20 dakikadır jungkook'un attığı fotoğrafa pür dikkat bakıyordum. Bu bildiğin ihanetti.
Üstten jimin'den gelen bildirimle gözlerimi üste kaydırdım.
jimin:
hadisene oğlum nerde kaldın geç kalıyoruz.Elimi telefonun üste kalan kapatma tuşuna basıp ekranın siyah olmasını sağladım.
Telefonu yatağın üstüne bırakarak halsiz ve hissiz bir şekilde dolaptan elime ne gelirse aldım.
Üstüme geçirdiğim gibi telefonumu cebime koydum. Yerde biçimsiz bir şekilde duran çantamı sırtıma takıp odadan çıktım.
Jimin'in yanına vardığımda beklemekten burnu donmuş bir şekilde etrafa bakınıyordu.
"Selam"
"Bir an gelmiyeceksin sandım salak"
Deyip kafama geçirdiğinde bende kafasına geçirmiştim. Biraz sert vurmuş olabilirim ama olsun.
Umrumda mı?
Hayır.
"Hadi yürü geç kalıcaz"
Kol kola girdiğimizde sabahın lanet kuş sesleriyle birlikte iş aramaya koyulmuştuk.
Biliyorsunuz kuş seslerinden nefret ederim.
İkimizinde sesi enfes olduğu için hedefimiz bir kafede şarkı söylemek olacaktı.
Parayı kırıp beraber tatile gidecektik. Tabi jungkook o zamana kadar karısından ayrılmış bana geri dönmüş olacaktı.
Haliyle tatile beraber gitmiş olacaktık.
*Onlar birbirlerini çok seviyorlar ayrılcaklarını düşünmüyorum*
"Hey, kes sesini o benide seviyordu!"
İç sesimle kavga etmeye başlamışken jimin'in anlamamışçasına bakışlarıyla göz göze gelmiştim.
"Taehyung ne oluyor?"
"Sende kes sesini bana adımla seslenme"
"Neden taehyung değil mi senin adın?"
"Adımla seslenilmesini sevmiyorum"
"Ne diye seslenebilirim sana?"
"Bilmem taehyung hariç herşey"
"Ruh hastasısın biliyorsun değil mi?"
Kafamı onaylar şekilde salladığımda ponçik bir gülüş bırakıp koluna tekrardan girdim.
Kafeye ulaştığımızda bütün işleri halletmiş akşam işe başlıyorduk. Ses analizleri yapmış daha bir cümle söylemeden işe alınmıştık.
Jimin'le mutluluk sevinçlerini yollarda bağıra bağıra atarak eve doğru yolumuzu almıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
call me by your name | taekook
Fanfictionevet jungkook, beni intihara sürükletecek kadar kendine bağlamıştın;