1.Bölüm

1.4K 39 2
                                    

Andrea'nın anlatımından ;

Saraya vardığımızda meraklı gözler bizim üzerimizdeydi. Onlarda haklılar. Kralları saraya bir kız getiriyor.Kendi atında!

At durduğunda ,lk önce Maxon -babam adını söylerken duymuştum- indi ve nezaketen (!) elini uzattı. Ama ben onun elini tutmadan kolayca indim. Bakışlarından beni boğazlamak istediğini görebiliyorum ama onu hiç tınlamadan sinir bozucu bir gülümsemeyle baktım suratına. Elimi hiçte nazik olmayacak bir şekilde tuttu ve beni sürüklemeye başladı. 

Saraydan içeriye girdiğimizde içerisi hem çok ihtişamlı hemde çok parlaktı. Boşuna demiyorlar 'İngilizler ihtişamı seviyor' diye. Birkaç merdiven çıktıktan sonra gene aynı ihtişama sahip bir odanın önünde durdu. Kapıyı açıp beni içeri soktu ve konuşmaya başladı.

"Burası geçici odan. Bir hafta sonra düğünümüz var. Alışmaya çalış." Kapıyı hızla çekip beni odada yanlız bıraktı.

En azından benimle evlenecekti. Yani evlilik dışı bir ilişki yaşatıp beni fahişe olarak göstermeyecekti. Ama yinede ondan nefret ediyorum!!

DÜĞÜN GÜNÜ        

"Efendim, eğer kıpırdanmazsanız işimiz daha çabuk biter." 

"Deniyorum. Ama vucduma iğneler batırılırken bu pek mümkün olmuyor maalesef." Bende en az onun kadar isyanla sitem etmiştim. 

Terzi bana ters bir şekilde baktıktan sonra işini yapmaya devam etti. Kadın hakli bende onun yerinde olsam sabahtan beri mızmızlanan biriyle uğraşmak istemezdim. Bir süre daha bekledim işlerini bitirsinler diye. Ve bu süre boyunca kıpırtısız durudum. Bu bir mucize!! Tanrım!

Saçımı yapan hizetmetçi geri çekildiğinde aynada kendime bakmadan duramadım. Saçlarım bukle bukle olmuş omuzlarımdan aşağı sarkıyordu.

Terzide geri çekildiğinde hazırdım işte. Evleniyordum. Ömrümün sonuna kadar bir insana bağlı kalacaktım ve bu beni korkutuyordu. Ben daha çok atların üzerinde ordan oraya savrulmak istemişimdir hep. Bir yere veya bir kişiye bağlı olmadan. Ama hayatın ne getireceğini bilmiyor işte insan.

"Çok güzel oldunuz efendim. Tarihteki gelmiş geçmiş en güzel gelin oldunuz." Saçımı yapan kız utanarak konuştu. Yanakları kızarıvermişti saniyesinde. Ona gülumsedim. Buruk bir gülümsemeydi. Üzgün. Ama kızın gözleri ışıldıyordu. Onun benim yerimde olmak istediğini anladım o an.

"Adın ne senin?" Gene kızarmıştı ve gözlerime bakamıyordu. "İsabella efendim." Hala daha yere bakmaya devam ediyordu.

"Bana bak İsabella." Dedim otoriter çıkmasını umduğum bir sesle. Bana -zorda olsa- baktığında gözlerinde karışık bir ifade vardı.

Hafifçe gülümseyerek "Yarın öğle saatlerinde beni bul. Muhtemelen odamda olurum." Dedim. Gözerinden bir korku dalgasının geçtiğini gördüğümde ise devam ettim sözlerime. "Merak etme kötü birşey için değil sen sadece beni bul."

Tam ağazını açıp birşey diyeceği zaman kapı çaldı. "Gir!" Diye seslendim gür bir sesle.

kapı açılıp içeriye Joshep girdi. Joshep Maxon'ın kardeşiydi. henüz 16 yaşında olmasına rağmen bayağı yapılıydı. Bunun nedenini çok fazla kılıç talimi yapmasına veriyordum. 

Çünkü ben ne zaman bahçeye çıksam oarada talim yapıyordu.

"Hazır mısın Andrea?" Diye sordu Joshep. Sesi öncekine göre daha ılımlı çıkıyordu. Önceden onunla konuşmaya çalıştığımda -sadece bir kereydi- beni kabaca reddetmişti.

Talihsiz PrensesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin