"Ama onu kovarsan.." Kalona'nın sert bakışıyla sustum ve başımı yere eğdim. Kalona'nın sinirlice nefes alıp verdiğini duyabiliyordum.
"O güçlerin ne bokuma yarıyo Ashley ? O güçleri kullanamıyorsan ne diye vampir oldun ki ?" Kalona'dan işittiğim sözlerle kafamı yerden kaldırdım ve gözlerine baktım. Ben bir vahşetten kıl payı kurtulmuştum. Ama onun yaptığına bak ! Ben bu lafları haketmiyordum. Hayır ! Haketmiyordum...
Artık sinirle bakan tek kişi o değildi. Ben de ona sinirle bakıyordum. Damarlarımdaki tükenmekte olan kan sinirlendiğim için hızlanmıştı. Gözlerimi kısmış ve zaten kansızlıktan beyaz olan ellerimi yumruk yaparak daha da beyazlaştırmıştım. Belki de ağzımdan hiç çıkmaması gereken sözcükleri söylemek için derin bir nefes aldım. Hayatımı değistirecek o cümleler döküldü ağzımdan.
"Sen de melek olmamalıydın! Nelek olmak için fazla karanlıksın ! Çünki sen lanetli egoistin tekisin ! Ben ne hâldeyim sen ne yapıyorsun ! Kızılması gereken kişi ben değilim ! Rephaim ! Ama azarı ben işitiyorum. Hah! Neden mi ? Çünki ben senin yanındaydım her zaman. Ama sen yanındakini göremeyecek kadar körsün ! " Kalona beklenmedik çıkışıma ilk başta şaşırsa da daha sonra yüzündeki soğuk ifadesizliği korudu.
"Sen...Sen kimsin? Sen bu değildin Ashley. Sen iyice canavarlaşmışsın."
Güldüm. Hiç düşünmeden, sözcüklerimi tartmadan karşılık verdim.
"Belki de senden biraz uzaklaşmalıyım ha ? Ne dersin ?" Bunları söylerken ciddileşmiştim. Söylediğim hiçbir şeyden pişman değildim. Haklıydım...Hâlimi görmüyor muydu ? Tenim oldukça beyazdı. Ruh gibiydim..Her an kansızlıktan ölebilirdim. Tartışmanın sırası mıydı ? O kadar derdin arasından bir de Kalona ile mi uğraşacaktım bu hâlimle? Bana destek olmalıydı. Köstek olmamalıydı...Gerçek bir sevgili onun yaptığını yapmazdı. Bu düşüncesizlikti..
Bana oldukça uzun gelen bir süre gözlerini kırpmadan beni izledi. Suratı ifadesizliğini korusa da gözlerinin dolduğunu görebiliyordum. İçim bir an burkulmuştu dolan gözlerini görünce. Gözlerime hücum eden yaşları geri itip Kalona'nın ağzından dökülecek olan kelimeleri duymak için bekledim. Ağzını araladı ve konuştu.
"Bundan sonra sevgilim değilsin." Bunu ben de ima etmiştim ama bir başkasından duymak içimi burkmuştu. Şimdi söylediğim sözlerin ne kadar abartılı olduğunu anlamıştım ama iş işten geçmişti. Artık çok geçti..
"Artık düşmanımsın Ashley. Sevgilim değil. Düşmanım" Ve son kez bana bakıp dev siyah kanatlarını açarak gökyüzünde süzüldü. Ağlıyordum. Lanet kansızlık yüzünden düşünmeden konuşmuştum. Ağlıyordum çaresizce. Kalona'sız hayata ağlıyordum. Onu simdiden özlüyordum..İşte...İşte şimdi bataklığa tekrar batmıştım. Tutunduğum tek dal da kopmuştu. Yalnızdım karanlığımda. Kimse yoktu beni kurtaracak. Boğazıma kadar batmıştım. Çaresizce en dibe batıyordum. Yok oluyordum yalnızlığımda. Kayboluyordum hayattan her geçen saniye...
Gözyaşlarımı silip okula doğru yürüdüm. Aslında yeni yeni farkediyordum. Ben acımasızken daha güçlüydüm. Daha mutluydum. Kalbimin kapısını her araladığımda ellerinde baltalarla giriyorlardı başkaları. Hiç durmadan darbe alıyordum içerden..Tam kalbimden. Yoruluyordum. Direnemiyordum. Bitiktim. Hâlsizdim. Yorgundum. Belki de o aralık olan kapıyı kapatmanın zamanı gelmişti. Aldığım hasarlar beni yeterince yıpratmıştı zaten. Daha fazlasına direnemezdim. Vakit acımasızlık vaktiydi. Hayatımda sadece Cloi olacaktı. Cloi ve ben. Bitti. Nokta. Son !
Okula varmıştım bu düşüncelerle. Büyük, görkemli okulu baştan aşağı süzüp bahçe kapısını aralayıp ilerledim. Okulun ana binasının
kapısını da aralayıp içeri girdim. Merdivenleri ağır adımlarla çıkıp odamın önine geldim. Vücudumdaki kanın son damlalarını harcıyordum. Ölü gibiydim. Tenim buz gibiydi. Vücudumda neredeyse hiç kan yoktu. Bir ölü misali morarmaya yüz tutmuştum. Titrek ellerle kapıyı açtım. Kan içmeliydim. Dolaba yürüyüp bir paket soğuk kanı aldım ve yudumladım. Anında kusmaya başladım lavaboya. Vücudum soğuk kanı reddediyordu. Sıcak kana ihtiyacım vardı. Bu saatte insan olmazdı dışarıda. Beslenemiyordum. Ölecektim...Bunu hissediyordum. Gözlerimin önünde siyah sinekler uçuşmaya başlamıştı. Tezgahtan destek alarak ayakta kalmaya çalıştım. Direncim azalırken seslendim.
"Ruh seni çağırıyorum !" Ruh anında itaat edip geldi. Nefes alış verişlerim yavaşlarken fısıldadım.
"Bir insan getir..Hemen..Lü..lütf..fen" Ruh büyük bir hızla açık pencereden süzülürken öksürmeye başladım. Daha çok nefes almaya çalıştım. Ama nefes alamıyordum. Daralıyordum. Ciğerlerime o kadar az hava giriyordu ki görüşüm bulanıklaşıyordu. Karşımda beliren ruhu ve ruhun elindeki insanı zar zor ayırt edebiliyordum. İnsanın yüzüne bakmadan hızla kendimi insanın kollarına attım ve boynunu hafifçe çizdim. Hızlıca boynunu emerken zevk hormonlarım çalışmaya başlamıştı. O insan da inlemeye başlamıştı. O insanın kim olduğuna baksaydım o kanı emmezdim asla. Ama bakmamıştım. Lanet olsun ki bakmamıştım...
Sizden çok çok çok çok özür dilerim. Bölüm çok geç geldi ve kısa oldu. Özür dilerim ama kişisel problemlerim...Tamam yalan söylemeyeceğim. İlk başlarda yazasım gelmedi. Hatta hiç yazasım gelmedi. Biliyorum bu benim çok kötü ve sorumsuz bir yazar olduğumu gösteriyor. Özür dilerim bu yüzden...Ama dürüst olmak istedim...Affınıza sığınıyorum. Gerçekten özür dilerim. Bu hatamı telafi edeceğim..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir
Fantasy"Peki...O kimdi ? Kanatlı yaratık sizden ne istiyordu?" "Çaylak vampir olarak bunu henüz bilmemelisin Ashley. Zamanı değil" "Çaylak mı? Ama ben artık vampirim" Kafasını olumsuz anlamda sallayarak konuştu. "Hayır Ashley tam olarak vampir değilsin. Ya...