1.Bölüm-Zorlu Hayat

563 37 545
                                    

Yeni bir gün... Kendisi için yeni ve sıkıntılı bir gün daha. Pencereden dışarı baktı. Soğuk bir aralık sabahıydı. Ağaçların yaprakları tamamen dökülmüş, birkaç küçük kararlı savaşçı ağaçta kalmaya çalışıyordu. Ama rüzgar esiyor ve daha da hızlanıyordu. Frisk'in gözünün önünde son savaşçılar da sonunda pes etti ve kendilerini rüzgara emanet edip, uzak ama kısa bir yolculuğa başlamış oldular.
O sırada Frisk, daldığını fark etti. Yatağından kalkıp pencereye doğru ilerledi. Cama dokundu, dışarının soğukluğunu hissedebiliyordu. Kısmış olduğu gözlerini açtı ve daha yeni aydınlanan havaya baktı. Şanslıydı. Erken uyanmıştı. Pencereden uzaklaşıp, dolabında neler olduğunu kontrol etmeye gitti.
Dolabına baktı. Alt için siyah külotlu çorap, kahverengi bir şort ve şortuyla aynı renkte olan botlar çıkardı. Üst olarak ise mavi renkte, üzerinde iki pembe çizgisi olan bir sweat-shirt, diğer bir adıyla "kazak" çıkardı.
Kendine aynada baktı. Her zamanki gibiydi... Bozuktu, doğru değildi, hataydı... Gözlerine baktı. Maviydiler, şimdilik... Gözlerini kıstı. Aynaya tekrar baktığında artık gözlerinin renkleri belli olmuyordu. Bu onu az da olsa mutlu etti. Çantasını alıp, sessizce odadan çıktı. Çantasını koridorda bırakıp kahvaltıyı hazırlamak üzere mutfağa geçti. Kahvaltıyı hazırlamayı bitirmişti ki ayak sesleri duydu ancak ayak sesleri mutfağın önünde birden kesildi... Annesinin şaşkınlığını anlamak için onun yüzüne bile bakmasına gerek yoktu Frisk' in. Annesinin şaşkınlığı bariz değil miydi? Kendisi, Frisk'in ilk defa bu kadar erken uyandığını görüyordu ama istifini bozmadan, şaşkınlık ve merakını bastırmaya çalışarak kızıyla hoş bir sohbet başlattı.
"Normalde erken uyanmazdın?" Frisk birden şaşırdı. Neden şaşırdığını o da bilmiyordu. Sanki annesinin varlığını daha yeni kavrıyordu. En tatlı gülümsemelerinden birini yüzüne yerleştirerek annesine döndü.
"Sadece uykusuzluk."
Masum annesine baktı. Frisk' in saçlarından biraz daha açık renkli kahverengi saçları vardı ve yeşil rengi güzel gözleri mutluluk ile parıldıyordu. Teni o kadar açıktı ki beyaz bile denebilirdi. Ama bu onu daha da güzel yapıyordu. Yanakları normal bir insanınkine göre biraz daha kırmızıydı. Üzerinde kendisine çok yakışan üstü sarı, iki yeşil çizgisi olan, altı ise masmavi güzel bir elbise vardı. Bu iki bölümler belinden ayrılıyordu ve bu kendisini daha da zarifleştiriyordu.Sorun olduğunu anlayan annesi, kızına sordu.
"Moralin neden bozuk?"
Frisk, yemek yapmayı bırakıp, ateşi söndürdü. Biraz önceki gülümsemesi yokolmuş, rengi solmuştu.Annesine olanlardan bahsedip bahsetmemekte kararsızdı. İçinde büyük bir savaşın yaşandığını hissetti Frisk. Bir tarafı ona, olanları annesine söylemesi için yalvarırken; diğer bir tarafı ona söylememesi için bas bas bağırıyodu. Sonunda gülümsedi ve olanları anlatmaya karar verdi. Annesine güvenebilirdi... Hayatındaki tek önemli insana...
"Biliyorsun ki lise balosu haftaya cuma. Ancak hiç kimse beni davet etmedi,"iç çekti. Olanları aklına getirmek bile istemiyordu ama anlatmaya devam etti. "Çünkü onlara göre tuhafmışım. Zorbaların tek hedefi her zaman ben oluyorum, beni her zaman eziyorlar. Hatta Conner bile, beni baloya götürmektense tek başına gitmeyi tercih ettiğini söyledi. Bu şehirde hatta bu dünyada beni seven yok."
Bütün olanları bir anda anlatmak Frisk'i az da olsa rahatlatmıştı. Annesi, yüzünde sıcak ve iç rahatlatan bir gülümsemeyle Frisk'e yaklaştı ve ona sarıldı. Frisk' de ona sarıldı. Artık kendisini daha iyi hissediyordu. Annesi ile birlikte kahvaltı ettiler sonra annesi ile vedalaşıp, çantasını alarak evden çıktı.

Pazartesi günüydü. Pazartesiden nefret ederdi. Pazartesi günleri onun için korkunçtu. Frisk, o anıları her hatırladığında göz yaşlarına zar zor hakim oluyordu.
Babası, bir pazartesi akşamı araba kazasında ölmüş; ikiz kardeşi bir pazartesi akşamı kaybolmuş; herkes tarafından okuluna başladığı ilk gün olan pazartesi günü dışlanmaya başlamış hatta en yakın arkadaşı olan Conner ile geçen pazartesi günü küsmüşlerdi.
"Sonunda," diye düşündü Frisk... Sonunda... "Ebott Lisesi" adlı hapishaneye varmıştı. İçerisi suçlu ergenler, acımasız öğretmenler, korkunç hademeler ve iğrenç yemekler diyarıydı. Kendisi ise... masumiyeti kanıtlanamamış, savunmasız on beş yaşındaki bir mahkumdu. Frisk, kafasında bu düşünceler ile okul kapılarından geçip büyük bahçeye giriş yaptı.
Bir süre bahçenin karanlık taraflarında durup, dikkat çekmemeye çalıştı. Bahçenin diğer taraflarında olan korkunç yıkım ve vahşetten kaçmanın tek yolu buydu.
Sonunda zil çaldı. Frisk mutlu olurken bir o kadar da üzgündü. Şimdi okula girmek zorundaydı, o korkunç hapishaneye... Bugün mutlu olmasına neden olan sayılı sebeplerden biri de ilk iki dersin resim olmasaydı. Bu doğruydu. Onların okulundaki öğretmenler, çocuklardan nefret ederdi ve onlara doğrudan veya dolaylı yollardan acı çektirmek en büyük hobileriydi. Derslerin çok azı eğitim üzerineydi. Düşünsenize bir okulda bir haftada yedi ders beden eğitimi olabilir miydi? Ancak Frisk başarılı bir öğrenci sayılırdı. Evet, sınıfın en yüksek notu olan 70' i almak bir başarıydı. Hem de okullarındaki "harika" öğretmenlerinin yardımıyla bu gerçekten zor bir işti. Frisk'in resmi de iyiydi. Öğretmenleri resimlerini severdi. Bu yüzden de ona "iyi" davranırdı. Tabii ki bu iyilikleri sakızla kaplı olmayan sıralara oturmaktan ileriye gitmiyordu. Ama bu Frisk için dünyanın en değerli ödülüydü. Zaten eskiden uzun olan, güzel, kahverengi saçlarının kısa olmasının nedeni de o iğrenç sakızlardı. Geçen yıl; ortaokulundaki son yılında, bir nisan günü herkes Frisk'in saçına sakız atmıştı. Hatta o kadar sakızı, şaçından çıkardıktan sonra geriye kalan kısa saçlarını bir kısmı kırmızı kalmıştı. Birkaç kişi bunu havalı bulsa da Frisk için bir kabustan farksızdı. Saçı, okulun en kötü zorbalarından biri olan Max yüzünden ketçap ve çilek kokuyordu.
"Max'in midesi bunu nasıl kaldırabilmişse," diye düşündü Frisk. Frisk, farkında olmadan şimdi azıcık daha uzamış olan saçlarında gezdirdi elini. Eski anılarını düşünüp durdu. Bu sayede, dersler onun için çok hızlı geçti. Yemek zamanının geldiğini belirten diğerlerinden farklı olan zil çaldığında, gözleri açıkken gördüğü rüyalarla dolu uykusundan uyanmayı başardı. Hemen kafeteryaya gidip yemeğini aldı. Kuytuda bulunan masalardan birini gözüne kestirdi ve hemen orası kapılmadan oraya geçip rahatladı. Artık yemeğini rahatça yiyebilirdi. Tam yemeğini yemeye başlamıştı ki arkadaşı Conner yanına oturdu. Frisk şaşırmıştı. Ancak şaşkınlığını gizlemeye karar verdi. Başını biraz eğdi ve sessizliğini korudu. Conner da konuşacak gibi değildi. Bir süre ikisi birlikte orada oturup sessizce birbirlerine baktılar. Frisk yemeğini yedi; Conner ise ara sıra gergin bir şekilde çantasına elini sokup, bir şeyleri karıştırıp durdu. Sonunda Conner sessizliği bozmaya karar verdi.
"Seni üzdüğüm için üzgünüm. Beni bağışlayabilir misin?" Bunu demesiyle elini uzatması bir oldu. Frisk ilk önce emin olamasa da Conner'ın kısmak zorunda olmadığı güzel yeşil rengi gözlerine baktı. Dağınık sarı saçlarından ufak perçemler gözlerinin önüne düşüyordu. Yanaklarındaki çilleri onu diğer erkeklere göre biraz daha "çekici" kılıyordu. Ancak bunların hiçbiri Frisk'i ilgilendirmiyordu. Şu anda hissettiği tek duygu kıskançlıktı. Gözlerini herkese gösterebilmenin nasıl bir duygu olabileceğini düşünüyordu. Ama kendisi bunları düşünürken Conner'ın hala ona umutlu gözlerle baktığını fark edince normal dünyaya geri döndü. Ona güvenmeye karar verdi. Conner'ın uzatmış olduğu elini, sıktığı anda bütün kafeteryada gaz sesi duyuldu. Hatta uzun bir süre yankı bile yaptı. Herkes gülmekten ölmüş durumda, heyecanlı bakışlarla bunun sahibini arıyorlardı. Conner ise, elini bir anda çantasına daldırdı ve içinden kablosuz bir mikrofon çıkarıp sesini bütün okula duyurmaya başladığında Frisk, o anda ne hissettiğini kelimelerin bile ifade edemeyeceğini düşündü...
Evet, işte sonunda hikayemi yükledim umarım hepiniz beğenirsiniz. Bu bölüm size biraz detaylı gelse de sonraki bölümler için önemli ipuçları barındırıyor. Vote atıp, yorum yazmayı unutmayın. Hepinizi çok seviyorum.

The Love Under The GroundHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin