u

133 11 3
                                    


ChanYeol hızla hazırlandıktan sonra evinden çıktı ve koşar adım yürümeye başladı.
Geç kalmamıştı. Büyük ihtimalle geç de kalmayacaktı ama heyecandan ne yapacağını bilemez haldeyken, onun için yapılacak en iyi şey hızla yürüyüp hiçbir şey düşünmemekti.

Ama kendini düşünmekten alıkoyamıyordu.
Ya KyungSoo onu beğenmezse?
Ya KyungSoo'nun konuşmak istediği konu olumsuz anlamdaysa?
Ya KyungSoo gelmekten vazgeçerse?

Derin bir nefes alıp kafasını olumsuz olarak salladı.
''Hayır ChanYeol, sakin ol. Sakin olmalısın.''

Kafenin kapısına geldiğini fark ettiğinde gözlerini kapatıp derin bir nefes daha aldı ve sonunda kafeye girebilmişti.

Çalışanları kısaca selamladıktan sonra sola doğru döndü.
Oradaydı. O günki masada oturuyordu.
Kafası yine cama dönüktü. Düşünceli gözüküyordu.

ChanYeol ölecekmiş gibi hissetti.
Göğüs kafesi sıcacık ve yoğun bir şeyle dolmuştu.
Elleri titriyordu. Gözlerini kırpıştırdı.

KyungSoo onu fark ettiğinde ayağa kalktı.
ChanYeol o an geri dönmek istedi.
KyungSoo kesinlikle onu beğenmeyecekti.

Kısa olanın yüzünde yumuşak bir gülümseme oluştu. ChanYeol tekrar aşık oldu.

Birbirlerine yaklaştıklarında ikisi de gülümsüyordu. ChanYeol'un gözleri KyungSoo'nun gözlerinin tam içine bakıyordu.

KyungSoo kafasını utançla yere eğdi. Bu kadar etkileneceğini tahmin edememişti.

-Selam.

ChanYeol sessizliği bozarak konuştu.

-Selam.

KyungSoo sandalyesini çekip otururken cevapladı.

-Herhangi bir şey sipariş ettin mi?

-Ah hayır.

KyungSoo hâlâ ChanYeol'a bakamıyordu. Gözleri kafenin her yerinde gezinmişti ama bir türlü ChanYeol'la buluşamamıştı.

Garsona siparişlerini verdikten sonra aralarında uzun bir sessizlik oldu.
ChanYeol KyungSoo'nun her bir santimini ezberlemeye koyulmuşken KyungSoo da sonunda ChanYeol'a bakabilmişti.

-Ben ne söyleyeceğimi bilemiyorum.

KyungSoo titrek sesiyle söylediğinde ChanYeol buruk bir gülümseme sundu.

-Sesin çok güzel. Saçların da öyle.

KyungSoo şaşkınca uzun olana baktı.

-Gözlerin de çok güzel.

KyungSoo birden kahkaha atmaya başladı.

-Böyle güzel gülmeye devam edersen ölürüm ben.

ChanYeol söylediğinde KyungSoo kafasını eğdi tekrar.
Bu kadar iltifatı hayatında asla almamıştı.

İçecekleri geldiğinde KyungSoo heyecanla garsona teşekkür edip kahvesinden kocaman bir yudum aldı.

ChanYeol hâlâ gülümseyerek onu izliyordu.
KyungSoo izlendiğini fark ettiğinde konuştu.

-ChanYeol-ah lütfen beni izlemek yerine kahveni iç. İçeceğin soğuyor.

ChanYeol kafasını salladı.

-Pekâlâ. Öyle yapacağım.

Kahvelerinin yarısına gelmişlerken ikisi de konuşmamıştı.
Sessizliği KyungSoo bozdu.

-ChanYeol...

Hâlâ çok heyecanlıydı.
ChanYeol dikkatini ona verince devam etti.

-Sen, beni çok güzel seviyorsun.

ChanYeol karşısındakinin gözlerinin içine bakınca kısa olan yine kafasını eğdi.

-Ben ise, ben bilmiyorum. Seni üzmek istemiyorum. Sen beni bu kadar güzel severken ben karşına iki günlük hevesle çıkamam.

Gözünden düşen damlayı eliyle silip kafasını kaldırdı.
ChanYeol hiçbir şey yapmıyordu. Tüm dikkati karşısındakindeydi.

-ChanYeol bir şey söyle. Yalvarırım.

KyungSoo titrek sesiyle yalvardığında ChanYeol en sonunda konuşabilmişti.

-Bu bir veda mı?

KyungSoo kafasını olumsuzca salladı.

-Hayır. Hayır değil. Ben seni kaybedemem.

ChanYeol gülümsedi. O çok tatlıydı.

-Peki ne o zaman?

Kısa olan burnunu çekti.

-Sadece, ben de seni bu kadar güzel sevdiğimde huzurlu hissedeceğim. Bu yüzden, lütfen bana zaman ver.

ChanYeol kafasını salladı. Bir miktar kalbi kırılmıştı ama sevdiği 'bekle' diyorsa, beklerdi.

-Tamam. Bekleyeceğim.

KyungSoo burukça gülümsedi.
Tekrar gözünden yaş akarken kafasını eğdi.

-KyungSoo ağlama.

ChanYeol dayanamazdı ki.

-KyungSoo yalvarırım ağlama.

KyungSoo daha da şiddetli ağlamaya başladı.
ChanYeol ayağa kalkıp hızla KyungSoo'nun yanına oturdu.

-Sen ağlarsan ben dayanamam. Lütfen KyungSoo.

Şimdi ChanYeol kısa olanın yanına oturmuş ona ağlamaması için bir şeyler söylerken kendisi ağlıyordu.

KyungSoo yavaş yavaş kendini toparlayınca ChanYeol da yanından kalktı ve hesabı ödedi.

Biraz sonra kafeden çıktıklarında ikisi de asla konuşmuyordu.
KyungSoo iki adımda bir burnunu çekiyordu.
Minik burnu kızarmıştı ve ChanYeol öpmemek için zor duruyordu.

-Evin neredeydi?

Uzun olan sorduğunda KyungSoo durdu.

-Geçtik.

-Geçtik mi? Neden söylemedin?

ChanYeol şaşkınlıkla sorduğunda küçük olan omuz silkti.

-Unuttum.

-Unuttun mu? Nasıl ya?

Tekrar omuz silkti.
Şimdi kaldırımda durmuş birbirlerinin yüzlerine öylece bakıyorlardı.
Tabi KyungSoo kafasını biraz kaldırmak zorundaydı. Anlarsınız ya...

-Sadece unutmuşum işte. Yakın zaten.

Parmağıyla biraz ilerdeki binalardan birisini gösterdi.

-Bak oradaki, sarı olan. Üçüncü kat.

ChanYeol gülümsedi. Bir insan her haliyle mi şirin olabilirdi?

-Tamamdır. Sonra görüşürüz o zaman.

KyungSoo da içten bir şekilde gülümsedi.

-Görüşürüz Yeol.

KyungSoo küçük bir adımla ChanYeol'a yaklaştı.
Onu öpmek istemişti ama boyu erişmeyince vazgeçip sadece sarılmayı denedi.

ChanYeol, miniğin sıcaklığını hissettiğinde gülümsedi.
Birazcık eğilip KyungSoo'nun kulağına fısıldadı.

-Seni seviyorum KyungSoo.

KyungSoo, uzundan ayrılıp kızarmış yanaklarını saklamaya çalışarak gülümsedi.
Arkasını hızla dönerken ChanYeol'a el sallamayı unutmadı.

ChanYeol ise gülümseyerek sevdiğinin eve girişini izledi.
Biraz orada durduktan sonra o da evine doğru yürümeye başladı.

Onu her şeyden çok seviyordu.

✦ i luv u and u luv me ➳ chansoo ✦✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin