9

698 87 14
                                    

Jeongin telefonu kapatır kapatmaz balkona koşmuş ve sandalyelerin birine oturmuştu. Kim bilir, belki erken gelirdi.

Aradan ne kadar zaman geçmişti? Üç saat mi? Ya da dört? O gelmemişti ama Jeongin hala bir umut bekliyordu.

Seungmin balkonun kapısının tam karşısından hala incecik kıyafetiyle soğuğa karşı tir tir titremesine rağmen umutla kendisini bekleyen sevdiğini izliyordu.

Cesaret edememişti.

Jeongin'in üşümesine gönlü razı olmadığı için mutfağa gidip sıcacık bir bardak çay yapmış, boşta kalan eline bir yorgan almış ve çayı kenara koyup sırtına başta olmak üzere bütün vücuduna battaniyeyi iyice sarmıştı.

"Üşüteceksin minik tilkim. Sıkı giyinmelisin."

"Üşümüyorum hyung. Birini bekliyorum."

"Kim o biri?"

"Bilmiyorum. Saatler önce burada buluşacaktık. Sözünü tutmadı. Ama eminim ki gelecek."

"Saatlerdir onu bekliyorsun. Bu saate kadar gelmediyse hiç gelmeyecektir. Hasta olmadan önce içeri geç."

Çok geçti...

Jeongin'in minik hapşırığı Seungmin'in yüreğini parçalamaya yetmişti. Dolan gözlerini soğuk rüzgarın gizlemesini umdu.

Elini Jeongin'in alnına koyarak ateşine baktı.

Çok fena ateşi vardı.

Jeongin'in gözlerinin kızardığını yeni farkediyordu. Ağlamamıştı. Havale geçirmek üzereydi.

"Çabuk içeri geç!"

"Hyung bişeyim yok benim."

"ATEŞİN ÇOK YÜKSEK VE BİŞEYİN YOK MU?! HADİ SALONA!"

Jeongin hüzünle kafa sallayıp kalktığı anda yalpaladı. Seungmin'e tutunarak ayakta durabilmişti.

Seungmin boğazına dizilen yumruları yok saymaya çalışarak tilkisini kucağına aldı ve odasına götürdü.

Kakaolu Süt <<JeongMin>>Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin