Cloi aynanın karşısına geçmiş kendisiyle konuşuyordu. Ne yapıyordu bu ?
"Cloi ne yapıyorsun ?" Cloi korkuyla sıçradı ve bana baktı. Gözleri mi kararmıştı onun ?
"Cloi?" Cloi sessizliğini koruyordu. Yanına gittim ve elimi yüzünün hizasında salladım. O zaman silkinerek kendine geldi. Kararan gözleri tekrar eski haline yani ela rengine döndü. Cloi benim yüzüme bakıp üzgünce başını yere eğdi.
"Benden uzak dur Ash..." Şaşkınlıkla Cloi'nin ağzından çıkan kelimeleri tartarken Cloi'nin ciddi anlamda saçmaladığına kanaat getirmiştim. Ondan uzak kalamazdım ki. O bunu bilmiyor muydu? Ne olursa olsun onu asla bırakamazım. Bunu nasıl bilemezdi ki ?
"Neden ?" dedim kırgın çıkan sesimle. Yutkundu. Başını yere eğdi.
"Çünki..ben..ben bir..."
"Evet sen bir ?"
"Ben bir şeyim...Imm..Şey...çaylağım! Evet çaylak ! Sense bir vampir. Uzak dur benden. Vampirleri sevmiyorum uzak dur." Hayır söylemek istediği bir şey vardı ama söyleyemiyordu. Onu tanıyordum. Onu çok iyi tanıyordum. Belki de Vietnamlı olduğundan dolayı benden uzak duruyordu.
"Cloi biliyorum sen bir Vietnamlısın. Çekinmene gerek yok ki" dedim. Saklayacak ne vardı ki. Vietnamlı diye bana zarar verecek değildi ya. Cloi bana şaşkınca baktı.
"N..Na..Nasıl anladın?"
"Allison ve yetenekleri diyelim. Auranda sarı renk var ya." Başını olumlu anlamda salladı. Rahatlamış görünüyordu. Ama daha sonra aklına bir şey gelmiş gibi heyecanla konuştu.
"Ama benden uzak dur yine de!" Sinirleniyordum. Cloi beni dostu olarak görmüyordu. Dostluğumuzu bitirmek istiyordu. Ne değişmişti ? Ne yapmıştım ki ben ona ? HİÇBİR ŞEY TABİKİ DE!
"Cloi dostluğumuzu ne için bitiriyorsun ?" Gözlerim dolmuştu. Onu kaybetmek istemiyordum.
"Senin yüzünden başım belaya giriyor ! Uzak dur benden işte ! Anlıyor musun ? U-ZAK-DUR!" dediğinde Cloi'nin yanında kalmam için hiçbir nedenim kalmamıştı. Gözlerimi kısarak Cloi'ye baktım ve odasından çıktım. Sinirle odama gittim. Kendi odama gelince tüm hıncmı elimdeki bir paket kanı adeta dişleyerek çıkardım. Ve içtim. Hiçbir şey düşünmek istemiyordum. Kalona..Cloi...Rahibe Anastasia...Stefan...Ve Erik...Erik aklıma gelince kalbim acımıştı. Ben onu öldürmüştüm. Ben. Onu. Öldürmüştüm. Lanet olsun güçlerimi kendi ihtiyaçlarıma göre kullanıyordum. Bu çok büyük bir hataydı. Vampirlik bana göre değildi. Ben vampirlik adına iyi olan hiçbir şey yapmıyordum. Tek yaptığım başıma bela açıp birilerinin hayatına son vermekti. Aptal ! Aptal ! Aptal Ashley !
"Benim gibi bir aptaldan yüksek rahibe mi olur ?!?" diye bağırdım kendime.
"Aptal degilsin küçük kadınım. Sadece fazla tecrübesizsin.." Arkamda duyduğum sesle reflex olarak arkama döndüm. Kalona...Acaba onun da canı acımış mıydı ben damgamızı bozarken ?
"Neden damgayı bozdun ? Şimdi ikimizin de güçleri yok" dedi sakinlikle. Damgayı bozmamın tek nedeni Cloi'nin serbest kalmasını sağlamaktı. Bir vampir için kısa bir süre de olsa güçlerinin olmaması demek vampirin tamamamen savunmasız bir av olması demekti. Sırf Cloi için güçlerimden vazgeçmiştim. Bir sürü düşmanımın olmasına rağmen güçlerimden vazgeçmiştim. Kendimi apaçık bir av haline bürümüştüm. Bütün bunlara karşın Cloi'nin yaptığı ise dostluğumuzu bitirmek olmuştu. Kalona söyleyene kadar ağladığımı farkında bile değildim.
"Neden ağlıyorsun küçük kadınım ?" Kimsenin bana veremediği huzuru şuan Kalona veriyordu bana. Kalona'nın huzurlu kollarına büyük bir açlıkla sığınırken ağlıyordum. Benim ellerim Kalona'nın boynundaydı ve Kalona ise ellerini belime sarmıştı. Kalona'nın o erkeksi güzellikteki vücudunu koklarken konuşmaya çalışıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir
Fantasy"Peki...O kimdi ? Kanatlı yaratık sizden ne istiyordu?" "Çaylak vampir olarak bunu henüz bilmemelisin Ashley. Zamanı değil" "Çaylak mı? Ama ben artık vampirim" Kafasını olumsuz anlamda sallayarak konuştu. "Hayır Ashley tam olarak vampir değilsin. Ya...