0 : Lanetlerin En Büyüğüİşlerin her zaman benim lehimde ilerlediğini yüzüme yayılmış rahat bir gülümsemeyle söylemeyi isterdim. Gerçekten, çok isterdim.
Ama işler Park Jimin cephesinde asla böyle yürümezdi.
Yüzümde rahat bir gülümseme yoktu. Aksine dudağımın sol kenarının seğirdiğine ve bunun yüzümde oldukça anlamsız ama bir o kadar da korkutucu bir gerginlik yarattığına emindim. Başta da belirttiğim gibi, şu her işi rast giden, tabiri caizse şans tılsımını oradan hiç çıkmayacakmışcasına midesine indiren tiplerden biri olmak bilakis hoşuma giderdi. Hiç oluru yoksa bile belki şansın tırnak ucu yanağıma değerdi de gönlümü alacak türden, naif bir jest hayatıma peydahlanırdı.
Hah.
İşte bu düşünce dudağımın diğer kenarını da yukarı germeye yetmişti.
Böyle bir şey olmayacaktı.
On dokuz kış atlattığım bu nereye gittiği belirsiz yolculuğumda, hiç öyle çetrefilli yollara girmeye niyetim olmayıp da -fikrim sorulmaksızın- damdan düşer gibi ana rahmine düştüğüm anda bile şans denen kelimenin lügatıma dahil edilmesine tenezzül bile edilmemişti. Hayır, hayır, abartmıyorum.
Sadece tam şu anlarda bile dengesini kaybetmişcesine bir sıvı gibi kaburgalarımdan aşağı akmaya niyetli olan kalbim bile bu konuda abartmadığımı tescillemek için oldukça yeterli bir sebep.
Çünkü ben çok büyük bir hata yaptım.
Çok, boyumdan bile(?) büyük bir hata ve nasıl dönülür bilmiyorum. Ne zaman bu duruma düştüğümü de bilmiyorum, ah, belki de o şerefsizin ışıl ışıl gülüp de gözlerimin içine baktığı milyon seferlerden bir tanesinde. Emin değilim, bir önemi olduğunu da sanmıyorum çünkü iş işten geçti ve şu siktiğimin şansı da bir kerecik inadı bırakıp beni bu durumdan kıl payı kurtarmaya yanaşmadı bile.
Hatamın ne olduğunu söylemeye dilim varmıyor, ama eh, hepsini gözlerimi sıkı sıkı kapatıp halının altına süpürmek için de bir torbaya doldurup dipsiz uçurumlardan birine atarak kurtulmak için de oldukça geciktim.
Aslında suç hiç ve katiyen bende değil; yemin ederim, suçun tamamı lanet Jeon'da.
Bunca yıllık arkadaşlığımıza ihanet etmeme neden olduğu ve beni böyle lanet, hay bin olanlardan hem de, bir belaya soktuğu için tüm suç onun o gereksiz yere geniş ve tam da beni sarması için yaratılmış omuzları üzerinde.
Ondan nefret ediyorum.
Ah, evet, Jeon...Doğru duydun.
Senden nefret ediyorum.
Omzumda uyuklamaya devam ederken saçının kokusunun başımı döndüreceğini düşünüyorsan da hiç ümitlenme, fena halde haklı olduğunu falan söylemeyeceğim.
Çünkü senden gerçekten nefret ediyorum.
O kadar, o kadar, o kadar nefret ediyoru- tanrım! Uyurken nefesini boynuma üfleme seni aptal sıçan.
Kalbimi ağrıtıyorsun ve işte ben en çokta bundan; bana yaşattığın bu çokta lazım olmayan tufanların ruhumda bıraktığı amansız hasarlardan nefret ediyorum. Senden de.
Ama bilgin olsun diye falan söylemiyorum, çok değil. Biraz.
Senden çok azıcık nefret ediyorum.
Bir de şey,
Seni seviyorum.
***
Merhabalar! Bilen bilir, kaoslar ve tam mutlu oldular derken oradan buradan fırlayan gereksiz -kanser eden ve asla tek bir kereyle sınırlı kalmayan- kötü olaylardan nefret ederim. Tamam kaosları biraz severim ama inanın şu dramaları okurken ruhum daralıyor, lütfen kaos işini bu kadar abartmayalım, lütfen.🙌 Ve öhm, şu sıralar sevdiğim tek şeyse rahat, günlük, beni feelsten uçurup günlük dozumu almama yardım edecek kurgular. Çocuklarımın gözlerim önünde birbirlerini sevmesine ihtiyacım var. Baktım kimsecikler yok ben de kendim çalıp kendim oynamaya karar verdim. Yazmaya çoktan başladım ve yavrularımın bu ficteki enerjisini de bayağı bir sevdim. Siz de çokça seversiniz umarım çünkü her ne kadar kendim çalıp kendim oynayacak olsam da siz de burada olun istiyorum.
İlk bölümü bugün gece atacağım, o zamana kadar kendinize güzel bakın. ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sidereal • jikook
FanfictionŞansın kapısını çalacağı günü bekleyip durdu fakat kapısını çalan tek şey Jeon Jungkook ve elinde kendi bahçelerinden kopardığına emin olduğu kırık papatyalarıydı. jeon jungkook x park jimin