İkinci Bölüm

49 7 9
                                    

-'' Eveet, çiçeğim şanslıymışsın. Defterin gönderim tarihi 8 gün sonraymış Hasan Bey getiriyor.''

     Halil Hocanın bu sözüyle kaybettiğim umutlarım tekrar yeşermişti. Onu bulmaya bir adım daha yaklaşmıştım fakat onu bulduğumda ne yapacağımı bilmiyordum. Gidip onunla konuşmalı mıydım, yoksa bu konuyu burada kapatmalı mıydım? Ben ilerde ne yapacağımı düşünürken kapının tıklatılmasıyla kendime gelerek o yöne döndüm. Kafamdaki tüm soru işaretlerini giderebilecek cevaplar Hasan Abi'nin elindeki o defterdeydi. Heyecandan gömüldüğüm koltukta rahatsızca kıpırdanarak Hasan Abi'nin defteri Halil Hoca'ya vermesini izledim. Halil Hoca defterin kapağını aralayarak içindeki sınıf listesini bana uzattı. Elimin titrediğini ancak kağıdı alırken fark ettim. Listeyi incelemeye başladığımda soy ismi D ile başlayanları fosforlu kalemle çizdim. Elimizde 3 isim vardı.
-Emrullah DİKPINAR
-Emre DİNÇER
-Emir DAĞLI

     Bu üçünden biri ailem ve arkadaşlarım dışında beni koşulsuz seven tek kişiydi. Benden habersiz bu kadar saf ve sadık sevgiyle incitmeden sevmesi beni etkilemişti. Diğerleri gibi sahte aşkları bağıra bağıra yaşamaktansa gerçek aşkı saklaması kalbime dokunmuştu, onda kendimi görmüştüm. 

      Kağıdı katlayıp cebime koydum ve Halil Hoca'ya veda ederek odadan ayrıldım. Saate baktığımda geç kaldığımı fark ettim. Hızlı adımlarla kendi okulumun yolunu tuttum. 

     Okula yaklaştığım sırada telefonum çaldı. Arayanın Başak olduğunu gördüğümde suçluluk duygusuna kapılarak açmak istemedim. Yaşadıklarımı paylaşmayı düşünmüyordum ama bu işi en iyi yapabilecek olan Başak'  dı. Telefonumu açtım. 

 -''Alo, günaydın kanka. '' dedim. 

-'' Günaydın kanka neredesin bu saate kadar?''

     Arkadan top sesleri insan seslerine karışmış feci bir gürültü vardı. Bu yüzden Başak'ın sesini tam olarak algılayamıyordum. 

 -'' Yoldayım kanka birkaç dakikaya okulda olurum herhalde. Başak bir konuda yardımına ihtiyacım var. Müsait misin?

 -''Tenefüse girdik kanka badminton oynuyordum. Sen olmayınca Alperen'e öğreteyim dedim, burnumdan getirdi. Sen ne diyordun?''

 - Boşver badmintonu. Üç tane isim var araştırmam gerekiyor ve yardımına ihtiyacım var. Benim için yapar mısın?''

 - '' OOO! Bro sen bu işlere de mi başladın? diyerek söze giren Barış'ın sesini duyunca bir duraksadım. Düşündüğüm şey miydi? Hayır ya!

 -'' Başak inşallah yalnızsındır. 

 -'' Imm, şey kanka, keşke baştan söyleseydin. Telefon hoparlörde ve herkes burada. 

 -'' Sağ ol Başak ya. Neyse girişteyim. Bekleyin.''

     Spor salonun kapısını araladığımda Barış ve Başak'ın  merak ve sitem dolu sesleri kulağıma doldu. Beni daha görmemişlerdi. İçeri girip girmemekte karasız kaldıktan sonra ertelemenin bir faydası olmayacağını anlayarak yanlarına ilerledim. Beni ilk gören diğerlerinin aksine sessizce bekleyen Alperen'di. Fakat sessizliği ben gelene kadarmış...

     Alperen niye bu kadar geciktiğimi, Barış ise niçin onların bilmesini istemediğimi sorgularken Duru bir yemek aşığı olarak '' Yeter ya ben açım, kız gelmiş zaten kantinde sorularınıza devam edersiniz. Allah Allah ya!''  diye bağırışıyla diğerleri de sustu. Başıma büyük bir olay almıştım resmen. Neyse hayırlısı...

     Barış ve Alperen'in gözlerini üzerimde hissetmeme rağmen ne yapacağımı bilemeyerek olduğum yerde dikilmeye devam ettim. Duru bunu fark etmiş olacak ki koluma girerek beni kantine sürüklemeye başladı. Bu seferlik Duru'nun sayesinde kurtulmuştum ama bir daha kine Duru'nun da hedefinde olacaktım. Sorun bilmeleri değil duyduktan sonraki tepkileriydi. 

Geçmişin MasumiyetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin