3. BÖLÜM: KADER

88 9 107
                                    

Merabaaaa! 👋🏻
Yine Ben! (Başka kim olmamı bekliyorsam!)
Yeni bir bölümle karşınızdayım. Bu bölümü HermioneGranger257 'ye ithaf ediyorum. (Hazır ol Nilsuuuuuu!!!) O zaman bölüme geçelim. Höm dö yönö törzömözlö (Hem de yeni tarzımızla yazıyor bu arada sjemsoroeehryo. Seslice okuyabilene tebrix.) Bu arada söylemeyi unuttum. Hogwarts'ta öyle bir büyü var ki oraya giren herkes ingilizce konuşabiliyor ve anlayabiliyor. Ama türkçe için bu geçerli değil. En azından bu kitapta... Her neyse BÖLÜMMMM!
🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸🌸
"Aha!"(Nilsu beni alkışlıyordu klap klap klap.)

"Alara senin hayal ettiğin odanın... (dünyanın en gerekli sansürü)"

"Ama Başak siz bana hayal kurdurtmadınız ki! Yok sen yap, yok ben yaparım. Araya pembe kaynadı tabii!"

"KAPAT KAPIYI ALARA! GÖZ DERECEM 10 OLDU AQ!"

Oflaya puflaya kapıyı kapattım.
Bu arada biz ihtiyaç odasının önündeyiz ve bu akşam kalacağımız yeri hayal ediyoruz. Ama birşeyler ters gidecek ya!!!! Oda ful pastel pembe! Ben işi kavgaya vurdum ama gerçeçkler...

"Bravo pembe bravo. Amına konulmuş odanı tebrik ediyorum" (Cibili cibili Şak şak şak, birdaha yavrum şak şak şak, altılı yedili... Tamam sustum Halil abem...)

" Kırmızıya katılıyorum." dedi mor. Kenara oturmuş tırnaklarını törpülüyordu.

" Eme deyenemdim." Dedi pembe bebek sesiyle. (Tanıdık geldi mi Birce?!)
Bu arada Başak 3. Turunu bitirmişti. Kapıyı yavaşça açtı veee...
"N'oldu Alara. Oda öyle değil böyle hayal edilir!" Başak şu anda gerçekten çok komik duruyordu. Elini ve kolunu rapçi gibi sallıyordu. Sonunda "yedi buçuk insana kapak olsun" şarkısını mırıldanmaya başladı.
Biz sonunda uyumaya hazır bir şekilde yataklara kurulmuşken sessizliği Selena bozdu.

"Eveeeet! Bugünkü bölümde hangi planı yapmayı planlıyoruz?"
Tabii ki hepimizin bir fikri vardı. Sonuçta çocukluğumuz oraya gidersek ne yapacağımız hakkında kitaplar yazarak geçirmişti. Ama acaba hangisi Sharlock Balsu'nun planlarını geçebilecekti? Hiçbiri tabiki! (Noluyonuz kendi kitabımda benim planlarımı geçmeye mi çalışıyonuz? Çok beklersiniz muhahahaha! #)

"Bence bugün yarın yasak ormandaki Sirius amcamıza bir ziyarerete gitmemiz gerekiyor." Dedi Nilsu. Sinsice ellerini birleştirmişti.

"Peki oraya gidip ne yapacağız? Köpek halindeyse mesela?" Başak bize soran gözlerle baktı.

"Aynen. Peki bunları çözdük, yasak ormana yakalanmadan nasıl gireceğiz?" dedi Selena. Nilsu hemen atladı:

"Dert ettiğin şeye bak Sel ya! Akşam gideceğiz tabiki. Üstelik dışarı çıkarken yakalanmayacağız. Çünkü içeri girmeyeceğiz!" dedi Nilsu ve bana döndü.

"Oraya gidince de ayrılıp onu ararız. Bulan kişi bir fişek gönderir. Köpekse köpeklikten çıkarmak için zayıf yanını kullanırız. Değilse de etrafını kuşatır yardım edeceğimizi söyleriz." dedim ve omuz silktim.
"Peki Zayıf yandan kastettiğin ne? Gidip de Ah sana bir isim bulmam gerek mesela patiayak demeyeceğiz herhalde?" dedi Selena.

"Biliyor musun, tam da bunu yapacağız!"

"Naaaaası ya?"
"Baya baya." dedim ve ona sinsice gülümsedim.

"Alara" dedi Nilsu

"Efendim?"

"Sen şeytana pabucunu ters giydirirsin."

Ve ben orada koptum... Mor sinsi bordoyu hışımla kenara iterek kontrolleri eline aldı ve ağzımdan çıkan sözlerle Aleyna Tilki'yi sollayıp Ego Master yaptım:

"Yana tabaa ka evat ben şetana pabucuna tabaa ka tars gaydararam."

Kırmızı moru hışımla kenara kenara itti ve mor atarlı, mor kzıgın... Benim beynim WWE'ye döndü hayırlı olsuuuun.
Sonunda diğer renkler ikisinin kavgasını ayırırken kırmızı hala yumruklarını sıkıyor, mor ise "Bana bak küçük! Senin saçını başını yolarım! Hem sen kimsin ya sen kimsin?" bakışı atıyordu, evet ATIYORDU. Yani baya baya ATIYORDU.

Biz sonunda uyumaya karar verdik. Yarın büyük bir gün olacak nasılsa...

***

"Yılmaz, Selena"
Selena yavaşça tabureye oturdu. Seçmen şapka başına geçti ve beklemeye başladı. Birkaç saniye sonra
"SLYTHERIN!"
Slytherin masasından alkışlar koptu.
"Yıldırım, Başak"
Başak zıplaya zıplaya tabureye oturdu. Şapka en fazla bir dakika sonra
"SLYTHERIN!"
Slytherinliler alkışlar...
"

Öztürk, Zeynep Nilsu"
(Harika! Bugün bana sıra gelmeyecek!)
7 dakika sonra (ölçtün mü dite soranlara HE ÖLÇTÜM) (lan 7 dakika ne lan kiltledin şapkayı!) Seçmen şapka "HUFFLEPUFF" diye anırdı.
Nilsu zıplayarak Hufflepuff masasına gitti ve giderken bana göz kırptı.
Sonunda sıra bana geldi. Tabureye otururken en son hatırladığım kalbimin horon tepişiydi.
"Hımmm... çok zeki hem de çok. Ama oldukça da sevecen. Seni nereye koyacağımı biliyorum."
"REWANCLAW"
"Aha şimdi bittin şapka! Seni fena benzeticem! Öldün sen! Senin içinden çıkan bıçağı alıp o bıçakla seni deşecem olm!"
Bunların hepsini daha önce de sölemişim ama seçmen şapkanın sonu tabletiminki gibi olmayacaktı...
"Seni dikeni de, seni konuşturanı da, senin şarkını da, senin de... SECTUMSEMPRA! SECTUMSEMPRA!

Tamam tamam... Bu olası bir sahneydi ama olmadı. Seçmen şapka beni Hufflepuff'a seçti ve şimdi Nilsu ile etrafı inceliyoruz.
"Nilsu"
"Efendim?"
"Niye insanlar bize uzaydan gelmiş yeşil uzaylı gibi bakıyor?"
"Bilmem"
"Bilmezsen 1000 Galleon ver desem bilirdin ama!"
Nilsu tınlamıyordu. Sadece karşıya bakıyordu.
"Nilsu, iyi misin?"
Onun baktığı yöne bakınca anladım olayı... Harry'e bakıyordu.
"OMG! Nilsu bu aynı Milo Minheim'ın gözlüklü hali! Hatta Zed'in saç ve göz renklerinin yer değiştirmiş hali!"
Nilsu kızarmaya başladı. Dönüp bana "Sen tam bir gıcıksın!" bakışı attı. Ne diyebilirim ki? Öyleyim!
Nilsu hala Hayri'ye amontentia çekmiş gibi bakıyordu. Harry arkasını döndü ve göz göze geldiler. Nilsu daha da kızardı. Elini minik hareketlerle sallayıp acemoce gülümsedi. Ben mi? Yanında kıkırdıyordum.
Harry geri arkadaşlarına dönüp birkaç şey söyledi. Am bir dakika... burda fazladan bir şahıs var! Bu kim be dalgalı sarı saçlı koy mavi gözlü! Kitapta böyle biri yoktu!
Harry konuşmayı bitirip ayağa kalktı ve bizim masaya doğru gelmeye başladı. Bu kez herkes ona bakıyordu. Bu an bana çok tanıdık geldi ama neyse.
Harry sonunda uzun mesafe yol katedip bizim yanımızda durdu. Nilsu yandığını farkedip sudan bir yudum aldı ve Harry'e baktı.
Harry derin nefes alıp konuşmaya başladı:
"Türkelerin dediği gibi, İzin verdiniz teşekkürler gelmeye Hogwarts."
Ben gülmekten kırılırken Nilsu konuşmaya başladı:
" Şey... az önce Hogwarts'a gelmene izin verdiğimiz için teşekkür ettin... ya da onun gibi birşey."
Harry utancından yerin dibine girmek istermiş gibi kızardı.
"Yani... Hogwarts'a hoşgeldiniz."
"Teşekkürler."
Bir süre daha birbirlerine baktılar. Sonunda yabancı çocuk göz devirip Harry'nin yanına geldi ve göz temaslarına son verdi. Sonra Harry'nin kulağına birşeyler fısıldadı. Tam yerine gidecekken Nilsu'ya gülümsedi. Nilsu da ona el salladı. Sonunda gözden kaybolunca Nilsu üzerime yığıldı.
"Alara sence bu tesadüf müydü?"
"Hayır aşkım. Bu kader."

🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤
Eveeet anasıl buldunuz?
Etiketleyebildiğiniz kadar insan etiketleyin lütfen. En çok kişiyi etiketleyen kişiye bir sürprizim var. Medyada bu olay var.
Bu bölümü HermioneGranger257 a ithaf ediyorum.
Görüşürüz!!!

Hogwarts KızlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin