Hatalarım varsa affola. İyi okumalar!
Yaz sıcağının kavruk rüzgarları Kim malikanesinin arka bahçesinde dolaşırken iki küçük çocuğun oyun sesleri yankılanıyordu ağaçların arasında. Jungkook üzerine giydiği mavi tulumun askılarını tutup arkadaşına gösterdi mutlulukla, zira Jin babası dün çarşıdan çocuklara hediye aldığında aralarından en çok Jungkook sevinmiş olmalıydı ki sabah ilk iş tavşanlı pijamalarını çıkarıp bu mavi tulumu giymişti. "Bak Gyeomie, babam bana ne aydı? Sence nasıy?"
"Güzey dedim ya şapşay, soyma aytık şu soyuyu." Fakat Jungkook'un aksine Yugyeom arkadaşının sürekli tulumunu sormasından ve önlerindeki arabalarla oynamayışından şikayetçiydi. "Ama ne yapayım, şok beğendim ben bu yulumu!" Jungkook yeşil çimlerin üzerinde dizleriyle hoplarken diğer minik, eline aldığı mor arbayla kırmızı arabayı çarpıştırmakla meşguldü. "Şu sayıyı veysene," Yugyeom arkadaşının mutluluk nidalarını dinlemeyip hemen Jungkook'un bacağının dibinde duran sarı arabayı istediğinde arkadaşının onu duymadığından habersizdi, çünkü Jungkook tulumunu sevdiğiyle ilgili bir şarkı uydurmuş ve onu mırıldanmaya başlamıştı bile.
"Yulumumu şok seveyim,
Hey gün onu giyeyim,
Yin babam dünyanın en yakışıkyısızdır,
Şünkü bana yulum ayıy!"Jungkook neşeyle ellerini sallarken Yugyeom bıkkın bir şekilde iç çekip küçük elini alnına yapıştırdı, bazen Jungkook'un yerine en iyi arkadaş olarak neden Jackson'ı seçmediğini sorgulasa da cevap hemen aklının bir köşesinde pırıl pırıl parlıyordu, çünkü Kook ve Gyeom seçilmiş dostlar olduklarını düşünüyorlardı.
"Kookie, eğer susmaşsan, gideyyim ve Şeksın'la oynayım, tamam mı?" Yugyeom'un yükselen sesi ve tehditiyle susan Kook dizinin kenarındaki sarı arabayı arkadaşına uzatıp kendine yeni bir tane aldı. Şimdi iki minik arabalarını yarıştırıyor, karınca yuvalarının üzerini toprakla örtüyordu, bunu yapmalarındaki tek sebebte ikilinin karıncalardan korkmasıydı.
Bu sırada Jin boş yatakta gerinerek uyanırken eliyle kapalı gözlerini ovuşturdu, dün gece bir türlü bırakamadığı kitap yüzünden hem geç yatmış hem de gözlerini yormuştu, yine de pişman değildi genç adam. Yeni açılan gözlerini yatağın boş yanında gezidirip bir anda ayağa kalktı ve odanın içindeki küçük banyoya yöneldi.
Ev halkı yavaş yavaş kalkmaya başlamıştı; Taehyung uykulu gözlerle oyuncakların yere serili olduğu odasından çıkarken takılan ayağı yüzünden halının üzerine düşmüş ve anlına gelen bir lego parçasıyla da hafif bir yara oluşmuştu esmer teninde. Tabi yaşının verdiği hasaslıkla bir anda çığlık çığlığa ağlamaya başladığında hemen yan taraftaki yatakta yatan Jimin'in korkuyla uyanmasına da neden olmuştu.
"Mor gömleğini ben yırtmadım baba!" Jimin dehşetle açtığı gözlerini odada dolaştırsa da Namjoon babasından bir iz görmeyince bakışlarını yerde ağlayan Taehyung'a çevirdi. Kulağında patlayan ağlayışlar yüzünden alelacele yatağından kalkıp bir telaşla yerde bağıran kardeşinin yanına gittiğinde içini saran endişeyle onun da gözleri dolmuştu hemencecik. "Taehyung ne oldu?" dedi kısık bir sesle. Taehyung, Jimin'in sesini duyarak dizlerinden destek alıp ellerinin üzerinde durduğunda yaşların aktığı gözlerini sıkı sıkı kapatıp ağlamaya devam etti.
Tam da bu sırada odalarının kapısı gürültüyle açıldığında önde Namjoon, arkada Jin olmak üzere iki yetişkin girdi büyük bir endişeyle odaya. "Oğlum ne oldu?" Namjoon yerde duran Taehyung'u bir çırpıda kucağına alırken Jin'de endişeyle çocuğu incelemeye başladı, lakin Taehyung'un alnını belli belirsiz gösteren ellerini takip ettiğinde saçlarının arasından gördüğü hafif kırmızılık elinin ayağının dolanmasına neden oldu. Jin uzun parmaklarıyla açık kahverengi saçları geriye taradığında anlının köşesindeki ufak yarayı görünce hafif bir iç çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Family |Bangtan|
Fanfiction❝Taehyung'un minik yaramazlıklarına, Jungkook'un peltek diline, Jimin'in Yoongi'ye olan hayranlığına, Hoseok'un kocaman yüreğine ve birbirine tutkuyla bağlı Namjoon ve Jin'in hayatına göz atmak için Kim malikanesine hoşgeldiniz!❞