Elini tuttuğum beden Kapıyı yavaşça açtı ve karşımda beliren simayla karnıma giren korku krampları vücudumun her yerine ulaşmaya başladı. Her zamanki gibi yeniden karşıma çıkıyordu. Yeniden ve yeniden.
"Hoşgeldin Dobon-so"
****
Göz göze geldiğimiz an değişen surat ifadesi bana ilk kez karşılaştığımızdaki halini hatırlatıyordu. Yaklaşık 35 kilo olan vücudu gözümün önünden gitmiyordu. Onu ilk kez kollarımın arasına aldığımda kemiklerinin ellerimin arasında sayılması tüylerimi diken diken ediyordu.
Dobon-so güzeldi. Bana aşıktı. Onu sevmeyi denemiştim hem de çokça kez ama hiç bir zaman başaramamıştım. Ona her baktığımda ya Jungkook burada olsaydı bunu yapabilir miydim diye düşünmüştüm şimdi ise tam karşımda aşık olduğum adama aşık olduğu için gelmişti.
"Taehyung iyi misin?"
Jungkook'un bana seslenmesiyle Dobon-so ile olan bakışlarımız bölünmüş ve kafalarımızı ona çevirmiştik. Ağzımı açamıyordum çünkü kıskanıyordum. Tabi ki Dobon-so'yu değil. Jungkook'u kıskanıyordum Çünkü o güzeldi. Büyük göğüsleri ve kalçaları vardı aynı Jungkook'un istediği gibi. Sonra kapının yanında ki aynadan kendi bedenime baktım. Bu kadardı işte Jungkook'un istediği hiçbir şeye sahip olmadığımı farkettiğim o saniye.
"İ-iyiyim sadece."
O an aklıma bir şey gelmemişti. Konuşamıyordum. Ve Jungkook'un benden bir açıklama beklediğine emindim.
"Sadece ne?"
"Taehyung beni gördüğü için şaşırmıştır Jungkook yoksa ne olmuş olabilir ki?"
Ses tonu o kadar iğneleyiciydi ki beni öldürmek isteseydi sadece kelimelerin vücuduma saplanmasını bekleyebilirdi.
"S-sen Taehyung'u nerden tanıyorsun?"
Jungkook'un yüzündeki endişe sanırsam tüm olayı izah ediyordu.
"Taehyung anlatmadı mı yoksa sana Jungkook-ah?"
Oyunumuz sarpa sarıyordu ve ben ne bok yemem gerektiğini bilmiyordum. İyi bir sevgili rolü yapıp anlattım mı demeliydim. Yoksa Dobon-so'yu önemsemediğimi bu yüzden anlatma gereği duymadığımı mı söylemeliydim.
"Anlatmıştı Fakat senden başka Dobon-so'lar olduğu için senin olabileceğin aklımdan geçmemişti. Sevgilime düşündüğünden çok daha fazla güveniyorum. Bir daha sorgulamazsan çok sevinirim."
"Ve buraya gelme nedenini unutmanı istemiyorum. Buraya bana inanmadığın için geldin. Benim mutlu olduğuma inanmak sana çok zor geliyordu. Ama şu an görüyorsundur belki."
Dobon-so histerik bir kahkaha attı ve kenetlenen ellerimizi ayırarak elimi tuttu.
"Ellerin titriyor Taehyung. Senin ellerin sadece sinirlenince ve yalan söyleyince titrer. Şu an sinirlenecek bir şey görmüyorum ve sen ne demek istediğimi gayet iyi anladın. Kısa bir süre sonra tekrardan görüşmek isterim."
Ellerimi yavaşça bırakarak Jungkook'a döndü ve yanağına minik bir öpücük bırakarak odadan çıktı.
Salak gibi arkasından bakan iki insan bıraktı. Ne konuşacağımızı bilmiyordum. Konuşabilirmiydik onu da bilmiyordum."Taehyung ellerini ver."
Dediği şeyle ona dönerek ellerimi avuç içlerine bıraktım. Ne yapacağını kestiremezken o sakince ellerimi dudaklarına götürüp minik öpücükler bıraktı.
"Seni tekrardan onunla karşılaştırdığım için özür dilerim. Bu oyuna başka birini karıştırmalıydım. Çok özür dilerim."
Karşımdaki kişi Jungkook olamazdı. Savunmasız Jungkook çok farklıydı. Bana kızmıyordu, bağırmıyordu, kavga için sebep aramıyordu. Ve bu Jungkook aşırı hoşuma gitmeye başlıyordu.
"Sana aranızda ne geçtiğini sorarsam çok mu ileri gitmiş olurum?"
Kafamı olumsuz anlamda sallayarak arkamdaki yatağa uzandım. Aynı şekilde o da yanıma yatınca ayaklarımı kendime doğru çekerek yan döndüm. Yüz yüze birbirimize bakıyorduk ve ben hayallerimi yaşıyordum.
"Sanırsam sen gittikten 2 ay sonraydı. Çok içmiştim ve eve gitmemek için bir parkta oturmuştum. Kafam ayıldığında karşıdaki bankta benden başka birini gördüm. Minicik bir bedeni vardı eğer yüzünü görmeseydim 10 yaşında bir kız çocuğu olduğunu düşünürdüm. Minicik elleriyle sigarasını yakmaya çalışıyordu. Sonra birden yakamayınca sinirlendi ve çakmağını yere atıp hıçkırarak ağlamaya başladı. Bilmiyorum belki de senden kaynaklıdır ama ilgiye ihtiyacım olduğunda kimse yanımda olmadı ve bok gibi bir şey olduğunu bildiğim için onun yanına gittim. Ona sarıldığımda kollarımın arasında kayboldu. Omuriliklerini tek tek sayabilirdim sana. O kadar zavallıydı ki. Böyle tanıştık onunla sonrasında 4 ay neredeyse her gün beraberdik. Bana bir gün aşık olduğunu söyledi."
Derin bir nefes alıp yandaki komodinden sigara paketine uzandım. Yaktıktan sonra Jungkook'un güzel yüzünü izledim kısa bir süreliğine.
"Jungkook ben onu sevmeyi denedim belki bunu söylemek yanlış ya da çok erken belki de çok kötü ama sana aşıktım ben Jungkook ve bunu yapamadım. Burada olmayan ruhuna bile ihanet ettiğimi düşündüm. Bu yüzden onu aniden hayatımdan çıkardım. Çok fazla karşı karşıya geldik. Onun yüzünden çok dayak yedim."
Yatakta doğrularak sırtımı duvara yasladıktan sonra Jungkook'un beni taklit ederek aynı pozisyona gelişini izledim.
"Sonra sen döndün. O gün başımdan aşağı kaynar sular boşaldı. Benden nefret ediyordun. İbne olduğumu biliyordun ve bu yüzden beni dövsen bile sana karşılık vermeyeceğimi biliyordum. Sana aşık olmak bana zarar veriyor hem de her gün hem de her saat bunu Yoongi duyarsa kabullendiğim için beni tebrik eder biliyor musun?"
Burukça gülümseyerek hafifçe dolmuş gözlerimi tavana dikerek sakinleşmeyi bekledim. Jungkook'a baktığımda onu ilk kez böyle gördüm. Benden bir farkı yoktu. Gözleri kızarmış. Burnunun etrafında ki çizgiler belirginleşmişti.
"Öyle işte aşık olunca karşına herkesi alıyorsun. Dobon-so olduğunu bilsem bunu yapmazdım. Çünkü senin hayallerindeki insanın onun gibi olması beni biraz yaralıyor galiba."
Aniden ellerimden Jungkook'a doğru çekilmemle vücutlarımız arasında ki mesafe en kısa hale inmişti. Nefesini burnumda hissediyordum ve kalbimin atışlarını 150 metre öteden duyabilirdiniz.
"Taehyung bu zamana kadar benim yüzümden yaşadığın şeylerin hepsi için senden özür dilerim. Bana sadece kendimi açıklamam için 2 gün ver. 2 gün sonra tüm sorularının cevabını sana verebilirim.
Olur mu güzelim?"Bana güzelim diyordu ve olur mu diye soruyordu. Gerçekten eğer bana birini öldürmeyi teklif etseydi ve sonunda güzelim deseydi bile kabul edebilirdim.
"Olur ama sadece 2 gün devamında burada olmam."
Başını olumlu anlamda salladı. Ve ellerimi kendi elleri arasına hapsetti. O gece bana sarıldı ve beraber uyuduk. Hayatımda en çok yaşamaktan korktuğum şeyleri yaşadım. Artık Jungkooktan vazgeçemezdim çünkü kalbimin kan pompalamasından daha gerekli bir şey olduğunu farkettim.
Jungkook
Hayatta ki tek ihtiyacımdı. Sabah uyandığımda gördüğüm ilk yüz onun yüzüydü. Ve farkettim ki öldüğümde görmek istediğim son yüz onun yüzüydü.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Still Love U /Taekook
FanfictionŞiddetli aşkların doğurduğu sonuçlar bazen ne olduğunu anlamamıza izin vermeden bizi koskocaman bir cehenneme sürükler. En çok zarar gördüğümüz insanın yeniden bizi kurtarmasını bekleriz. Bazıları buna aptallık der bazıları acizlik ben ise aşk diyor...