2. Bölüm

1.2K 55 4
                                    

Duyduğum tıkırtılarla gözlerimi aralamaya çalıştım. Ama gözümü alan güneş ışığı yüzünden açamadım. Gözlerimin biraz da olsa kendiene gelmesi için bekledim. En sonunda gözlerimi ovlayıp açtığımda etrafa bakındım.

Maxon arkası dönük bir biçimde üstünü giyiniyordu. Yatakta doğrularak arkaya dönüp uyandığımdan haberi olsun istedim. Ama meğersem o çoktan biliyormuş.

"Bu sabah kahvaltı odaya gelecek. Hizmetçiler birazdan getirir. Ama sadece bu sabaklık. Diğer zamanlar aşağıda yiyeceğiz, sabah kahvaltıların aksatılmasından hoşlanmam, dakik bir insanımdır. Ayrıca bundan sonra en önemli görevin bana bir erkek çocuk vermen olacak. İsteyip istememen beni alakadar etmez. Katıyımdır ama birbirimize iyi davranırsak güler yüzlü olacağımdan emin olabilirsin. Mutsuz bir ömür geçirnek isemiyorum, eminim sende istemiyorsundur. Her neyse...." dönüp bana baktı. "Banyon hazır. Kıyafetlerinde öyle, temizlenip hazırlana bilirsin. Ben çalışma odamdayım. Eğer bir şeye ihtiyacın olursa Leon'u bul o yardımcı olur."

Odadan çıkıp gitti.

Eğer bir şeye ihtiyacın olersa Leon'u bulmuş! Odun. Ben dün gece ona bekaretimi veriyorum ama o bana neler anlatıyor. Aslında ben bekaret olayını pek kafaya takmayan bir insanımdır. Yani sonuçta bekaretim zaten bozulacaktı, hemde babamın seçtiği adam -pardon kocam- tarafından. buradaki tek fark Maxon'ı babam seçmemişti.

Bunları boş verip -yada deneyip- örtüyü üzerime sararak kalktım. Banyoya girip üzerimdeki örtüyü attım ve temizlendim. Çıktığımda hizmetçiler elbise seçmem için birkaç elbise tutuyorlardı. içlerinden zümrüt rengi olanı giydim. Saçlarımda yapıldıktan sonra hizmetçileride gönderip tek kaldım.

Odada yaptığım tek şey biraz karıştırıp kitap okumak oldu. Daha sonra sıkılınca odadan ayrılıp sarayı keşfe çıktım.

Saray büyüktü, gerçekten büyük. Ama bir soğukluk vardı. Mesela bizim sarayımız hep cıvıl cıvıldır. Hizmetçilerle bizim aramıızda çok mesfa olmazdı onlara yakın olurduk ve hep güler yüzlü. Ama buradaki herkes somurtuyordu.

Sarayda ilerleken tanıdık bir sima görmeyi umuyordum. Fakat saray çok kalabalıktı ve fazla insan vardı. Benim tanıdığım 4-5 kişiyi düşünürsek eğer işim zordu. Gerçekten. fazla değil beş dakika sonra felan bir kapı gördüm. Devasa bir kapı. O kadar büyüktü ki donup kalmış o kapıya bakıyordum. Ağızımın kuruduğunu hissettiğimden hemen ağızımı kapadım. Kapıya doğru ilerlediğimde muhafızların olduğunu gördüm. Bir bu eksikti, muhafızlar buhalimi gördüyse kesin rezil oldum.

Ben yanlarına yaklaştığımda eğilip kapıyı açtılar, bir şok daha yaşadım. Sarayaı daha önce hiç gezmemiştim Maxon'a olan sinirimden. Ve şuan ne kadar salak olduğumu anlıyorum. Etraf her yer yemyeşildi. Pembe, kırmızı, mavi... Her renkten çiçekle doluydu etraf. Bu kadar güzel olmasının aksine hiç kimse yoktu burada. Bomboştu etraf ve daha çekici duruyordu böyle.

Kapıda salak gibi durduğumu fark ederek dışarı çıktım. Her yeri dolaşıp çeçekleri kokladım. Kendimce hayeller kurdum, sırf oturup gökyüzünü bile izledim. Yani yapılabilecek bir çok şeyi yaptım. Hiçte sıkılmadım. Ama bir süre sonra karnımdan gelen seslerle odaya geri dönmem gerektiğini anlayıp kapıya yöneldim. İçeri girdim ve nerden geldiğimi hatırlamaya çalışarak bir süre etrafa bakındım.

Büyük ihtimalle sağ taraftan geldiğimi düşünerek o taraf yürüdüm. Biraz ilerledikten sonra karşıma merdivenle çıktı. Doğru yerde olduğumu anlayıp sevinçle medivenlerden çıktım ama yavaşça. Karnımdan gelen gurultularla acıktığım tekerar aklıma geldi. Kendime lanet okuyarak etrafa bakındım ama hiç kimse yoktu. Nedense çok şaşırdım! Hızlı adımlarla odaya girdim. Girdiğimde gözeşlk çarpan şey etraf temizlenmişti ve karşımda utangaç bir İsabella duruyordu.

Beni gördüğünde hemen eğildi. Ona yaklaşıp gülümsedim. "Efendim eski kraliçe sizi görmek istiyor." Başını yerden kaldırmadan konuşuyordu. "Neden beni görmek istiyormuş?" dİye sordum sakince. "Bilmiyorum efendim, bana sadece sizi haberdar etmem söylendi." Biraz düşündüm. Beni neden çağırmış olabilirdi ki? Hareketlerime dikkat etmem için mi? Yoksa benden çocuk mu isteyecekti? Bunun olacağını biliyordum ama bu kadar erken olması beni şaşırtırdı.

İsabella'ya dödüm ve sırtımı dikleştirdim. "Tama İsabella sen git bana mutfakta bir şeyler hazırlat. Ve bundan sonra benim yanımdan ayrılmanı istemiyorum. Benim sağ kolum sensin. Sarayla ilgili her şeyi bana öğretmeni ve bana yardımcı olmanı istiyorum. Anlaştık mı?"

"Evet efendim." Selam verip kapıdan çıktı. Bende kapıya gidip eski kraliçenin odasına doğru yol aldım.

Odanın önüne geldiğimde kapıyı tıklattım ve içeriye girdim. Eski kraliçe oturmuş kitap okuyordu. Beni görünce kalktı ve gülümseyerek yanıma geldi. "Andrea tatlım. Gel otur." diyerek beni oturttu. Bana dönüp gözlerimin içine baktı ve konuşmaya başladı.

"Öncelikle bana darılmanı istemiyorum ama bu gerekli tatlım. Daha on yedi yaşındasın, gençsin. Ve en önemlisi kraliçe sensin. Bunu getirdiği sorumluluklar var. Ben san yardım etmek istiyorum ama beni yanlış anlamandan korkuyorum." Durdu, bana baktı. Susmasını istemiyordum. Ne diyeceğini merakediyordum açıkçası. "Devam edin." dedim kısık bie sesle.

"Sen gerçekten güçlü bir kızsın Andrea, tatlım. Ama yaşın bunun için genç ve ben senin eğitim almanı istiyorum. Hemen itirazetme bir düşün. Bende kraliçe olduğumda gençtim ve çelimsizdim. Ama Madam Amélie bana yardımcı oldu. Sana yardımcı olacağını eminim, eğer istersen." Susup bana baktı. Normalde böyle bir konu açlısa asla kabul etmem ve karşıdaki kim olursaolsun onun kalbini kırardım. Ancak şuan kendimi kanıtlamak istiyordum. Maxon'a. Babamın küçük düşmesini istemiyordum yada annemin. O yüzden kabul ettim.

"Tamam, olur." ilk başta idrak edememiş olsada anladığında gülümsedi. Gülümsemesi çok güzeldi. Ve bende bir an için Maxon'ın nasıl güldüğünü merak ettim. Onu daha önce gülerken hiç görmemiştim. Ama sonra düşündüğümü anlayıp kendime kızdım. O beni umursamıyordu. Sadece sinirini benden çıkartmak isteyen bir piçti o. Bundan sonra Maxon'ı düşünmemeyi kendimi hedef olarak edidindim ve Eski kraliçeye döndüm.

"Ah tatlım. teşekkürler ben hemen gidip haber vereyim dedi ve odadan çıkıp gitti. Beni öylece bıraktı. İlk bıraz kızsamda umursamayıp ayaklandım.

Odama vardığımda kapı açıktı. İçeri girdim. İsabella bana arkası dnük bir şekilde getirdiği yiyecekleri koyuyordu. Yanına yaklaştım, beni fark ettiğinde özür dileyip eğildi. "Efendim Özür dilerim. Fark etmedim, yemeğiniz hazır." Hiç bir şey demeden masaya oturdum. Çok acıkmıştım. Önüme konulan bütün yiyecekleri bitirdim ve arkama yaslanıp kafamı dinlendirdim.

İsabella'ya döndüm. "Teşekkürle İsabella, artık kaldırabilirsin." Sandalyeden kalkıp yatağa yattım. Başka yapacak bir şey olmadığından gözlerim kendiliğinden kapanı verdi....

Merhaba arkadaşlar! Biliyorum neredeyese 4 aydır falan yeni bölümü yazmıyorum. aslında bakarsanız bir bahanem yok. Sadece ben başka hikayelerde okuyorum ve ne kadar güzel yazdıklarını gördükçe kendimi kötü hissediyorum. Bie nevi eziklenmiş gibi.

Yinede teşekkür etmek istiyorum 883 kişi okumuş! O kadar ay bölüm yayımlamama rağmen. Bu bölümü 100 kişi okusa mutluluklara uçacağım. Ne 100'ü 50 kişi okusa evde halay çekerim :D

Neysw arkadaşlar fazla uzatmak istemiyorum bir ikiyorum bırakırsanız oraya sevinirim hadi ben kaçar ;)

Talihsiz PrensesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin