Savaş Gerginliği

147 7 0
                                    

Prenses banyodaydı .. saatlerce ağladı. SONRA Natalie'nin ısrarları Üzerine banyodan çıktı. Natalie ona Sıcak çay ve sevdigi kurabiyelerden hazırlamıştı. Şöminenin başında ıslak saçlarını kuruturken onları yedi. Natalie ona sevgiyle yaklaşıyordu. Çoğu zaman yanında olmuştu. Bu yüzden ona güenip herşeyi anlatmaya karar verdi. Ve teker teker anlattı "Ne duruyorsunuz prensesim!"  dedi Natalie  "Siz dediniz bana, katlanacak tek Bir seyim Olsa dayanırım .. Bi aşk .. İŞTE SİZE AŞK! Aşk da kıskançlıklar kızgınlıklar Vardır elbet. sizde de Olacak .. Ama sizin aşkınız doğru zamanda gelmedi. Bu yüzden bu tür kırkgınlıkları uzun tutmayın! "  Natalie'nin  bu sözleri haklıydı. Prenses üstüne pelerinini alıp ahıra indi. Ahırda Jack vardı. Prensese baktı. Ne diyebilirdi ki Jack? Ne ummuştu yani?  Prensesi görünce ayağa kalktı. 

"Atınızı hazırlıyorum. hemen." Prenses bir şey demedi. Jack'e yaklaştı. "Dinlenseydiniz.. Yorgunsunuzdur.. Malum üç kadınla başa çıkmak kolay değil!" Jack bunu sorun olacağını biliyordu. Ama Prensesin kıskanması da hoşuna gitmişti. "O kadınlar bana verilen hediyelerdi. Kapılar üzerimize kilitliyken ve ben Lordunuzun bana verdiği o iliginç şarabı içmişken onları geri çevirmek mümkün değildi.. Prensesim! Siz de yorgunsunuzdur.. Atınıza şimdi binmek istemeniz şaşkınlık verici!" Prenses bozuldu. "Bana hesap vermeyin Jack! Ben hesap vermenizi istediğim de verirsiniz! Ama bu.. Beni ilgilendirmez. Ve benim yorgunluğum da sizi.. Siz özgür bir baysınız ben de Prenses!"  Jack Prenses'in niyetini anlıyordu. O gün orda sırf Jack'e cevap vermek, onu yaralamak için olduğunu biliyordu. Prenses'e yaklaştı. Ona doğru eğildi ve Jack Prensese fısıldadı "Aşk yoksa kıskançlık da yoktur.. Siz dediniz. Ve ben sizi kıskanıyorum.. Bunu bana ve kendinize yapmayın!" Prenses yüzü güldü ama hemen düzeltti yüzünü. Kızgınlığından eser yoktu ama inat ediyordu işte. "Lütfen.. bu ahır benim hayallerimi kurduğum, aşk yuvam mı olacak yoksa öldüğüm gömüldüğüm yer mi? Bunu bana söyleyin!"  dedi Jack. Prenses dudaklarına doğru gitti Jack'in. Dudakları arasında iğne ucu kadar yer kalmıştı ki gözlerini kapattı. Aklına o çirkin gece geliyordu. Burnunu Jack'in yanaklarında gezdirdi.. Ve fısıldadı "Kaderin  ne getireceği hiç belli olmuyor! Ama tek dileğim.. Buraya hep böyle sevvgi dolu ve hayallerle birlikte girmek.. Sizi görebilmektir!" Prenses birden geri çekildi ve hiçbir şey demeden hızlı adımlarla ahırdan çıkıp gitti. Jack de afallamış, arkasından şapşal bir tebessümle bakıyordu.

Prenses'in keyfi yerindeydi. Babasının yanına gitmeye karar verdi. Merdivenleri çıktı. Kapıya geldi.. Muhafızlara selam verdi. Muhafızlar içeride  Kraliçe'nin olduğunu söylediler. Prenses tam dönecekken babasının içeriden gelen sesini duydu. "Savaş yaklaşıyor Arya! Büyük Savaş.."  Çok geçmeden annesinin kısık sesle dediği yarım yamalak cümleyi de duyar gibi oldu. "İç durumları karışık.. Buna cüret edemezler! Hem bir çok ordu var ve tek bir ordu toplarız. Lord Swon da bizimle.. Sen ona gelecek verdin, mal verdin! Kızını verdin! Büyük bir yer alacaktır.." Sessizlik oldu. Prenses'in keyfinden eser yoktu. Babası cevap verdi "Swon buna mecbur.. Ama o bunu anlamayacak bi insandır. İyi bir şövalye ama inatçı ve istekli! " Prenses dayanamadı.. Merdivenlere koştu. Duvara dayandı Derin bir nefes aldı.. Tam o sırada yanından gelen bir sesle irkildi.

"Çok sık korunmasızca dolaşıyorsunuz Prenses'im!"  konuşan Lord Swon'dı. Prenses tiksinerek baktı ve cevap verdi "Burası benim sarayım.. Burda güvende değilsem kimse hiçbir yerde güvende değildir!" Lord gülerek Prenses'e yaklaştı "Siz yine de tedbirinizi alın.. O güzel canınız yanmasın!.. Ben de sizi arıyordum. Odanıza gittim ama yoktunuz. Dilerseniz beraber gidelim!" Prenses duvara iyice yaslandı ve cevap verdi "Ş-şey N-natalie'nin odamda temizlik yapması la--" Lord Prenses'in sözünü kesti gülerek "Natalie benim verdiğim bir görevle uğraşıyor! Hadi gelin" dedi Prenses'in kolunu tutarak. Prenses mecburen koluna girdi Lord'un ve odasına doğru yürümeye başladılar. 

Odasına girdiler. Bir kaç yalakalıktan sonra Lord, Prensesin pelerinini çıkarttı. Elbisesinin alt kısmını yırtım askılarını indirdi. Vahşi bir hayvan gibi onu yatağa fırlatın üzerine doğru yaslandı. Prenses gözlerini kapattı ve itmek isteyerek göğsünden tuttu Lord'un. Lord Prenses'in elini itti ve Madem öyle bakışı attı. Karşısındaki adam bir anda öfkesinden kuduran bir adama dönüştü. Karşısında zevk düşkünü, kaba, kurnaz ve öfkeli bir adam vardı. Ağlamamak için kendini zor tutan Prenses Lord tarafından ters çevrildi ve köpek gibi dört ayak üstünde tutuldu. "Doğru ya siz bir kölesiniz! köle gibi yapmayı tercih ediyordunuz. Unutmuşum!!" dedi Lord kemerini Prensesin vücuduna vururken. Prenses'in hıçkırıklarına dayanamadı ve onu ayağa kaldırdı. Kolundan tutup duvara doğru itti. "Babanın bana ihtiyaı var!Savaşın, imparatorluğun bana ihtiyacı var.. Kaderiniz ellerimde Prensesim.. O elleri tutup tutmamak sizin bileceğiniz iş!"  Lord Snow odadan sinirle çıkar.

Birkaç gün geçer. Bir akşam Lord, Kral ve Kraliçe ile Prenses tekrar bir araya gelirler. Savaştan söz edilir. Lord kesin şeyler söylemez ve herkesin canı skılır. Bu durum üzerine Prenses kendini feda etmeye karar verir. Lord'a bakıp zoraki bir gülümseme patlatır. "Savaşa Lord Snow da destek verecek.. Daha söz vermedi bu gece everecek.."  Prensesin bu sözüne Lord Snow pis pis  güler. "Bu gün dolunay çıkacak.. Önünde söz verecek.." Prenses'in kalbi yaralıdır. Önündeki kadehe bakar.. Ve tek bir şey düşünür. Aşk!

ÜNVANSIZ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin