🍁

8 0 0
                                    

Bu gece aklıma buralarda bıraktığım birkaç yazı olduğu geldi. Bir bakayım neler saçmalamışım dedim. Bir çoğunu tüylerim diken diken okudum. İnsanın kendini keşfetmesinde, ne kadar yol katettiğini görmesinde geçmişe bir dönüp bakmak iyi bir yöntemdir. Bazı yaşımın verdiği çocukluklar dışında, cümlelerime sakladığım anıları hayranlıkla okudum. Kendini beğenmişlik olarak görmeyin bunu. Uzun zamandır resimden ve yazmaktan çok uzak kaldım. Elim köreldi, düz düşüncelere sahip oldum. Karamsarda olsa kendimi ifade edebiliyormuşum. Zamanla bu yönlerimi kaybetmişim.

Elime kağıdı kalemi alıpta içimi dökmedikçe dışarıya karşı daha sessiz ve ani parlamaları olan bir insan olup çıktım. Kötü anılar biriktirdim, dayanılmaz insanlarla tanıştım, acaba hangi damarına bassak daha çok canını acıtırız diye düşündüklerinden bütün damarlarımı tek tek denediler bile.. O güven duygumun sanki bir mum olduğunu düşünün gözümün önünde eriyip gittiğine şahit oldum. Karşınıza öyle iğrenç kişiliğe sahip insanlar çıkıyor ki 'Ben bunu öldürsem madalyamı kaç ayar altından yaparlar acaba?' sorusu oluşuyor kafanızda. Ama neyse ki dert etmeye gerek yok bu konuyu. Ne siz onu öldürebiliyorsunuz ne de kimsenin altına verebilecek bi parası kaldı(!) Demem o ki hayat elindeki kamçısını önüne kim çıkarsa ayırt etmeden sallıyor. Yok ben narinim yok ben hemen ağlarım yok efenim hâlâ winx cluplı yastığımla uyuyorum bendeki bünye bunu kaldırır mı? yı asla düşünmüyor. 'Aaa sen stella mı olucaksın? O zaman sana fazladan bir kamçı yazıyorum ki hayata olan bu bağlılığın biraz daha azalsın.
Şaka maka senelerce bu hayat okulunu okudum diyenlere okul okumamış gözüyle baktık sadece. Dinlemedik bir kez olsun. Diploma peşinden koş dur harap olduk ömrümüzün yarısını yiyen okullarda. Şimdi tembelliğime sevinir oldum. Lise de ihtiyacım olmadığı halde zorla ailemi ikna edip okuldan sonrası çalışmak için bir işe girmiştim. Binbir insan gelirdi. Dallası izlemeye belki yaşım yetmedi ama o dallas hikayelerine şahit oldum. O cinayet programlarını da izlemeyi hiç sevemedim ama çalışırken koskoca insanlar ne sebeplerle yakınlarına ya da kendilerine zarar verirlerken gördüm. Çocuğunu kaybeden annenin gözümün önünde bayılması, mal mülk davasına öz kardeşlerin birbirinin arkasından çevirdikleri, ahlaklı görünen ama ortalığın ağzına sıçan bi orta yaşlı adam, eşinden ayrılan iki çoçuklu hayat mücadelesi veren bir anne.. Esnaf yanında çalışınca dediğim gibi binbir hayat öyküsüne sahip insanla karşılaşıyorsunuz. Kötüyü yaşamadan sana zaten o yoldan geçmiş insanlar yol gösteriyor. Tabi kendileri bok çukurunda olanların laflarına ancak gülüyorsunuz. Yanlış olduğu bariz ama öyle bir süslüyor ki vicdanını rahatlatmak için gören de kanatların nerde diye soracak duruma gelir. Amma velakin altın çamura düşse değerinden birşey kaybetmez, çamurda altın içinde diye değer kazanmaz. Yani siz altın olun çamura düşsenizde çıkamasanızda değerinizden birşey kaybetmezsiniz. Çamur olanlarda uğraşır durur değerine ulaşamadığı şeyleri kendilerine benzetmeye.

Şu gencecik yaşımda başıma gelmiş kötü olayların bir fragman olduğu hissine kapılmakta umarım yanılıyorumdur. Her dinlediğim hikayede bu daha ne ki diyerek ekleme yapan insanlar var olduğu için korkmakta haklıyım da sanırım. Dizleri yara içinde ağlaya ağlaya koşmaya devam edicek olan bir çocuğum ben hâlâ. Ee napalım hayat okulu dediklerinden biz de birşeyler kapalım artık. Yaşlanmaya ömrümüz yeterse bir dizi çekmeye yetecek hikaye elimizde bulunsun. 😌

DolunayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin