İlk önce belirteyim,
FantasyWithVkook bana dokunduğun yardımlarından dolayı çok teşekkür ederim. Bu kitap bir nevi senin de kitabın sayılır.
Ayrıca your lie in april'ı bilmiyorum. Fmv'den yola çıkarak ,yorumlayarak yazacağım. (Yukarıda )
Başlayalım.
1,
Boş konferans salonunda yankılanan ayakkabı sesim kulağıma gelen tek şeydi. Arkamdaki kapıyı kapattıktan sonra karanlıkta kalan koltuklara baktım. Sağımda uzanan kat kat koltuklarda oturacak insanları düşündüm. Bunun için çalışmalıydım.
Hemen solumda duran küçük basamakları çıktım ve tahtadan oluşan sahneye bastım ayaklarımı. Şimdi daha fazla ses çıkarıyordu ayakkabılarım. Yavaşça ilerledim sahnenin ortasındaki koca piyanoya. Ne zamandır çalmamıştım? Belki 1 yıl, belki 2.
Soğuk taburesine oturdum. Ellerimi taburesi gibi soğuk tuşların üstüne koydum. Toz kaplayacak kadar el değilmemiş değildi bu tuşlar, sadece kullanımı ihmal edildiğinden soğuktu. Kocaman gövdesi zaten eski bir piyano olduğunu andırıyordu. Bu zamana kadar kimleri görmüştü kim bilir? Sol işaret parmağım ile bastım piyanonun bir tuşuna.
Notaları getirmeye çalıştım aklımda fakat bir şey çıkmıyordu. Tuşların üstünde duran, küçük bir çıkıntıya iliştirilmiş nota kağıdına baktım. İnceledim fakat bana çok yabancıydı artık bu işaretler, sadece çizgi numarasına bakarak nota ismini anlayabiliyordum.
Bir kaç nota bastım kağıda bakarak. Hızlı bile değildi parmaklarım artık. Ne kadar hızlı çalmaya çalışırsam sanki notalar kağıttan siliniyormuş, benim okumamı imkansızlaştırıyormuş gibi geliyordu. Birkaç deneme daha yapmaya çalıştım. Parmaklarım yorulunca ise ısınmış piyano tuşlarına yasladım kafamı narince.
O, gideli çok olmuştu. Onu özlemiştim. Anne.
Annemin ölümünden sonra piyano çaldığım mekanlardan silmiştim izimi. Aynı zamanda piyanonun tuşlarından da parmak izlerimi. O öğretmişti çünkü bana piyano çalmayı. Eski okulumda en başarılı piyano öğretmenlerinin verdiği derslere giren bir öğrenciydim. Bir nevi okul bitmeden işimi de bulmuştum. Tabii her şey ters gitmeseydi.
Yan yattığımdan mıdır, bilinmez, göz pınarımdan bir damla aktı ve burnumu geçerek altımdaki tuşlara damladı. Gözlerimi sıkıca yumdum. Ağlamak istemiyordum.
"Merhaba?..."bir anda içeride yankılanan sesle yerimde doğruldum, gözlerimi sildim. Tuşlarına değdirdim parmaklarımı piyanonun, sanki profesyonel gibi. "Ah, merhaba. "
Arkamdan gelen kalın sesle ellerimi çekip taburede arkama döndüm. Benim boylarımda esmer tenli bir genç elinde kemanı ile bana gülümsüyordu.
"M-merhaba?"şaşkın bir bakış ile ona bakarken bana elini uzattı. Elini sıktım ve adımı söyledim.
"Jeon Jungkook "daha çok gerdirdi yüzünü gülerken, öyle ki burnunun ucundaki küçük beni farkettim.
"Kim Taehyung."tatlı bir ismi olduğunu düşündüm. Ben de ona gülümsedim. O ise piyanonun karşısına geçti ve elindeki kemanı omzuna aldı.
"Hiç parça var mı ezberinde?"Söylediği şey ile uzun bir iç çektikten sonra sorusunu yanıtladım. "Yok."
"Merak etme, geliştirerek öğrenebilirsin. "Ardından olduğu yerden bana dönüp yayını Kemana düşürdü. Bir anda sürmesi ile oluşan sese kulak verdim.
Gözleri kapalı çalıyordu. Ancak ustalık babında değildi bu,kendinde hissediyordu parçayı. Kalın bir notadan gidiyordu, inceye geçtiğine parça süresinde pek şahit olmadım. Duygusal mıydı parça peki? Pek sanmıyorum. En azından bende uyandırdığı şey çok farklıydı. Sanki uzunca uzanan bir kırda, bir akşam üstü güneş battıktan hemen sonra çalınıyor gibi bir his vardı içimde. Bu süre zarfında ben de gözlerimi kapattım. Şarkı bittiğinde de birlikte açtık gözlerimizi.
"Çok güzel çaldın. "Söylediğim şey ile kendince bir selam verip bana yaklaştı. Belini piyanonun gövdesine dayadı, kemanını ayak ucuna indirdi.
"Teşekkürler fakat kendimi kanıtlayabilmem için bir partnere ihtiyacım var. "Başını yere eğdi ve tahta zemine bakarak düşünmeye başladı.
"Burada onlarca keman çalan öğrenci var. Onlardan biri eminim ki senin gibi yetenekli biriyle çalmak isteyecektir. "Ellerimi inceliyordum bir yandan da.
"Evet haklısın, fakat ben keman çalan bir partner aramıyorum. Ben bir piyanist arıyorum ve bu okulda piyanistlerin sayısı bir eldeki parmak sayısını geçmez. "
"Ben, ben eskiden mekanlarda çalardım. "Söylediğim şeyi belki de bu okulda ilk kez dile getiriyordum. Ve söylediğim ilk kişi de bana gözlerini kocaman açmış balık gibi biriydi.
"Sen ciddi misin? Neden benim partnerim olmuyorsun? "Belini gövdeden ayırmış bana bakıyordu.
"Yapamam,cidden. Annem öldükten sonra bir daha elimi sürmedim. "Bana biraz daha yaklaştı ve oturduğum taburenin kenarına oturdu. Yüzündeki pişmanlık sorduğu soruya lanet ettiğini söylüyordu sanki. Sadece yüzünün hatlarına bakmanız yeterliydi bunu anlamak için.
"Ben özür dilerim, bilmiyordum. "Elindeki keman neredeyse yeri boylayacaktı fakat onun umrunda değil gibiydi. Bu okuldaki son sınıflardan olsa bile -sınıfını bilmiyordum.- olgundu. Hem de çok.
"Ah buna gerek yok, 2 sene önce geçti bitti her şey. "Elimi bana dönük sırtına koydum. Kesinlikle Geçmemişti hiçbir şey fakat insanlara da boş atıp tutmalar da yapamazdım.
"Seni üzdüğüm için özür dilerim."Yavaşça yerinden kalktı, yüzünde buruk bir gülümseme vardı. Sanki bir şey söyleyecek ardından da beni dünyalar kadar mutlu edecek türden.
"Aslında sana bir teklifim olacak, yani özür dilemek için..."cebine uzandı eli, küçük bir kalem ve kağıt ile yaslandı piyanoya tekrar."bir arkadaşım, bu okulda. Çok profesyonel piyano çalar. Onun sana ders vermesini isterim."kağıdı ahşap piyanonun zeminine yatırıp bir şeyler yazdı. Bittiğinde kalemi cebine koydu. Kağıdı bana uzattıktan sonra giderken ondan duyduğum son kelimelerle gülümsedim.
"Her dersinde sana eşlik etmek için yanında keman çalmak isterim. Belki partner olabiliriz."