Bölüm 3

126 7 0
                                    

Beşiktaşta bulduğu ev tam istediği gibiydi. Geniş bir salon, yine geniş sayılabilecek bir mutfak ve banyo. Arka tarafta da küçük bir oda. Evin, karşı sokağa bakan bir balkonu olması ise harika bir keyifti Sahra için.
Ev sahibi Safiye hanım, iyi kalpli birine benziyordu. Uzun süre evine kiracı aramıştı. Güvenilir biriyle anlaşmak istiyordu. Bir gün içinde kontratı hazırlayıp karşılıklı imzaladılar. Geriye ufak tefek prosedürler kalmıştı.
Yeni eşyalar almak yerine, ikinci el olanları tercih etti Sahra. O eşyaların üstünde geçmiş olan hiç bilmediği yaşamlara dokunmak istiyordu belki de. İki önemli özelliği onu böyle farklı seçimlere itiyordu. Hiç bitmeyen bir merak ve herkesten farklı olma gayreti. Bu gayret yapıştırma bir çaba gibi değildi, onun özünü oluşturuyordu. Giyim kuşamında da siyah renklerin ağırlıklı olmasına dikkat ediyordu.
Birkaç gün içinde tüm eşyaları evine taşıttı ve iç düzenlemeyi yaptı. Ağır eşyaları gönlünce yerleştirmekte zorlansa da sonunda "burası benim yuvam" diyebileceği evini tamamlamıştı. İlk günler evinden dışarı hiç çıkmadı. Ama onun özgür ruhu sıkılmaya başlamıştı artık. Biraz alışveriş yapmak ona iyi gelecekti. Nihayetinde oda bir kadındı. Saatlerce vitrinlere bakabilir, onlarca tezgahtarı çileden çıkarabilir ve hiçbirşey beğenmeyebilirdi. Öyle de oldu. Saatler sonunda sadece birkaç parça giyim ve evine yakışacağını düşündüğünü bir-iki süs eşyası satın alabildi. Bu bile onun kadın ruhunu dinginleştirmeye yetmişti. Bir sonraki alışveriş krizine kadar rahat olacaktı. Elinde paketlerle henüz yollarını yeni yeni öğrenmeye başladığı evine doğru giderken, birşey dikkatini çekti Sahra'nın. Karşı yönden kendisine doğru yaklaşırken, aradaki mesafe kısaldıkça adımlarını yavaşlatan birini farketti. Bu kişi sarı beyzbol şapkalı, güneş gözlüklü o adamdı. Arkadan vuran akşam güneşi adamın yüzünü gölgeliyordu. Sahra, bu garip kişinin yüzünü görebilmek için çekik gözlerini kısarken, adam ani bir dönüşle ters istikamete doğru hızla yürümeye başladı. Sahra, adamın peşinden gitmekle adamdan korkmak arasında kalmıştı. Ne yapacağına karar verene kadar, bu garip adam gözden kaybolmuştu bile. Endişeli bir şekilde eve geldi ve annesini aradı.
-Anne.
-Sahra? Nasılsın kızım?
-iyiyim sağ ol. Siz neler yapıyorsunuz?
-Baban biraz önce şirkete gitti.
-Bir türlü alışamadım şu saat farkına.
-Olsun kızım. Önemli değil. Eşyalarını tamamlayabildin mi?
-Hiçbir eksiğim yok anne. Yarın okul açılıyor. İlk günüm olacak.
-Kimseyle tartışma kızım.
-Anne!
-Tamam kızma. Ben sadece uyardım. Seni tanıyorum çünkü.
-Anne uslu bir kız olacağıma dair sana söz veriyorum.
-Uslu ve inatçı olmayan!
-Tamam anne uslu ve inatçı olmayan! Hem bu konuyu da bu kadar abartmayın isterseniz ha!
-Sahra!
-Tamam anne. İnat yok!
-Sık sık da bizi arayan bir Sahra, değil mi?
-Anne daha dün aradım. Her dakika rapor veremem herhalde değil mi?
-Peki, son bir uyarı! Öğünlerine dikkat et.
-Babişimi öp. Bay bay.
Annesine sarı beyzbol şapkalı adamdan bahsetmedi. Edemedi. Endişelenmesini istemiyordu. Kafasını biraz olsun dağıtabilmek için, ertesi günü düşündü. Okulun ilk günü olacaktı. Zaten alışveriş krizi de bu yüzdendi. Yeni okul. İlk gün. Ve yeni giyecekler. İşte harika üçlü. Erkenden yatmayı düşündü ama biliyordu ki asla yatar yatmaz uykuya dalamayacaktı.
Zengin bir ailenin kızı olmasına rağmen, israfı hiç sevmeyen Sahra, sabah uyanamadığı için okula taksiyle gitmek zorunda kaldı. Oysaki planında otobüse binip, insanlarla iç içe olmak vardı. Yaşadığı şehrin insanlarını daha iyi tanıyacaktı. Sabah kalkamamasının nedeni ise gece gelmek bilmeyen uykusuydu ve bir ara kan ter içinde uyanıp dolaba koşmasıydı. Kötü bir rüya kadar geceyi kabusa dönüştüren başka birşey olamazdı. Rüyasında beyzbol şapkalı adamı evinin penceresinden içeri girerken görmüştü. Salonun koltuğunda uyuyan Sahra'nın üzerinden geçen adam elindeki sivri uçlu bıçakla yatak odasına doğru gidiyordu. Yatak odasında ise bir bebek vardı. Adamın o bebeği öldüreceğini anlayan Sahra, yerinden kalkmaya çalıştı ama vücudunun hiçbir uzvunu hareket ettiremedi. Bağırarak yardım istedi ama sesi çıkmıyordu. Korkunç bir rüyaydı. Rüyasını düşünürken okula geldiğinin, taksi şoförünün yarım dakika beklediğinin farkında bile değildi.
-Geldik bayan.
-Pardon. Borcum nedir?
-7 Lira.
-Buyurun.
-Allah zihin açıklığı versin öğrenci kardeşim, valla bu dalgınlıkla işiniz zor.
-Sizin işiniz daha zor. Benim dalgınlığım direksiyon başındakine göre daha risksiz.
Kapıyı sertçe kapatarak, taksiden indi. Gün kötü başlamıştı ve böyle devam etmemesini umuyordu. Okulun kapısından içeri girerken, kendini çok yabancı hissetti. Etrafındaki diğer öğrencilere baktığında yanında bir arkadaşı olmayan tek kişinin kendisi olduğunu fark etti. Neyse ki öyle fazla arkadaş canlısı biri değildi. Yalnızlık ona her zaman yanılmamayı vermişti. Mutlaka birileri ona yaklaşacaktı bunu biliyordu ama bu ne kadar geç olursa, Sahra o kadar mutlu olacaktı. O yalnızca heykel yapmak istiyordu..

Mavi EvHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin