55

3.5K 256 37
                                    

Aslında İngiltere, Türkiye'den 3 saat geride ama ben geçen bölümde karıştırıp Türkiye 3 saat gerideymiş gibi yazmışım o yüzden bozmadan, öyle devam etmeye karar verdim tşkrler

🌟

IRMAK

*Cemre'yle olan konuşmadan hemen sonra, 3.57am*

Aceleyle, düştüğüm yerden kalkarken şaşkınca elimdeki telefona bakıyordum. Aylar sonra sevdiğim adamın sesini cidden duymuş muydum? Rüya mı görmüştüm yoksa gerçek miydi?

Kalçam sızladığında elimle acıyan yeri ovdum, sanki, bedenim bana, gerçekti, diyordu. Yüzümü buruşturup elimi omuzuma koydum, komodine çarpmış olmalıydım ama anın heyecanı ve adrenaliniyle hiçbir şey hissetmemiştim. Ona duyduğum özlem ve aşk, diğer tüm duyularıma kalkan gibi sarılmıştı sanki. O an hissettiğim tek şey Cemre'ydi. Dudaklarım yukarıya doğru kıvrılırken, sırıttım ve hemen ardından kahkaha attım.

Aylar sonra sevdiğim adamın sesini duymuştum!

Feza'nın ağlaması kulaklarıma dolduğunda telefonumu yatağıma bırakıp Feza'nın beşiğine yaklaştım, onu kollarımın arasına aldığımda hala gülümsüyordum. Yüzüme baktığında ve ifademi fark ettiğinde ağlaması kesildi ve ellerini suratıma uzattı dokunmak istercesine. Yüzümü ona doğru eğdiğimde ellerini yanaklarıma koydu ve hızlıca geriye çekti. İç geçirip onu beşiğine geri bıraktım ve ağlamaması için dönencesini çalıştırdım, gözleri direkt olarak tepesinde dönüp duran ve renk değiştiren ışıklı yıldızlara takıldığında telefonumu alıp mutfağa geçtim.

Aylardır yapıp durduğum şeyi yaptım, minik bir tencereye su doldurdum ve sütle dolu biberonu su dolu tencerenin içine bırakıp altını yaktım ve aklıma yeni gelen şeyi yapıp Yasin'i aradım. Bu saatte aradığım için beni öldürme ihtimali yüksekti fakat bunu birisine söylemezsem delirebilirdim. Birilerinin, o konuşmanın gerçek olduğuna beni ikna etmesi gerekliydi. Elimi kalbimin üzerine koyduğumda hala çok hızlı çarptığını fark ettim. O kadar hızlı çarpıyordu ki nefes nefese kalmıştım.

Üzerimde sadece iç çamaşırım olmasına aldırmadan kendimi taş zemine bıraktım, sırtımı mutfak dolaplarından birisine yasladım, Yasin cevap vermiyordu. Aramayı sonlandırıp Boğaç'ı aradım. O da cevap vermediğinde telefonu yanıma bırakıp titreyen ellerimi kucağıma yerleştirdim, derin nefesler alıp verirken telefonum çalmaya başladı, Boğaç arıyordu.

"Alo?"

"Irmak?

"Konuşsana oğlum."

"Lan. Ne oldu?"

En sonunda sesimi çıkarabildiğimde boğazımdan bir hıçkırık kaçmıştı.

"Irmak?" Dedi endişeyle, "İyi misin?"

"Bi-bilmiyorum. Bu-buraya gelir misin?" Neden ağladığımı bilmiyordum, mutluluktan mıydı emin değildim. "Ne oldu?" Dedi, ayaklandığını ve giyindiğini biliyordum, arkadan gelen bir kemer ve fermuar sesi duymuştum. "Ben-" durdum, Feza'nın sütü ısınmış olmalıydı. "Şi-şimdi Feza'yı doyuracağım. Gel-geldiğinde konuşalım mı?"

"Olur." Dedi ve anahtar şıngırtısı duydum, "İyisin ama değil mi?"

"Galiba." Diye fısıldadığımda kedim çıplak bacaklarıma yerleşmiş, onu sevmemi bekliyordu. Telefonu kapattım ve kedimi bacaklarımdan indirip tezgahtan destek alarak doğruldum, Feza'nın sütünü alıp, bileğime damlatarak sıcaklığını kontrol ettim, yeterince ısınmıştı. Odama yürürken, kedim tırnaklarını parkelere vura vura arkamdan geliyordu. Gecenin bir köründe bu sesleri ben uyurken çıkarıp ödümü patlatmayı seviyordu fakat şu an bir işe yaramadığını fark edince sinirle, bacağıma pati atmış ve yanımdan hızlıca yürüyüp odama benden önce varmıştı.

Klişe | B×B Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin