ᴄʜᴀɴɢᴇs

1.4K 68 31
                                    


Rüzgar bir derdi varmışcasına ağaçların yapraklarına saldırıyor ve adeta onlarla dövüşüyordu.
Ben ise rüzgarın şiddetine zıt olarak sessizce camdan dışarıyı seyrediyordum.

Rüzgarın okları baktığım camada isabet ediyor ve her esişinde zangır zangır titremelerine sebep oluyordu.

Aslında benim de titreyen camlardan pek bi farkım yoktu. Sanki dışarıdaki şiddetli rüzgar bana da isabet ediyor daha çok üşümemi sağlıyordu.

Üzerimdeki hırkaya biraz daha sarıldım. Bu soğuk odada daha fazla kalmak istemiyordum.

Kafamı saate doğru çevirdiğimde 12' ye gelmesine sadece bi kaç dakika kalmıştı. Beklediğim anın gelmesi beni azda olsa heyecanlandırırken aynanın karşısına geçtim. Burdan çıkmadan önce üstüme çeki düzen vermeliydim.

Kural bir asla dağıldığını belli etme...

Birbirine girmiş saçlarımı düzeltirken aynada kendimle göz göze gelince ellerim havada kaldı.

Neredeyse gözlerime inmek üzere olan şekilsiz kahküller, soğuktan çatlamış dudaklar ve uykusuzluktan kırmızı renginin istila ettiği gözler.

Bu görüntü dudağımın bi yanının kıvrılmasına sebep oldu. Belki komik değildi görüntüm tam olarak bir faciaydı. Ama oldukça saçma bir şekilde bu beni güldürdü.

Kapının açıldığının habercisi olan kilit sesini duyduğumda kapıya doğru yavaşça döndüm.

" 2 dakika geç kaldınız hizmetli soyu bir daha ki ceza saatimden kesilmesini talep ediyorum. "

yaşlı ve cadıyı andıran soyu biraz homurdanıp beni tersledi.

"çok konuşmada çık artık işlerim var seninle uğraşamam"

Yanından onu kızdıracak yavaşlıkta geçecekken kolumdan tuttu.

"müdüre joo'nun selamı var eğer kendine çeki düzen vermessen bu odada daha çok kalacağını söyledi."

Bunları derken haince sırıtıyordu.
Kolumu hafifçe ellerinden kurtarıp ona doğru döndüm.

"Aslında bu odayı çok seviyorum biliyor musun soyu.. Kim orman manzaralı bir çatı katında bi gece geçirmek istemez ki? "

Bu söylediğim yalana ne o ne de ben inandık. Yıllardan beri yalnızlık benliğime işlemiş olsada ceza alıp bu odada bi gece geçirmek zorunda kalmak beni delirtiyordu.

Ne camdan içeri giren dondurucu soğuk,ne bütün duvarı kaplamış nefesimi daraltan rutubet,ne de zifiri karanlıktı beni korkutan, benim tek korktuğum şey yalnızlıktı.
Sadece benim bildiğim belki kendime bile itiraf edemediğim bir sır..

Müdüre joo da bunu biliyor olacak ki beni her hatamda tuvaletleri temizletmek yerine bu odaya hapsediyor ve yanlızlığımda boğulmamı sağlıyordu.

  Merdivenlerin sonunda durmuş koridorda aslında hiç de ilgi çekici şeyler yazmayan panoyu inceleyen sana'ya baktım. Her zaman ki gibi beni bekliyordu.

"Umarım bu okuduğun şeyler müdüre joo'nun diplomaları değildir." dediğimde rahatlamışcasına bana döndü.

"hiç gelmiceksin sandım."

bana sarıldığında yanıma düşmüş kollarım ona aynı tepkiyi vermedi.

"Bilirsin işte cadı soyu kapıyı biraz geç açtı ve beni çok sevdiğinden muhabbet ettik anlarsın ya"

ʟᴏɴᴇʟʏ ʜᴇᴀʀᴛs ᴄʟᴜʙ - ᴋɪᴍ ᴛᴀᴇʜʏᴜɴɢHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin