Onu uyandırmadan yüzümdeki gülümsemeyi silmeye çalıştım. Aşağıya inecektim fakat çok utanıyordum. Sonunda derin bir nefes alarak Chūn'un alnını öptüm ve aşağıya inmeye karar verdim. Chanyeol'ün saçlarının bütün yüzünü kapladığını gördüğümde rahatsız olacağını düşünerek saçlarını geri atmıştım. Güldüğünü gördüğümde sessizce kıkırdayarak odadan yavaşça çıktım. Kapının hemen önünde karşıma çıkan bedenlerle bir anda geriye sıçrayarak elimi kalbime koydum ve çığlığımı yutmak zorunda kaldım. Kapıya yapışmış bir haldeyken kendime gelerek onlara baktım.
"Siz kafayı mı yediniz?" Fısıldarken bağırıyordum ve emin olun nasıl yapıldığını ben bile çözememiştim. Sehun ve Jongin mahçup ve sevimli bir şekilde gülümsediklerinde istemsizce ben de gülümsedim.
"Biz yemek için çağırmaya gelmiştik. Korkutacağımızı tahmin etmemiştik." Gülümseyerek kafamı iki yana salladım.
"Sorun değil çocuklar bir anda görünce biraz korktum. Chanyeol Chūn'un yanında uyuya kaldı. Ben de yardım lazım mı diye bakmaya geliyordum." İkisi de gülümseyerek bana baktıktan sonra Sehun konuştu
"Pekala. Aşağıda da yapacak pek şey yok. Suho hyung sofrayı kuracaktı şimdi, Minseok hyung da yanında." Kafamı salladım.
"Ben yine de bir bakayım. Belki birkaç iş bulurum." Kafalarını sallayıp gülümsediler, ardından Jongin konuştu.
"Chūn ne zaman uyanır?" Şirince sorduğunda kıkırdadım.
"Yol yormuştur onu. Bir iki saat uyur. Yemekten sonra uyanmış olur." Onaylayarak gülümsedi.
"Yeol de biraz dinlense iyi olur. Birazdan uyandırırız olur mu? Yolda pek uyuyamadı sanırım"
"Pekala. O zaman hadi bir aşağıya inelim." Kafamı sallayıp onlarla beraber merdivenlere yöneldim ve inip mutfağa ilerledim.
"Merhaba." Suho ve Minseok bana bakarak gülümsediler.
"Merhaba, dinlendin mi bakalım?" Minseok konuştuğunda kafamı iki yana salladım.
"Zaten uçakta uyumuştum. Yorgun değilim." Kafalarını salladıklarında tekrardan konuştum.
"Sofrayı kurmamı ister misiniz?" Suho küçük bir gülümsemeyle kibarca konuştu.
"Sana zahmet olmasın?" Kafamı iki yana sallayarak gülümsedim ve tazgahın üzerinde olan tabakları alıp masaya dizmeye başladım. Çatal, kaşık ve bıçakları da koyduktan sonra raftan bardakları almak için uzandım.
"Baek, beni neden uyandırmadın?" Elim rafta kalırken içeriye giren Yeol'e baktım.
"Yol yorgunusun," bardak indirdikten sonra devam ettim.
"Biraz dinlen istedim." Gülümseyerek kafasını salladı.
"Teşekkürler ama sen de dinlenmedin. Zaten Chūn'u izlerken uyuyakalmışım." Kıkırdadığında biz de ona eşlik ettik. Bardakları da masaya koyduktan sonra ufak bir gururla gülümsedim. Uzun zamandır masa kurmamıştım.
"Yorgun hissetmiyorum ki. Uçakta uyuyakalmışım zaten. Bir şey olmaz bana." Kafasını salladıktan sonra ensesini kaşıdı ve gözünü ovuşturdu. İstemeden gülümserken sordum.
"Chūn hala uyuyor muydu?" Kafasını salladı ve gülümsedi.
"Hmhm, uyuyordu hala." Kafamı sallayıp gülümsedim.
"Ben yine de bir bakayım, hem yemek saati geliyor." Hepsi kafalarını sallarken ben de başımla ufak bir selam vererek mutfaktan çıktım. Yukarıya suratımdaki gülümsemeyle çıkarken hayatımın daha ilk günden bu kadar iyiye gitmesi beni korkutmuştu. Hayatımda hep güzel gelen şeylerin ardından hep bir kıyamet gelmişti ve beni paramparça etmişti. Hayatımın hep bu şekilde gitmesi için tanrıya dualarımı ardı ardına sıralelarken çoktan uyanmış tavanı ve etrafı sevimli bir şekilde izleyen bebeğimin olduğu odaya girdim. Kıkırdayarak yatağa yaklaşırken bana bakmış ve ellerini çırpıp bana uzanmaya çalışmıştı. Yanındaki yastıklardan dolayı dönemezken huysuzlanarak ağzından birkaç hıçkırık bırakırken hızla yanına adımladım ve kucağıma alarak tekrar kıkırdadım.
"Bebeğim~ minik appan burada~ Ağlama~" sessizleştiğinde gülümsedim ve havaya kaldırıp birkaç kere zıplattım. Sonunda tekrar kıkırdadığında omzuma yaslayıp kokladım ve öptüm. Mis gibi kokan meleğim beni fazlasıyla huzurlu hissettirirken terlediğini fark edip bavula yöneldim. Kıyafetlerini çabucak değiştirip aşağıya yöneldim. Kai sevimli bir aegyo ile yanımıza gelirken kıkırdadım. Kai onu alırken ben de gülümseyerek izledim.
"Hadi herkes sofraya!" Suho Hyungun bağırışıyla hep beraber sofraya ilerledik. Yemeğe başlamadan önce bile Tanrıya şükranlarımı ve dileklerimi iletiyordum...
Kısa bir bölüm lakin fazla uzun yazınca ben de sıkılıyorum:") neyse neyse okuyan kişilere teşekkür ediyorum tek tek. Yorum yapanları öpüyorum Vote verenleri- öhöm öhöm. Sizleri seviyorum minikler hepinize iyi akşamlar👋💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fake Dad? || Chanbaek
FanfictionÜnlü oyuncu Park Chanyeol havaalanında gördüğü ağlayan ufak tefek cocuğu bırakamamıştı. Hoş, bırakmak da istememişti. !mpreg bulunur rahatsız olacakların okumaması rica olunur!