Ölmüyoruz

22 15 19
                                    

Medya: Macy Ela Soykan

  Alex ' in hücreden çıkmasının ardından kendi kendime bile konuşmadım.
O kadar suçluluk duyuyordum ki kendimden, şurada küçücük olsa bile bir ip veya kesici alet bulunmasını en içten dileklerimle istiyordum. Bulmuş olsaydım eğer, kendimi anında öldürecektim. Ayrıca ben insanlar için tehlike arz ediyorum, bu ne demek biliyor musun bay gıcırtılı yatak?

Ben buradan asla çıkamayacağım, normal insanlar gibi hava alamayacağım ve onlar gibi yaşamımı sürdüremeyeceğim.
Dün Alex' e uygulamış olduğum onu öldürme eğilimi bunu bariz bir şekilde kanıtlıyor.
Ben ne ara bu kadar kötü duruma gelmiştim, anlayamıyorum.
Oysa daha birkaç gün öncesine kadar- Kasey gelmeden önce- yeterince sakindim. Ah beni anlamıyorsun gıcırtılı, insanlar beni sevmiyor hiç kimse benimle şu küçücük pencereden dışarıya dahi bakmayı istemiyor. " Belki onları oradan aşağı atabilirim, bir kuş gibi süzülürler ne güzel. "

Yere çökmüş bir halde yatağımın karşısında onunla sohbet etmiş, sonrasında üzerinde uzanmış rutubet kokusunun baş düşmanı olan kararmış tavanımı izliyordum.
Ellerimi artık neredeyse bir yaşlı teyzede kalabilecek kadar olan saç tellerime daldırdım. Başımın derisi yerinden kaldırılıyor gibi bir acıyla başa çıkıyor, vücudum ise daha fazlasıyla başa çıkıyordu. Her gün sayısız yerden vurulduğum iğneler, üçer beşer yuttuğum kapsüller ve en acısı olan hayattan yediğim darbeler...

Babamın beni küf kokması bir yana, içerisinde bir masanın dahi bulunmadığı hücreye kapattırması, annemin ölmesi, burada kimsenin benimle bir kere bile konuşmaması - Alex hariç - en kötü ve acımasız yaşam stiliydi.

Ellerimi geçirdiğim saç diplerime yavaş yavaş masajlar uyguladım. Bir süre sonra onları da toplama gereksinimi duymamaya başlamıştım, elinizde olan saç tokanız kendinize zarar verirsiniz korkusuyla alınınca bir süre sonra rahatsız etse bile alışıyordunuz bu duruma. Yine de boş bileklerimde gezdirdim gözlerimi uzunca bir süre baktım da, ikisinde de ısırma izlerinden başka bir şey göremedim.

Üzüldüm mü?
Bilmiyorum... Sadece belki içim acıdı biraz.
Düşündüğüm kadarıyla psikopat ve hayattan bezmiş insanlar kendilerine zarar verirdi, tabii birde kafayı yemiş insanlar. Psikopat mıyım bilmiyorum, hayattan bezmiştim elbette ama kafayı yememiştim, o dereceye gelmiş olamazdım.
Annem yalnız kişilerin kafayı yiyeceğini dile getirmişti bir kez, ben yalnız değildim değil mi? Benim güzeller güzeli bir Kasey' im, canımdan sakındığım annem vardı. Dünya' da milyonlarca yalnız insan olsa bile ben onlardan biri olmayı hiçbir zaman haketmedim. Hatırladığım pek bir şey yoktu geçmişim hakkında, Alex' in anlattığı her anım bütün geçmişim adına ışık tutuyordu yoluma. Söylediklerinden etkilenmiyordum tabii, bana birkez kendime eskiden çok değer verdiğimi söylemişti. Ben kendime değer verdiğim bir zaman veya herhangi bir yer hatırlamıyordum. Bana çocukları çok sevdiğimi, her zaman gülümseyen birisi olduğumu da söylemişti.
Peki ya şimdi o halimden bir nebze olsun eski Macy var mıydı kenarda köşede?

Elbette yoktu, ben fazla değişmiştim. Kendine zerre özen göstermeyen, özen göstermeyi geçmiş haftalardır duş almayan ve her boş bulunduğum anımda kendime zarar verebilmek adına yoğruluyordum burada. Kendimden nefret etmem için geçerli dünya kadar sebebim varken, ben dışarıdaki milyonlarca insan için çabalıyordum ve yetmezmiş gibi , görmedikleri çabalarım için direniyordum. Birgün buradan çıkabilmek ümidiyle dolduruyorum kendimi, buradan çıkmak o kadar zor olmamalı dedim ve tekrar ettim.

"Buradan çıkmak o kadar zor olmamalı..."
Nefesim kesildi, boğazıma geçmişimin ağırlığı oturmuş beni boğmaya çalışıyordu sanki. Ben bu yük altında ezilmekten yorulmuştum ve taşıyamıyor olmuştum. Her şey o kadar ağır geliyordu ki bedenime, şu şarap kırmızısı kanlarımla boyanmış duvarlarım bile çöküyordu üzerime.

Cehennem Meleği Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin