BÖLÜM 3

105 5 1
                                    

Her gün birbirimizi görebilmek için türlü şeyler yapıyorduk, Oğuz okul çıkışlarını bekliyor beni görmeden gitmiyordu.

Yine bir okul çıkışıydı ki ben Oğuzu çıkışta görememiştim acaba neredeydi? neden benim çıkmamı beklememişti? Oysa hergün benim çıkış saattimi beklerdi. Bu sorular aklımı tırmalerken, Oğuzu görmeden eve gitmek içime sinmemişti onu görmeliydim. Buldum Oğuzu görebileceğim en güzel en doğru yer evlerinin ora olmalıydı. Madem Kardelenin evinin de yolu o taraftaydı o zaman Kardelene eşlik edebilirdim. Hem belki Oğuzu da görebilirdim.

Kardelenle beraber eski fırın karşımdaki yoldan ilerliyo okulda olan ilginç seyleri birbirimize anlatıyo gülüşüyorduk aynı şubelerde değildik ve iki farklı şube iki farklı olay demekti. Tam köşeyi dönecektik ki oda ne? Karşımıza biri çıkıverdi o an göz göze geldik. Köşeyi dönerken karşıma çıkan Oğuzun ta kendisiydi. O gözlerin sahibi de oydu. O an çok heyecanlandım ne yapacağımı bilememiştim. Elim ayağima dolanmış, kalp atış seslerimi duyabiliyodum. Oğuz bana uzunca bi süre baktıktan sonra yoluna devam etmişti. Oğuzun gitmesiyleKardelen şaşkın bakışlarıyla:
"Kanka sen ne yaptın o ses, O hal neydi öyle?" Dedi.
"Ne oldu kanka ne sesi halimde ne varmış?" deyiverdim
Meğer ben heyecandan ufak çaplı bir çığılık atmışım ve ben bunun farkımda bile değildim. Oğuzda napsın bana gülümsemişte öyle gitmiş. Akşam konuştuğumuzda da Oğuzun bana yetişmek beni görmek uğruna acale edip geldiğini öğrenmiştim.

Zaman zaman onun gittiği yerlere gider, onu izlerdim. Okula gelir voleybol oynardı gözümü kırpmadan o camın önündeki eşikte oturur onu izlerdim. O nereye gitse onu izler, ona hayranlıkla bakardım.

Ders Bedendi hava haliyle soğuk dışarı çıkmak için uygun değildi. Ne yapabilirdik ? Nasıl zaman geçirmeliydik? Diye düşünürken aşağı kata tenis salonuna gitmek iyi bir fikir olabilirdi. Evet aşağiya tenis salonuna inmiştik, tenis oynuyor vakit geçiriyorduk. Ben yorulmuştum. Sıramı başka bi arkadaşa vermiş, oracıkta oturmuştum. Merdivenden birinin indiğini fark ettim dönüp baktiğımda o gelenin Oğuz olduğunu fark ettim. Gözlerimin içine uzunca bakmış ve gülümsemişti. O an kalbim yerinden çıkarmışcasına atıyordu. Ne yapacağımı şaşırmış, elim ayağıma dolanmıştı. O boy o endam aklımı başımdan alıyordu. Hele o yanımdan geçerkenki kokusu anlam veremediğim şekilde huzur veriyordu.

Utancımdan başım yerden kalkmıyor, ama Oğuzun bakışlarını da üzerimde hissedebiliyordum. Çaktırmadan bende ona bakmaya çalışıyor, ama her defasında göz göze geliyorduk. Oğuz bir müddet sonra kurs zamanı geldiğinden yukarı çıkmıştı. Ama hiç istemiyor gibi bir hali vardı. Onu görmek bana yetmemişti o yukarı çıktığı an bende peşinden yukarı çıktım. Benimde yukarı çıktığımı görünce yüzünde kocaman bir gülümseme oluştuğunu gördüm. Bu gülümseme içimi sıcacık etmişti.

Eve gider gitmez konuşmaya başlamıştık. Bu konuşma her zaman ki gibi üçlere dörtlere kadar sürmüştü. Oğuz benim tenis salonunda olduğumu bildiği için aşağıya gelmiş amacı beni görmekmiş. Bunu duyunca çok hoşuma gitmiş, içimi kocaman bir mutluluk kaplamıştı.

Saatler günleri kovalıyor, her geçen gün konuşmamız daha da artıyordu. Biz birbirimizi görebilmek için birbirimizin gittiği yerlere gidiyor, gizli gizli bakışıyorduk. İnsanlardan konuşamızı ne kadar saklasak da bizim birimize olan bakışlarımızdan herkez olayı seziyordu.

Artık iyice birbimize yakınlaşmaya başlamıştık herşey gün geçtikce daha güzel hale geliyordu. Günler birbimizi görme hayaliyle başlayıp bitiyordu. Günler ayları bu şekilde kovalıyordu. Fakat bu bakışmaların yerini buluşmalar almalıydı. Hergün bir buluşma hayali kuruyor. Ama buluşmak için uygun bir yer bulamiyorduk. Malum yaşadığımız yer küçüktü ve bu dedikoduya sebebiyet verebilirdi.

Her gün yan yana gelme hayaliyle günlere baslayıp bitiriyorduk birbirimize: neresi uygun olur? Acaba burası olur mu? Gibi sorular sorup bunlara cevap arıyorduk.

Oğuz bir yer bulmuştu. Uğur abinin evinin önü. Burada karar kılmıştık. Ben Oğuzgilin evinin ordan geçicektim, eğer Oğuz kimsenin olmadığından emin olursa da bana işaret edecekti ki ben oraya gideyim de buluşalım. Bütün planlar kurulmuş sadece faaliyete geçmesi gerekti.

Ertesi gün okula gitmiş, çıkış saatinin gelmesi için sabırsızlanıyordum. Nede olsa Oğuzla ilk defa buluşucaktık. Çıkış saati uzun bir beklemeden sonra gelmişti koşar adımlarla yürüyor, acele ediyordum. Nihayet Oğuzların oturduğu sokağa girdim. Evet Oğuzu da görmüştüm. Oda ne hiçbir işarette bulunmamıştı için. Hayır bu olamazdı. Nasıl yani biz buluşamıycakmıydık? Evet maalesef buluşamamıştık. Üzgün bir şekilde eve giden yolda ilerledim. Eve geldiğimde telefonu elime alır almaz "trink" mesaj gelmiş olmalıydı . hemen mesaj kutumu açarken mesajın Oğuzdan geldiğini gördüm. "Orası müsait değildi. Sana bir laf gelmesini istemem. Malum dedikodu burada çok." dedi ve ekledi "İnşallah yarın müsait olursa buluşacağız."

Biz buluşma hayalleri kuruyor. Buluşmak için sabırsızlanıyorduk.

Ertesi gün olmuştu buluşmamızı dört gözle bekliyordum yine okulun bitmesi için heyecanlanıyorduk. Koşar adamlarla okuldan çıktım ve yola koyuldum. Oda ne? bizim buluşacağımız yerde kadınlar toplaşmış konuşuyorlardı. Konuşmanın sırasımıydı simdi? Tamda buluşacağımız yerin önü hay aksi? Yine buluşamıycaktık.

İnsanlarin dedikodusu yüzünden biz bir türlü yan yana gelemiyorduk.  Birşey gördülermi bu tüm Sivas  duyuyor bir şey varsa üstüne on ekleyip sunuyolardı. Bu durum artık  çok sinir olucu hale gelmişti.

Hergün sözleşiyor, ama uygun anı hiçbirzaman bulamıyorduk. Günlerce ben oraya gidiyor ama bi türlü buluşamıyorduk. Sanki insanlar anlaşmışta bizi buluşturmamaya çalışıyordu.

Buluşmak için hergünki  gibi sözleşmiştik . Okuldan çıkmış koşar adımlarla Oğuzların mahalelesine gidiyordum. Yine buluşamıycaz mı? Diye kuruntular oluşmaya başlamıştı ki ben Oğuzdan yine bir gel işareti görmemiştim. Demekki buluşacağımız yer müsait değildi ve Oğuz da beni tehlikeye atmak istemiyordu.  Eve çok üzgün bi şekilde döndüm e haliyle de  artık sinirlenmiştim.  Sinirimden Elimle şalımı neredeyse yırtılacak şekilde çekiştiriyordum. Neyse ki eve gelmiştim gelir gelmez telefonu elime aldım ki ne göreyim? En az 20 tane mesaj ve hepsi de Oğuzdan ne yazmış olabilirdi ki? 20 tane mesaj atıcak kadar önemli ne olabilirdi? Hemen mesaji açtım. Oğuz: "Nerdesin ben seni bekliyorum. Neden gelmedin? Hala nerdesin? Gelmiycekmisin? " diye mesaj yağmuruna tutmuştu. Ben şaşırmış bi halde: " Senden bir işaret göremeyince bende eve geldim buluşamıyoruz diye." dedim cevabim hemen gelmişti "Hayır ben sana gel diye işaret ettim yer müsaitti ve ben hala seni bekliyorum." dedi.

Günlerce uğraşlar aylardır hayalini kurduğumuz anı kaçıramazdım. Hemen hızlıca "Ben geliyorum beni Bekle" dememle evden çıkmam bir oldu. Hızlı ve koşar adımlarla buluşma yerimize gidiyordum ki 5 dakika sonunda oraya vardım. Gittiğimde Oğuz ve Burak'ın orada oturup beni beklediklerini gördüm. Hemen "Ben geldiiim." dedim. Burak bize gözcülük yapıcak birisinin oraya gelmesini engelliyecekti ki dedikoduya meyil vermiyelim. 

Acaba o ilk  buluşmada  neler olmuş neler yaşanmıştı?

MÜCADELE-İ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin