"Anlamıyorum. Neden birden bire kahinle görüşmek için yanıp tutuşmaya başladın? Yanlış anlama, en son görüşmenizde 'içimi darlama ihtiyar' deyip odadan kovmuştun da adamı."
Derin bir iç çekti Kyungsoo. "Sorgulama Baekhyun." dedi. "Ayrıca Kahin Efendi'ye öyle bir şey demediğime eminim."
Prens Baekhyun omzuz silkerken "Tamam dememiş olabilirsin ama ona getirdin lafı." dedi.
Kyungsoo gülerek arkasına yaslanırken "Olabilir." dedi. "Haklıydım ama. Yok 'siz yıllardır beklenen kişisiniz', yok 'sizin gücünüz hanedanlığın kaderini belirleyecek', 'yüzyıllık kehanet gerçekleşti.'... Çok sinir bozucu."Kyungsoo'nun geniş yatağında gerindi Baekhyun. Kyungsoo yine masasında evrak işleriyle uğraşırken, Prens Baekhyun tüm sorumluluklarından kaçmış olmanın rahatlığıyla keyif çatıyordu.
Veliaht prens, elindeki kağıtları bırakarak masasından kalktı. Yatağında, kuzenin yanına otururken "Baekhyun..." dedi. "Senin yapacak işlerin yok mu? Amcamın bir yerlerde seni arattığına eminim."Omuz silkti diğer prens. "Bu yüzden buradayım ya. Beni aramaya cüret edebilecekleri son yer bile değil burası."
"Haklısın." dedikten sonra bakışlarını cama çevirdi Veliaht. Hava neredeyse kararmıştı. Ay birazdan yükselecekti. "Dolunay, çıkmak üzere."
"Kyungsoo." deyip elini çenesine koydu Baekhyun. "Dolunayda kurtlara tam olarak ne oluyor?"
Yatağa uzanıp ellerini karnının üzerine koydu Kyungsoo. "Normalde kurtlar dönüşümlerini kontrol edebiliyor. Ama dolunayda istisnasız hepsi dönüşmek zorunda. Onun dışında toplanıyorlar falan, geleneksel kurt olayları var. Ancak senin bunları bilmen gerekiyordu, eğitim zamanlarımızda hepsi öğretilmişti."
"Sen de itinayla o eğitimlerin hepsinden kaçtığımı biliyorsun, Soo. Sen kültürlü Veliaht Prens Kyungsoo'sun. O bilgilere ihtiyacın var, tahta direk bilet taşıyorsun. Bense... Hm, veliahtın kuzeni. Tahta çıkarken ailesini sağ bıraktığı için bile kralımıza minnettar olması gerek uyduruk prens, Baekhyun."
"Şu an saçmalamaktan başka bir şey yapmıyorsun, Baekhyun. Kendine gel." dedi Kyungsoo, hafif kızgın. Sözüne devam edecekti ki, hemen yan taraftan geldiği vampir olmayan biri için bile kolayca anlaşılabilecek yüksek bir gümleme vampir prenslerin keskin kulaklarına takıldı.
Baekhyun yerinde doğrulurken, Kyungsoo hiç istifini bozmamıştı.
"Neydi o?""Kim Jongin. Dün gelen kurt işte. Dünden beri sesini çıkartmıyordu, ay çıktı çıkacak. Canı yanıyor olmalı. Saraydaki büyü içeride çalıştırılan kurtların dönüşüp etrafa zarar vermelerini engelliyor. Ama yandaki bir alfa, onun canını daha çok yakıyordur."
"Bir dakika." dedi Baek. Kafası karışmıştı. "Dönüşmediğine göre, ne oluyor?"
"Sen bu sarayda yaşadığına emin misin?" derken Kyungsoo'nun sesi alışıldık ciddi tonunda değildi. Gayet samimi bir sesle sormuştu. Kuzeni "Hayır. Boşver ve anlat hadi. Merak ettim." diyince, umursamaz bir tavırla omuz silkti.
"Burada çalıştırılanlar omega, onlara bir şey olmuyor. Sürüleri olmadığından toplanıp gitmeleri gereken bir yer de yok. Ama onun," eliyle yan tarafı işaret etti. "Gitmesi gerekiyor. O istemese de vücudu dönüşmeye çalışacak. Tüm kemikleri kırılacak. Sonra hızla iyileşecek, ve tekrar kırılacak."
Baekhyun "Sen..." dedi yüzünde hınzır bir gülümseme ile. "Karar verdiğin ceza buydu, değil mi?"
"Doğru. Söyleme gereği duymadım sadece."
Ağır bir cezaydı bu. Eh, öldüremiyorsa Kyungsoo da ölüm gibi canını yakardı onun. Bu kadar basit.
Bir kurda yaşarken ölümü tattırmanın iki yolu vardı. Biri şüphesiz buydu. Diğeri ise, eşini öldürmekti. İçeridekinin eşini arayarak vakit kaybedecek hali yoktu veliahtın. Kısa yoldan kesivermişti cezayı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
when the moon out | dokai
Fanfiction"Ay yükseldiğinde, her şey değişecek. Yalnız sen bileceksin bunu."