdan hazırladığı sırt çantasını yanına alırken kulaklığının odasında kalmasını umursamadı. Bugün dinlemek istediği başka şeyler vardı.

Dün ki iskeleye yaklaşırken ucunda sarı çantasıyla bekleyen kişi dikkatini çekmişti çoktan. Ellerini siyah pantolonun cebine koymuş, omuzlarını dikleştirerek yanına ilerlemişti.

- Oh, gelmişsin..

Başını sallayarak onayladı. Konuşmayı pek sevmezdi tercihi çoğu zaman dinlemekten yanaydı ve bu çocuk konuştukça dinlemenin ne kadar da iyi olduğunu anlıyordu.

Ellerini kendisine uzattığını görünce beklemeden cebindeki ellerini çıkartıp, dün hayran kaldığı elin avuçlarına tutunmasına izin verdi. Aynı dün akşam olduğu gibi saçlarını sallayarak alnını açmış uzun saçların aralanmasını sağlamıştı.

- Çok seveceğin bir yere gidiyoruz.

Önünden giden beyaz tişörtünü kendi gibi pantolunun içine koymuş çocuğu takip ederken sesinin bu denli canlı olmasına şaşırıyordu. Bu kasaba öyle sessizdi ki insan sesi açısından..

Aniden kendine dönen çocuk çantasını düzeltip yan yana olmalarını beklemişti.

- Neden geldin ki buraya... daha güzel manzaralar bulabilirdin. Burası çok sıradan değil mi?

Değil...değil çünkü sen varsın.

Başını iki yana sallayayıp konuşmaya başladığında yanındaki çocuğun dikkatle kendini dinlediğini hissetmişti.

- Sıradan olması için bir çok kişinin burayı fark etmesi, bu kasabanın da daha kalabalık olması gerekiyordu.

- Keşfedilmemiş değil aslında bu kasaba. Keşfedildi ama insanları pek misafirperver değil. Burada yaşamak için onlar gibi olmalısın.

- Sen peki...sen neden onlar gibi değilsin?

Çocuksu parıltılar taşıyan kahveler kendine döndüğünde bir gülümsemenin insana ne kadar daha yakışalabileceğini düşündü. Güneş sabahın erken saatinde kasabaya değil çocuğun yüzüne vurmuş gibiydi.

- Sence ben onlar gibi değil miyim?

Cevabını beklediğini belirten bakışlarını atarken Jungkook da gülümsedi karşısındaki çocuğun gözlerinin kendi gülümsemesine takıldığını farketmeden.

- En azından gülebiliyorsun.

Dirseğindeki hafif tutuşla iki yöne ayrılan yolda sol tarafa döndüler.

- Yanlış... ben nasıl gülünebileceğini biliyorum sadece.

 ben nasıl gülünebileceğini biliyorum sadece

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
IndescribableHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin