2. Bölüm

70 4 0
                                    

     ... Teneffüs zili çaldı. Anna bitmek bilmeyen bir dersten kurtulduğu için sevinmişti. Derslerden nefret eden biri değildi fakat bazıları sonsuza kadar sürecekmiş gibi geliyordu Anna' ya. Chloe ile konuşmaya başladılar. 

-Okul dansı yaklaşıyor. Teklif eden birileri var mı?, dedi Chloe.

-Hayır. Aslında Shane' in sormasını istiyorum.

-Shane? Shane Wilson? Okul takımı kaptanından bahsediyorsun değil mi?, dedi Chloe. Sesi biraz yüksek çıkmıştı. Neyse ki koridorda fazla kişi yoktu fakat yine de orada olanlar Anna ve Chloe' ye bakıyorlardı. Anna " Şhht! " diye Chloe'yi susturdu ve kolundan çekerek lavaboya götürdü. Kimse olmadığından emin olduktan sonra,

-Evet. Okul takımı kaptanı Shane. Lütfen şimdi sesini alçalt. Diğer insanların önünde rezil olmaktan nefret ettiğimi biliyorsun. Neyse ki koridorda çok az kişi vardı. Ya daha fazla olsaydı? Sonra ne yapardım ben? Okulu bırakır kendimi evimizin çatı katına kilitlerdim herhalde. Evet evet kesi-, derken Chloe Anna'yı susturdu.

-Tamam anladım. Rezil olunca gerçekten çıldırıyorsun. Her neyse, Shane' den hoşlandığını bilmiyordum. Ama üzgünüm canım. Sidney de Shane ile gitmek istiyor ve biliyorsun bu okulda Sidney ne isterse olur. , dedi Chloe ve ekledi , böyle olmasından nefret ediyorum. Bir defalık evet bir defalık keşke Sidney istediğini alamasa. Anna,

- Evet keşke. ,dedi. Zil çaldı. Konuşurken zamanın nasıl geçtiğini anlamadılar. Hemen sınıfa gittiler. Ders tarihti. Öğretmenleri Bay Haster, tuhaf bir adamdı. Koyu kahverengi gözlüklerin arkasında mavi gözleriyle bir çok sırrı olan biri vardı sanki. Efsane anlatmasıyla ve gözlüklerle yaşlı profesörlere benzemesine rağmen yaşı henüz 30 du. Çoğu dersinde işleyeceği konuyla ilgili şehir efsaneleri anlatırdı. Çoğu öğrenci, Anna dahil, onun anlattığı efsaneleri kendisinin uydurduğunu düşünüyordu.

Anna, Chloe' ye dönüp,

-Acaba bu sefer ne uyduracak?, diye fısıldadı.

-Bilmiyorum ,dedi Chloe, bence söylediklerinde biraz gerçeklik payı var.

-Hey, siz ikiniz, dedi Bay Haster, biraz sessiz olun. Anna ve Chloe sustular, Bay Haster konuşmaya devam etti.

-Çoğunuz benim efsanelerimden hoşlanmıyor biliyorum. Hatta uydurduğumu düşünenler var. Bu yüzden biraz araştırma yaptım. Beğeneceğinizi düşündüğüm bir efsane buldum. ,dedi. O sırada bir sunum açtı ve efsaneyi anlatmaya başladı.

-Bir zamanlar dünyamızda 3 topluluk vardı. İnsanlar, avcılar ve büyücüler. Bütün topluluklar beraber yaşamalarına rağmen insanların diğer topluluklardan haberleri yoktu. Eğer bir insan öğrenirse büyücüler, o anı hafızasından silerlerdi. Bay Haster' ın sözleri, sunumuyla uyumlu gidiyordu. Efsaneyi anlatmaya devam etti,

-Avcılar, büyücülerin güçlerini biliyorlardı ve günün birinde kötü bir şey yapmalarından korkuyorlardı. Bu yüzden onları tuzağa düşürüp yakalamaya karar verdiler. Böylece güvende olacaklarını sandılar fakat birkaç büyücü kurtulmayı başardı. Bay Haster anlattıklarıyla tüm sınıfı büyülemiş gibiydi. Öylesine kaptırmışlardı ki zil çalınca hepsi ürperdi. Sınıftan çıktığında Anna,

-Vay canına! Bay Haster' ın dersinin bu kadar ilginç olacağını tahmin edemezdim, dedi

-Bende. Hatta bittiğine bile üzüldüm. Bu son dersti. Biraz dolaşmak ister misin?, diye sordu Chloe.

-Aslında biraz yorgunum. Daha sonra dolaşsak olur mu?

-Peki o zaman. Görüşürüz, dedi ve gitti Chloe. Anna, Jane' in yanına gitti.

-Hadi Jane gidelim artık, dedi Anna,

-Tamam. Görüşürüz kızlar, dedi Jane. Ve yine o sessizlik başlamıştı. En sonunda Anna,

-Eee! Günün nasıl geçti?, diye sordu.

-Gerçekten merak ediyor musun?, dedi Jane. Anna kafasını iki yana sallayarak,

-Aslında hayır, dedi. Ama bu sessizlik canımı sıkıyor.

-Benimde. Ne hakkında konuşmak istersin?

-Dur düşüneyim. Mesela... okul dansı.

-Aaa! evet. Kimse teklif etti mi?

-Hayır. Sana?

-Yani fazla olmasada bir kaç kişi sordu. Hey, istersen içlerinden bazılarını sana ayarlayabilirim, dedi Jane sırıtarak.Anna,

-Hayır sağol, dedi , Sidney' e teklif eden oldu mu peki?

-Evet ama Sidney hiçbirini kabul etmedi. O, Shane ile gitmek istiyor ama Shane hala sormadı., dedi Jane. Anna ' nın içine su serpildi. O sırada Jane,

-"Sormamış olması sormayacağı anlamına gelmiyor.", diyor Sidney. Ama bence sormayabilir. Bilmiyorum. Amigolar ve okul takımı. İkisini anlamak zor, dedi. Anna karışık duygular içinde kaldı. Sormamış olduğu için rahatlamalı mı yoksa sorabileceği ihtimali yüzünden gergin mi olmalı? Bu sırada Jane kahverengi saçlarıyla oynayıp konuşmaya devam ediyordu. Anna' nın kafasında çok fazla düşünce vardı, Jane' i duyamıyordu. Birden birinin kendi kolunu tuttuğunu hissetti. Düşüncelerden kurtulmak için kafasını salladı. Kolunu tutan Jane idi.

-Ne oldu?, diye sordu Anna.

-Eve geldik, dedi Jane. Anna,

-Aaa! Doğru, dedi ve eve girdiler.

...

Master Of MagicHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin