Bölüm 5
Uyandığında aniden kalktığı için başı dönmeye başlamıştı, neden aniden kalktığını kestirememişti ama reflekseldi. Bir şeyi hatırlaması gerekiyormuş gibi ya da birileri ona saldıracakmış gibi hissediyordu. İlk önce dün akşamı hatırladı, Hermione ile yaşadıklarını; ister ister mimikleri harekete geçmiş ve tüm kızları mest eden gülümsemesi suratında yerini almıştı. Görevini kendine hatırlatmamaya çalışarakda iyi bir başlangıç yapmıştı aslında. Kendi kafasında, dün geceye dair benimsediği birkaç önemli şey daha vardı; kesin sonuç. Görevi asla düşünmeyecek ve Hermione'ye görev amacıyla, gerçek duygularıyla yaklaşacaktı. Ailesi için bunu yapacaktı, işler ters giderse de ya kendini öldürecek ya da kaçacaktı. Çok basitti işte.
Böyle umuyordu.
Şakaklarını biraz ovduktan sonra daha da rahatladığını hissetti. Düşünceleri onun gevşemesini sağlamıştı fakat bir anda aklına gelen şeyle tekrar durdu.
Pelerini Hermione'de kalmıştı, kızdan bu ara biraz daha uzak durması ve Hermione'nin kendisinin yanına gelmesini bekleyecekti fakat uzun süre pelerin sayesinde kısalacaktı. Sürekli kızın peşinde koşmak istemiyordu, bu işler ona tersti. Nasıl yapacağını da bilmiyordu gerçi, bu olay onun işine gelmişti. Hermione zekasını kullanarak Draco'nun pelerinini ona ulaştırmazsa tabii. Bazen kızın fazla zeki olmasına sinir oluyordu, biraz aptal olsa Gryffindorlu olmasına karşın onu tavlardı. O Draco Malfoy'du.
(Ego tavan)
Hermione'nin aklı karışıktı, Cormac'ın onu kıstırması olayları çok fazla bozmuştu, Gryffindor evinde Draco Malfoy'a ait bir Slytherin pelerini hiçte iyiye işaret değildi. Draco ile muhattap olmadan pelerini ona ulaştırmalıydı, bir Slytherinliye pelerini vermesini söylese, pelerinden önce bunun haberi herkese ulaşırdı. Ayrıca pelerinden ne kadar çabuk kurtulursa, Slughorn'un partisinden sonra Cormac'ın laflarından da o kadar kolay kurtulurdu. Burada muggle muhabirler gibi kütüphanenin arkasında gizlenebilecek potansiyele sahip Cormac vardı, Draco'ya pelerini kendisi teslim etse bir taraftan çıkıp fotoğraf makinesini çalıştırırdı. Bu aralar çok sık düşündüğünden -eskisinden bile sık-, kafası patlayacaktı.
" İyi misin Hermione? " Yemek yemeyi bırakıp Cormac'a kötü bakışlar atarken yakalandığından fazlaca irkilmişti. " Evet- " diye başladı konuşmasına, sonra Harry'nin ne dediğini unutarak " Hayır- " dedi, en son yeşil gözlü çocuğun onu merak ettiğini anladığında basit cevaplardan kafasını sıyırdı ve " İyiyim. " dedi. Hermione'nin inanmadığı bu yalana, Harry'de inanmamıştı ama arkadaşını o ortamda sorgulamak istemedi. Bu, kızın Harry'de sevdiği en önemli özelliklerden biriydi.
" İlk ders İksir, nasıl iyi olabiliyorsun anlamıyorum Hermione. " Ron bu yalana inandığını belli ederek sitem ediyordu, cümlesinden Hermione'de irkilmişti.
" Malfoylarla. " diye sordu kendi kendine ve yutkundu. Aklından çıkmıştı. Draco'ya bakmak istemiyordu, bakarsa kızarırdı. Ama görse bir şey olmazdı değil mi?
'Bakmakla görmek farklı şeylerdir.' dedi içinden, bakmazdı.
Bakmayacaktı.
Hemen önünde oturan kızın kabarık saçlarına dokunmak istiyordu, bakışlarıyla dokunsa da somut temas konusunda bir şey yapamazdı. Kız, kendisine bakıldığını bildiği için kaskatıydı zaten, Draco buna kıkırdadı.
" Neye gülüyosun Draco? " Kıkırdaması durdu ve Blaise'e döndü. " Ne yapacaksın? " dedi, sesi boğuk ve donuktu. " Sadece merak ettim dostum, " diye yanıtladı Blaise. Draco memnun bir şekilde tekrar kabarık saçlara döndü ve ders boyunca izlemeye devam etti; izledi, izledi. Slughorn içeriye girdiğinde umursamadan sadece baktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unintended Choice (Dramione)
FanfictionLucius Malfoy, oğluna fısıldadı. " Hadi Draco, kızı bize ver. " Oğlu ise, babasının dediğine kahkaha atarak yanıt vermişti bile. Lucius Malfoy sinirden kızardı. " Bir seçim yapman gerek, Draco Malfoy. Büyük bir zenginlik, Lord'umuzun yanında bir...