Jongin onun peşinden yürümeden hemen önce "O zaman size bir söz vereyim, prens hazretleri." dedi. "Bugün burada ölmediğime göre, sizden intikam almadan ölmeyeceğim."
"Elinden geleni ardına koyma."
Genç prensin odadan çıkmadan hemen önce alaylı bir sesle konuşmasının ardından, Jongin de odadan çıktı. Kyungsoo'nun peşinde yürürken, ayakta kalmak için büyük bir çaba sarf ediyordu genç kurt. Her adımında sızlayan kemikleri bir yana, gözlerini her boşluğa çevirdiğinde gördüğü Jimin'in yüzü, ölecekmiş gibi hissetmesine sebep oluyordu.
Gözlerini kapatarak bundan kurtulmaya çalışsa da, yalnızca daha kötüye gidiyordu.Başının dönmesiyle tökezlediği sırada, önünden yürüyen prens birden arkasını döndü ve bileğinden tuttu sıkıca. Esmer kurdun bileğinden koluna anında bir soğuk dalgası yayılırken, güzel prens de eline yayılan sıcaklığı hissetmişti.
Prens tehlikeli bir şekilde gülümserken, Jongin bir tepki veremeden duyduğu kalın sesle başını çevirdi."Hyung?"
Prens Kyungsoo, tuttuğu kolu serbest bırakarak sesin sahibine döndü. "Ah, Sehun."
Küçük prens, abisinin önünde saygıyla eğildikten sonra gülümseyerek konuştu; "Müsaadenizle, size bir şey danışmak istiyordum. Daha doğrusu, sizden bir isteğim olacaktı."
"Çok acil mi?"
Jongin'e bir bakış atıp "Aceleniz varsa daha sonra konuşabiliriz hyung." dedi Sehun.
"Majestelerini görmeye gidiyoruz. Ardından ben kışlaları ziyarete gideceğim, yola çıkmadan önce seni görürüm."
Kimse daha fazla konuşmadan, başını sallayıp yanlarından ayrıldı Sehun. Başbaşa kaldıklarında, Kyungsoo Jongin'e bir kere bile bakmadan yürümeye devam etti.
Altın işlemeli büyük kapının önüne geldiklerinde, Jongin de Kyungsoo'ya hiç bakmadan ellerini önünde birleştirdi. Belki de bu yüzden, prensin geride kaldığını ve kendisiyle içeri girmediğini görmemişti.
Yalnız başına içeri girip başını kaldırmadan selam verdi ve saygıyla eğildi. Odada ikinci bir kişi olduğunu hissedebiliyordu, ama henüz görmemişti."Yaklaş, Kim Jongin. Hoşgeldin."
İlk defa sesini duyduğu kralın, bir krala göre oldukça 'normal' olan talimatı ile başını kaldırmadan odanın içine doğru bir iki adım attı.
Odadaki ikinci kişiden gelen tanıdıklık hissi kaşlarını çatmasına neden olmuştu."Seni neden misafir ettiğimizi biliyor musun?"
Gelen soru karşısında afalladı Jongin. Derin bir nefes alıp "İşlediğim kabahat yüzünden. Affınıza sığınıyorum majesteleri." dedi.
Kral, "O konuda gerekeni oğlum yaptı." dedikten sonra duraksayıp "Başın sağolsun bu arada." dedi. Jongin'den cevap gelmeyince devam etti. "Seni çağırma nedenim başka. Öncelikle, başını kaldır."
Jongin sessizce başını kaldırdı. Bakışları ilk olarak karşısındaki heybetli adamla buluştuktan sonra, yanındaki bedene döndü. Utancı ve vicdan azabını iliklerine kadar hissetmesine neden olan bedene...Babasına.
Yutkunup bakışlarını kaçırdı. "Baba..."
Büyük olan alfa, yüzünde zerre duygu olmadan "Bizi ne kadar utandırdığının farkında mısın?" dedi, bariz bir şekilde oğlunun yüzüne çöken hüznü izlerken.
Jongin kısılan sesiyle "Yaptığım hatanın farkındayım. Lütfen affedin, baba." dediğinde, babası daha da sinirlendi."Kralımızın huzurunda benden af dilemeye utanmıyor musun, hadsiz!"
"B-Baba..."
Kral, baba-oğulun konuşmasını buruk bir gülümsemeyle dinledikten sonra kapıdaki askerlere seslendi. "Kahin'i ve Veliaht Prens'i çağırın!"
Birkaç saniye içinde açılan kapıdan, Veliaht Prens Kyungsoo ve Kahin ard arda girdiler.
Giderek garipleşen ortamda neler döndüğünü anlamayan Jongin yutkundu. Kralın huzuruna gelirken birkaç azar yiyip yollanacağını falan düşünmüştü ama işler sarpa sarıyordu.Kral, "Kahin'in anlattıklarını dikkatle dinlemeni istiyorum, Jongin." diyerek bir baş hareketiyle Kahin'e konuşmasını emretti.
"Majestelerini, veliaht prensimizi ve eşini selamlarım." deyip eğilen Kahin karşısında, Jongin'in gözleri şaşkınlıkla açıldı.
Prensin eşi olarak babasından bahsediyor olamazlardı. O halde...
Kendisinden mi bahsediyorlardı?
"Şaşkınlığınızı anlıyorum, Kim Jongin. Müsaadenizle her şeyi izah edeceğim.
Krallığımızın umudu, veliaht prensimizin diğer vampirlerden farklı olduğunu herkes bilir. Biz vampirler soğuğuzdur. Sıcağı da hissetmeyiz ancak, soğuğa hükmedecek güçte değiliz. Fakat veliaht prensimiz bunu yapıyor. Üstelik, henüz ilk yüz yaşını bile doldurmamış bir gence göre oldukça güçlü-""Bunun benimle alakası ne?"
Jongin, sonunda dayanamayıp lafını kesti.Kahin, "Sabırlı olursanız, anlayacaksınız." dedikten sonra sözüne devam etti. "Prensimiz soğuğa, buza hükmediyor. Sizse sıcağa, ateşe... Hiç farketmediniz mi?"
Jongin, şokla başını iki yana salladı.
"K-Karıştırıyor olmalısınız." dedi sakin tutmaya çalıştığı sesiyle."İmkansız. Belki de güçlerinizin farkında olmadığınızdan kullanamamışsınızdır. Prensimizin eşi olduğunuzda gücünüz artacak-"
Jongin'in gözleri sinirle kor kırmızıya döndü. Tükürürcesine "Benim bir eşim var!" dedi. Kendine hakim olamıyordu. "Ve o öldü."
Yaşlı kahin, sabırla iç çekti ve "Anlıyorum." dedi. "Acınız çok taze. Bu durum kurdunuza acı çektiriyor, biliyorum. Yeni bir eş fikri miğdenizi bile bulandırıyor olabilir ama kehanetten kaçmanız imkansız. Ruhlarınız, birbirine bağlı."
Kahin, sözlerini bitirir bitirmez, bir çırpıda Jongin'in yanına geldi ve parmağındaki söz yüzüğünü çıkartıverdi. "Prensimizin yeni eşinin, merhum eşinin yüzüğünü takması uygun değil." dedi ve genç kurdun tepki vermesine bile fırsat bırakmadan yüzüğü yanan şömineye fırlattı."Hayır, hayır..."
"Ruhunuzu tamamen prensimize adamanız için, bu gerekli."
Esmer çocuk sol tarafında dayanılmaz bir ağrı hissederek dizlerinin üstüne çöktü ve elini kalbinin üstüne koydu. Yüz ifadesinden açıkça acı çektiği belli oluyordu. Odadaki adamların hepsini bunu farkederken, tepki verip öne atılan yalnızca veliaht prens olmuştu. Anlam veremediği bir koruma iç güdüsüyle, yerde dizlerinin üzerinde acı çeken bedeni sarıp sarmalayarak iyiliştirme isteği dolmuştu içine. Onu engelleyen bir mührü, ya da hesap sorup gurur yapan bir kurdu olmadığından daha hızlı kapılıyordu bağın etkisine.
"Ona ne oluyor?!"
Kahin sakin bir sesle, "Sorun yok, birazdan geçecek." dedi. "Sadece biraz zaman gerekiyor."
***
berbat berbat berbat bir bölüm...
anlatım iğrenç ve hiçbir şey anlatmıyor BİLİYORUM. iğrenç olduğunu bildiğim için kontrol bile edemedim. bir sürü hata vardır eminim, kendime gelebilirsem kontrol edip düzenleyeceğim.lütfen bana biraz zaman verin. özür dilerim. çok özür dilerim ama olmuyor. bir şeyler ters sanki, yazamıyorum ve bu beni strese sokuyor. strese girdikçe hiç yazamıyorum.
çok uzun zaman olduğu için bunu aceleyle yayınladım. yakında ikinci partı yazmak istiyorum. lütfen bana yorumlarınızla güç verin. sizi seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
when the moon out | dokai
Fanfic"Ay yükseldiğinde, her şey değişecek. Yalnız sen bileceksin bunu."