Bölüm Otuz Dokuz

4.2K 393 16
                                    

   Tesislerin eğitim salonu bugün çok kalabalıktı.

 Sağ yumruğumu siyah kum torbasına geçirdim. Burada kullanılan kum torbaları normalden fazlasıyla sert oluyordu. Clay’in sözlerini hatırladım. Belki de tekmelerim daha güçlüdür. Beş-altı kez hızla kum torbasını tekmeledim. En azından hafiften sarsılmıştı, yumruk attığımda yerinden bile kımıldamıyordu.

  Arkamı döndüğümde bir bıçağın hızla bana doğru geldiğini gördüm. Nefesim tutulmuştu. Sadece bir saniye içinde hemen boynuma gelmişti. Ama bir el bıçağı hava yakalayıp durdurdu. Hızla kesik nefesler alarak bir süre bıçağa baktım. Sağımda duran Nate’i gördüm. Avucuyla bıçağın keskin tarafını kavramıştı ve elinden kanlar damlıyordu. Biraz ileriye baktığımda bıçağın sahibinin sarışın, benden en fazla birkaç santimetre uzun olan bir genç erkek olduğunu gördüm. Koşarak yanımıza geldi ve çok fazla özür diledi.

  ‘’Ben gerçekten çok özür dilerim. Ben orayı…’’ Eliyle biraz ileride duran hedef tahtasını gösterdi. ‘’Orayı hedeflemiştim. Gerçekten çok üzgünüm.’’

  Başımı sağa sola salladım. ‘’Sorun değil.’’

  ‘’Sorun değil mi?’’ diye sordu Nate. Başımı hafifçe ona çevirdim. Gözleri öfkeyle bakıyordu ve eliyle hala bıçağın sivri kısmını sıkıyordu. Ona sakin ol bakışı attım. Nate, çocuğa döndü. ‘’Onu öldürebilirdin.’’

  Çocuk telaşla başını sağa sola salladı. ‘’Kalbinden yukarıdaydı. Ölmezdi.’’

  ‘’Bu hızla gelen bir bıçak kafasını koparabilirdi. Bu da onu öldürürdü.’’ Nate’in sesi düz ama sertti.

  ‘’Ben… Gerçekten üzgünüm.’’

  ‘’Nate!’’ dedim. ‘’Bıçağını ver ona da gitsin.’’ Sesimi yumuşak tuttum.

  ‘’Bıçağını istiyor musun?’’ diye sordu Nate, çocuğa. Çocuk evet anlamında başını salladı. Nate, ‘’Peki.’’ dedi. Bıçağın kabzasını çevirdi. Eli hala kan içindeydi. Bir süre bıçağı inceledi. Sonra sertçe çocuğa fırlattı. Küçük bir çığlık attım. Bıçak çocuğun omzuna gelmişti. Onu geriye iterek duvara saplanmıştı. Çocuk omzundaki bıçağın acısıyla bağırdı. Eğitim Binası’ndaki herkes bize bakıyordu. Nate, sarışın çocuğun yanına gitti. ‘’Bir dahaki sefere daha dikkatli ol!’’ Koşarak onların yanına gittim. Çocuğun bıçağı çıkarmasına yardım ettim. Sonra sarışın çocuk hızla yanımızdan uzaklaştı.

  Yüzümde sert bir ifadeyle Nate’e döndüm. ‘’Bunu neden yaptın?’’

  ‘’Seni öldürebilirdi!’’

  ‘’Ama öldürmedi!’’

  Nate, burnunu çekerek elini saçlarının arasına soktu. ‘’Özür dilerim.’’ dedi ve hızlı adımlarla çıkışa doğru ilerledi.

  Bir süre olduğum yerde durdum ama sonra ‘’Nate!’’ diye seslendim. Durmadı. Koşarak ona yetişmeye çalıştım. ‘’İyi misin?’’ diye sordum. O yürümeye devam etti, ben de onu takip etmeye.

  ‘’İyiyim.’’ diye cevap verdi. Yan tarafa yerleştirilmiş masadan bir avuç peçete aldım.

  ‘’Nate…’’ Onu kolundan tutarak durdurdum. Başka hiçbir şey söylemeden sağ elini açarak, önce peçetelerin bir kısmıyla kanı temizledim sonra da kalan peçeteleri yarasının üzerine bastırdım. Parmaklarından tutarak, avucunu kapattım. ‘’Birazdan iyileşir.’’

  Nate, başını salladı. ‘’Evet…’’

  ‘’Teşekkür ederim.’’ dedim. ‘’Bıçağı durdurduğun için.’’ Nate, cevap vermedi. Elinin üzerindeki elime baktı. ‘’İyi misin, Nate?’’ diye sordum tekrar. ‘’Faye’le olanlardan sonra…’’

Kayıp Kanatlar: UyanışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin