Hikayeye başlamadan bi şey söylemek istiyorum...VAMPİR AİLESİ OLARAK 1K OLMUŞUZ :O o.O OKUYAN HERKESE ÇOOOK TEŞEKKÜR EDERİM. VOTE YAPAN YORUM YAPAN DESTEK ÇIKAN HERKESE ÇOK TEŞEKKÜRLER :)
Kapı açıldı ve içeriye Rephaim girdi. Elinde bir şey tutuyordu ve tuttuğu şeyi karanlıktan olsa gerek pek fazla seçemiyordum. Rephaim bana daha da yaklaştı. Tam yanıma gelince görüntü netleşti ve Rephaim'in elindekinin metal bir bıçak olduğunu farkettim. Gözlerim yuvalarına dar gelecek kadar açılırken tek odaklandığım şey elindeki metal parçasıydı. Beni yaralayacak olan bir metal parçası...
•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°
Nefesini yüzümde hissedebiliyordum. Ama odaklandığım şey o değildi. Elindeki metal bıçaktı. Soğuk metal bıçak..Bıçağı kaldırıp yüzüme doğru sallayınca kafamı geriye doğru çektim. Alaylı sesinden taviz vermeyerek konuştu.
"Korktun mu ?" O bu soruyu sorduğunda bakışlarımı o metal parçasından ayırıp nefretle kararmış yüzüne çevirdim. Aslında deli gibi korkuyordum ondan ve elindeki bıçaktan. Ama belli etmemeye çalışıyordum. Ve başarısız olduğumun bir kanıtı da korkudan tir tir titrememdi. Ben cevap vermeyince Rephaim devam etti.
"Sana bir şey yapmayacağım. Şimdilik.. Ama beslenmen gerekiyor. " İçim bir parça da olsun rahatlamıştı bana zarar vermeyeceği için. Ama merak ettiğim bir şey vardı. Kimin kanını içecektim ? Bana sıcak kan lazımdı paketteki soğuk kanlar değil. Ama Rephaim'in elinde o kan torbalarından da yoktu ki. O zaman elindeki bıçak neydi ? Yoksa ben Rephaim'in kanını....Yok artık. Onun kanını asla içemezdim. O pisliğin kanına ihtiyacım yoktu. Ondan da ziyade iki ölümsüzün birbirinden kan içmesi demek hem zevk hormonlarının çalışması hem de damgalanmak demekti. Rephaim ve ben ? Zevk alıcaz ? Birbirimize dokunacağız ? Tamam Kalona olsa kabul ama Rephaim..Asla ! Kaşlarımı çattım.
"Senin kanını içmem" Ben ondan sert bir tepki beklerken o sadece güldü.
"Başka bir seçeneğin yok. İçmek zorundasın. Rengin solmuş." Anlamıyor muydu ? İstemiyordum. İs-te-mi-yor-dum. Bu sefer tane tane ve her kelimenin üzerine bastırarak konuştum.
"Senin. Kanını. İçmem !" Rephaim bana en soğuk bakışlarını atarken bıçağı koluna yaklaştırdı. Ne yapacağını anlamıştım. Bıçakla kolunu kesecekti ve akan sıcak kana dayanamayıp kolundaki kanı emmemi sağlayacaktı. Biliyordu zayıf noktamı. Eğer o bıçak gözlerimin önünde sıcak bir kanın akmasını sağlarsa kendimi tutamazdım. Vampir yanıma engel olamazdım. İki ölümsüz için birbirinden kan emmek demek hem zevk almak hem de damgalanmak demekti. Rephaim'le asla bunu yapmayacaktım. Yapmamalıydım.
Sinirleniyordum. Hayatta en nefret ettiğim şeylerden biri de bana zorla istemediğim bir şeylerin yaptırılmasıydı. Bunu bir de en nefret ettiğim biri olan Rephaim yapınca nefretim katlanarak artıyordu. Kaşlarımı çattım. Çökmüş omuzlarımı dikleştirdim ve çenemi yukarı kaldırdım.
"İSTEMİYORUM DEDİM !!" Sesim oldukça yüksek çıkmıştı. Neredeyse çığlık gibi. Bu da Rephaim'in elindeki bıçağın yere düşmesine sebep olmuştu. Bıçak yere çarpmanın etkisiyle metal sesler çıkararak tam ayaklarımın önüne düştü . Tam ayaklarımın önüne. Buradan kurtulmam için bana gereken şey şu an tam önümdeydi. O bıçak belki de benim geleceğimdi. Onu almam lazımdı. O benim olmalıydı. Benim.. Bakışlarımı odaklandığım bıçaktan ayırıp Rephaim'e çevirdiğimde kulaklarını elleriyle kapatmış acıyla inliyordu gözleri sımsıkı kapatmış bir şekilde. Fırsattan yararlanıp oturduğum yerden ayaklarımı daha da uzatıp bıçağın üzerine koydum. Rephaim'e baktım. Aynı şekilde duruyordu. Ciddiyetle işime geri döndüm. Ayaklarımı kendime doğru çekince bıçak da gelmişti ayaklarımla birlikte. Hızlıca bıçağın üzerine oturdum. Rephaim'e baktığımda hâla aynı pozisyondaydı. 5 dakika sonra ellerini kulaklarından çekti ve doğruldu. Gözleri öfkeden kararmıştı. Bana yaklaştı ve yere çöktü. Yüzü yüzümün hizasındaydı. Nefesini benim kansızlıktan solmuş yüzüme üfledi. Kolumu sıkıca kavrayıp beni sarstı. Beni sarstığı için üzerine oturduğum bıçağın ucu 2 santim kadar kalçama battı ve ani bir acıyla inledim. Rephaim ise kolumu acıttığını zannedip beni bıraktı ve kapıyı çarpıp gitti. Gözlerimden yaşlar akarken bıçağın üzerinden kalktım. Bıçak ve yer kan olmuştu. Dizlerimin üstüne yavaşça çöküp yaralanan kalçama baskı yapmamaya çalıştım. Ama canım çok acıyordu ve pantolonum hep kan olmuştu. Bıçağı elime alıp iplerin el verdiği kadar ipi kesmeye çalıştım. Yaklaşık 15 dakikalık uğraştan sonra ellerimi çözebilmiştim. Ellerimdeki iplerden kurtulmanın verdiği rahatlıkla hızlıca ayaklarımı da çözdüm. Ayağa kalkıp bıçağı elime aldım. Önce kapının kulpunu çevirdim ama kilitli olduğu için açılmadı. Elimdeki bıçağın ucunu delikten soktum çevirmeye başladım. 4. çevirmede kapı açıldı. Kapıyı açmanın verdiği zafer duygusuyla kısa bir an gülümsedim. Kurtulacaktım. Evet kesinlikle kurtulacaktım. Ama oyunumu iyi oynamalıydım. Hemen ciddi bir tavır takınıp odadan çıktım. Uzun koridor boyunca yürümeye başladım. Karanlık koridoru meşaleler aydınlatıyordu ama belirli bölgeler karanlıktı. Sessiz ve ürkek adımlarla koridorun yarısına gelmiştim ki Rahibe'nin konuşmasını duydum.
"Hadi Rephaim. Ashley'i buradan götürelim.." Duvardaki girintiye yaslandım ve nefesimi tuttum.
Rahibe: Kanını içti mi ?
Rephaim: İçmedi. Ölecek gerizekalı.Rahibe: Ben sana ne dedim Rephaim! Damgalanacaksınız dedim ! Sen ne yaptın ? Koca bir hiç !
Rephaim: Bağırdı bana ne yapayım !
Onların gittikçe saçmalaşan konuşmalarını dinlemeyip düşünmeye başlamıştım. Kalçamın kanaması durmuştu. Hatta yaram kapanmıştı bile. Ama pantolonum kanlar içindeydi ve Rahibe Anastasia kokumu alabilirdi. Korkuyordum. Deli gibi korkuyordum. Yakalanırsam her şey daha kötü olurdu ve şu anki tek avantajım sahip olduğum özel güçl....Bir dakika eğer havayı çağırırsam Rahibenin ters istikametine doğru hafif rüzgar estirirdim ve kokumun oraya gitmemesini sağlardım. İçimden geçirdim. Hava seni çağırıyorum... Hava itaat ettiğinde vakit kaybetmeden ikinci emrimi söyledim. Batıya doğru usulca es.. Rüzgar çok hafif bir şekilde batıya doğru eserken etrafa göz attım. Rahibe ve Rephaim odaya girmek üzereydiler. Onlar odaya girince havaya emrettim.
"En büyük hızınla beni Kalona'ya götür !! " Ayaklarım yerden havalandıktan 3 saniye sonra kendimi ormanın derinliklerinde buldum. Hava oldukça karanlıktı ve göz gözü görmüyordu.
"Teşekkürler hava. Gidebilirsin.." Dal çıtırtıları ve o muhteşem ses kulaklarımı doldurdu.
"Küçük Kadınım ? Sen misin? " Gözlerimden yaşlar akarken alt dudağım titremişti.
"Kalona... Tanrı'm..Benim.."
"Neredesin ?" Kalona oldukça heyecanlı konuşuyordu. Belli ki beni arıyordu.
"Ateş ! Seni çağırıyorum." Ateş itaat etti ve dalgalanan bir ateş topu olarak elime geldi. Elimi etrafımda yavaşça hareket ettirdim. Elimi nereye doğru sallasam orası aydınlanıyordu. Kalona'yı görünce ona ilerledim.
"Ateş..Gidebilirsin.." Birbirimize sanki yıllardır kavuşamamışız gibi sarılıyorduk. O kapalı odada yaşadıklarımdan sonra Kalona'ya sarılmak benim için bir mucizeydi. Kalona çok iyi biri olmasına rağnen oğlu kötülüklerinin babasıydı. Omzunda ağlarken Kalona beni kucağına yerleştirdi ve gökyüzüne doğru uçtu. Sokak lambalarının aydınlattığı bir sokakta durdu ve ayakları toprakla buluştu. Bir banka oturduk. Kalona sessizliğimizi bozmuştu.
"Ne oldu Ash. Canını kim yaktı ?" Yutkundum ve yaşlı gözlerimi ona çevirdim.
"Rephaim.." Kalona bir an afallasa da tekrar sordu.
"Ben ciddi bir cevap bekliyorum"
"KALONA BEN CİDDİYİM !"
"Tamam...Ne yaptı ? " Kalona'ya olan bite her şeyi ayrıntısıyla anlatmaya başladım. Anlatacaklarım bittiğinde Kalona ayağa kalktı. Gözlerinden ateş fışkırıyordu. O kadar sinirli duruyordu ki ben bile korkuyordum bana zarar vermeyeceğini bildiğim halde. Hiddetle konuştu.
"Ben Rephaim'le bu konuyu hallettiğimi sanıyordum. Anastasia ile bir daha görüşmeyecekti.." Kasları iyice sıkılaşmıştı ve dişlerini sıkıyordu. Yanına gittim ve yumruk yaptığı ellerini tuttum. Gözlerinin içine baktım ve sordum.
"Ona ne yapacaksın ?" Hiç duraksamadan kesin bir ses tonuyla cevap verdi.
"Onu kovacağım bu ülkeden..."
Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi merak ediyorum. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir
Fantasy"Peki...O kimdi ? Kanatlı yaratık sizden ne istiyordu?" "Çaylak vampir olarak bunu henüz bilmemelisin Ashley. Zamanı değil" "Çaylak mı? Ama ben artık vampirim" Kafasını olumsuz anlamda sallayarak konuştu. "Hayır Ashley tam olarak vampir değilsin. Ya...