Her insanın en fazla bir kere zamanı durdurmak istediği dakikalar vardır. İşte ben o birkaç dakikanın içindeydim. Sevdiğim insanla yıllar sonra yan yanaydım.
Şu dakikalar bana biraz huzur ve ardından da anlamsız bir acı veriyordu. Acının kaynağının ne olduğunu bilmiyordum ama her nefesimde hissediyordum. Burun direklerimin sızlıyor oluşu her an ağlayabileceğime işaretti. Omzumdaki kafasına kafamı yasladığımda kahverengi saçlarımız birbirine karışmıştı.
"Önce, ucu kısmen sana da dokunan bütün bu itirazın senden değil, benden geldiği yanıtını veriyorum. Senin başkalarına duyduğun güvensizlik bile, bana aşıladığın kendime duyduğum güvensizlik kadar büyük değil. Aslında aramızdaki ilişkinin niteliklendirilmesini yeni verilerle destekleyen itirazın bir ölçüde yerinde olduğunu yadsımıyorum. Tabii olaylar gerçekte , mektubumda sunduğum kanıtlar gibi birbirine oturmaz, yaşam bir sabır oyunundan fazlasıdır; ama bu itirazla ortaya çıkan düzeltmeyle- ki bu düzeltmeyi tek tek ayrıntılarıyla ne anlatabilirim ne de anlatmak isterim - bence gerçeğe öylesine yakın bir noktaya ulaşıldı ki, bu ikimizi de biraz yatıştırıp, yaşamayı ve ölmeyi kolaylaştırabilir.
-Franz"Kitabın kapağını kapattıktan sonra oturduğu yerin yanındaki boş alana bıraktı.Elleri bunun sonucunda boşa çıktığında bu sefer benim ellerimi tuttu.
İçimdeki sıcaklık tekrar vücudumdaki her bir hücreye yayıldığında titrediğimi hissettim. Kafasını yavaş ve narin hareketlerle kafamın altında çıkardıktan sonra "Üşüyor musun?" diye sordu.Kahverengi gözleri gözlerimi bulduğunda gülümseyerek hayır anlamında başımı salladım. Gözleri bu sefer dudaklarıma kaydığında onunda gülümsediğini gördüm. " Beğendin mi?"
"Beğendim." Bir an gülümseyişi suratında donduktan sonra kitaba bakmaya başladı. " Peki, neden bana bu kitabı okuttun?" O can alıcı soruyu sorduğunda gözlerimin dolduğunu hissetmiştim. Gözlerim kapanma ihtiyacıyla yanıp tutuşurken bir damla yaş yanağıma düştü.
"Ne yaşadığımı bir de senden dinlemek istedim." Gözyaşlarım teker teker firar ederken dudaklarımda buruk bir gülümseme oluştu. "Baban gibi olmayacağım, Fındık. Güven bana, lütfen." O an tekrar hissettim. Yıllarca alışık olduğum yangın hissini tekrar hissettim ama bu sefer ilk defa aşktan oluyordu, fazla aşktan.
"Furkan..." gözlerimin içine baktığında onunda kirpiklerinin ıslandığını gördüğümde ilk defa onu böyle görmenin acısını hissediyordum. O gece ilk defa o an soğuğu her hücremde hissediyordum.
"...seni seviyorum." O an bir şarkı çalıyordu zihnimde. Ve o benim ellerimi tuttuğunda yangımın sönmüştü. Artık acımıyordu, artık bu hissiyat güzeldi. En az onun kadar.
"Ben de seni seviyorum, Fındık, ben de."
*
Final kısmı hiç içime sinmedi ama sizi daha fazla bekletmek istemedim. Belki de bugün bu bölümü 8728373 silip tekrar yazmışımdır.
Bu arada arkadaşlar Furkan'ın okuduğu kitap Baba'ya Mektup / Franz Kafka. Okursanız ne demek istediğimi biraz anlamış olursunuz. Bu konu üzerinde çok durmak istemiyorum, hassas bir konu.
Sizleri seviyorum❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love [Texting] [ Tamamlandı]
Short StoryBilinmeyen Numara: çünkü benden başka kimse seni böyle hastalıklı sevmez değil mi? # 5 Mart 2018 28 Aralık /#404 6 Ocak/376