En arka sıralar hep en iyisi diye düşünürüm. Herkesin gözünden uzak. İlk dersim matematikti. Öğretmen sınıfa girince gözleriyle sınıfı süzdü. Beni görünce gülümsedi. Uzun bir kadın değildi orta yaşlarda, kahverengi gözleri parıldıyordu. "Sen yeni öğrenci olmalısın benim adım Isabel Carter. Bize kendini tanıtır mısın?" dedi. Ayağa kalkıp" Emily Evans buraya Kanada'dan geliyoruz ." dedim eliyle oturmamı işaret etti ve" Memnun oldum Emily. Matemetik notların çok yüksek Matematik klübüne katılmak istersen beni bulman yeterli olacaktır seni aramızda görmekten mutluluk duyarız Emily" dedi en öndeki kızların kıkırdama seslerini duydum ama kafama takmayarak "Teşekkürler Bayan Carter" dedim ve sevimli bir gülümsemeyle Bayan Carter'ın kahverengi parıldayan gözlerine baktım.
Derse başlayalı 20 dakika oluyordu. Tatilde aldığım notları çıkarıp okumaya başladım. Ama 5 dakika sonra tüm dikkatim bir sigara kokusuyla dağıldı. Önce kokunun dışardan geldiğini sanıp dışarıya baktım ama kimsecikler yoktu sonra sigara kokusu dışarıdan gelemeyecek kadar yoğun olduğunu anladım. Kafamı çevirmemle en arkada oturan o serseri tipli çocuğu görüp elimdeki notları düşürmem bir oldu. Notlar sıranın altına düştü, kaldırmaya çalışırken kafamı sıraya çarptım. Herkes bana dönüp baktı. Ayak parmaklarıma kadar kızardığımı hissettim çünkü sınıftaki bazı kişiler bana gülmeye başlamıştı. Conner arkasına dönüp "İyi misin?" diye sordu bende kafamı onaylar biçimde salladım. Ama bakışlarım hala o serseri tipli çocuktaydı. Nasıl bu kadar rahat olabiliyor? Kendinde bu hakkı nerden buluyor, diye merak ettim hem de karşısında öğretmen varken. Bayan Carter " Edward Hale sınıfta sigara içmemeniz hakkında sizi uyarmıştım sınıftaki arkadaşlarınız bu konuda rahatsız oluyordur." dedi. Ben başımı ovalarken ismini yeni öğrendiğim Edward'a bakıyordum. Nasıl oluyorda bu kadar rahat olabiliyordu!! İnanamıyordum! Edward Bayan Carter'a dönüp "Ben öyle düşünmüyorum Bayan Carter." dedi sigarasından derin bir iç çekti biraz bekledikten sonra dışarıya geri üfledi ve sözüne devam etti "Rahatsız olan var mı!" diye kükreyince ben bile korktum. Sınıftaki herkesin de korktuğu belliydi. Ben herkesin bu durumdan şikayet edeceğini sanıyordum. Ama tam aksine herkes aynı anda "HAYIR" deyince şaşkınlıktan ağzım açık kaldı . Bayan Carter'a baktığımda yüzünde hüzünlü bir ifade kapladı. Sigara kokusu çiğerlerimi doldurduğunda sinirlenip "EVET!" dedim öksürerek "Evet rahatsız oluyorum." dedim. Edward kafasını bana çevirdi yüzünde bir anlık şaşkınlık sezdim. Ama hemen geri toparladı. " Yeni kız madem çok rahatsız oldun seni dışarıya alabiliriz." dedi. Yüzümde hafif bir gülümseme oluşturdum ve" Eminim ki sadece ben rahatsız olmuyorumdur. Sınıftakiler de rahatsız oluyordur ama senin o geniş egonla uğraşmak istemiyorlardır. HAKSIZ MIYIM ?" diye sordum sınıfa dönerek. Tam Edward ukala bir biçimde gülecekken Conner "Haklısın " dedi sınıftan bir kaç daha 'Haklısın' çıktığında Edward sinirlenip bana bakış attı ve sanırsam 'bu sen görürüsün' bakışıydı. Ayağa kalkıp sigarasını yere fırlattı üzerini ezip bana beni korkutan bakışlar atarak dışarıya çıktı arkasından bir kaç öğrenci daha çıkttı kapı sert biçimde çarptı. Bayan Carter bana dönüp gülümsedi " Dersimize devam ediyoruz" dedi. Sınıftan birkaç fısıltı yükselmeye başladı duyduğum kadarıyla bazıları şöyleydi 'Edward bu kızı mahvedecek' veya 'Bu kızın işi bitti' diye cümlelerdi, onları dinlemekten vazgeçtim. Hem Edward denen o ukala bu cevabı çoktan hakketmişti ne sanıyordu kendisini EGO YIĞINI! Zilin çalmasıyla kendime geldim. Sınıftan hemen dışarıya çıktım çünkü konuşmaları dinlemek istemiyordum. Hepsi Edward'ın bana yapacakları ile ilgiliydi. Ah ne güzel okulun ilk günü düşman edindim! Conner yanıma gelip sanırım benim gergin hissettiğimi anladı ve "Kantine inelim mi?" diye sordu. Gülümsedim "Evet olabilir ben de kantini arıyordum" "Gidelim o zaman" dedi. Bu çocuk iyi birine benziyordu. O yüzden kendisini sevmiştim. Gözlerim Edward'ı arıyordu ama hiç bir yerde yoktu. Açıkçası belalı bir çoçuğa benziyordu ona bulaştığım için kendimi kötü hissettmeye başladım. Kantine yetiştik iki kahve alıp bir masaya oturduk. "Şey... Conner bu Edward'ta kim öyle kendisini ne sanıyor böyle? Bana biraz bu çocuğu anlatır mısın?" dedim ve kahvemden bir yudum aldım Conner bana bakıp yüzünü buruşturdu "Uhmmm... Okulun en popirler çocuğu, babası okulun sahibi. Annesi 6 yaşında gözlerinin önünde öldürüldü. O günden beri böyle asi bir çocuk ağır bir çocukluk geçirdiği söyleniyor 10 yaşına kadar hiç konuşamamış. Her türlü belaya bulaşmış. Bazen karakolada kalmışlığı var ama babası bu şehrin en zenginlerinden olduğu için pek kalmamış karakolda. Bayan Carter bu yüzden sessiz kaldı bu olaya karşı, eğer olay yarattsaydı, oracıkta işine veda edebilirdi." dedi .Cidden çok şaşırdım. Yani Edward bana her şeyi yapabilirdi. İçimde bir ürperti hissetim. Sonra Conner'a dönüp "Teşekkür ederim Conner izininle şimdi dolabımı bulmaya gidiyorum." dedim "Tamam sonra görüşürüz." dedi.
Dolabımı bulduğum zaman zil çaldı. "Harika! Derse geç kalacağım!" diye mırldandım. Çantamdan birkaç eşya çıkarıp dolaba yerleştirdim. En son kameramı çıkarıp dolabıma koydum, çıkışta geri alacaktım. Anahtarımı yere düşürdüm hemen geri kaldırdım ve arkama döndüğümde elinde kameram olan Edward'ı gördüm. Çok korktum nasıl olurda geldiğini hissetmezdim. Beni kolumdan tutup dolaba yapıştırdı kolunu boğazıma dayadı vücudunu vücuduma yapıştırdı. Tam ağzımı açıp konuşmaya başlayacakken eliyle ağzımı kapattı. Debelenmeye başladım. Çığlık atıyordum ama sesim pek çıkmıyordu. Edward bana baktı gözleri beni delip geçiyordu. Bedenimi bir sıcak kapladı çok fazla hareket edemiyordum çünkü vücudunu vücuduma yapıştırmıştı ve çok güçlüydü. Bana gülümseyip "Kime bulaştığını biliyor musun? Bence hiç bir fikrin yok! Okulda yeni olduğun seni affediyorum ama bir daha bana karşı gelecek olursan gözünün yaşına bakmam seni mahvederim!" dedi gözleri adeta öfke saçıyordu. Korkuyordum ama bunu ona gösterip kendimi küçültemezdim. Elini ağzımdan çektiğinde konuşmaya ve hızlı hızlı nefes alıp vermeye başladım "EGO YIĞINI! Ne yaptığını sanıyorusun sen? Kameramı hemen geri ver !" diye bağırdım sesim koridorda yankı yaptı. Dudağının kenarını kıvırarak gülümsedi ve boğazımı daha sert bir biçimde sıktı " Bana bulaşmak istemezsin kızım ayağını denk al yoksa alacağım tek şey kameran olmaz!" dedi kameramı dolaba fırlattı ve sınıfa yöneldi. Bu çocuk beni gerçekten korkutmuştu. 'Alacağım tek şey kameran olmaz ' derken ne demek istedi aklıma tonlarca düşünce gelidi kameramı çantama geri koydum orda olması daha güvenliydi. Sınıfıma geri gittiğimde kimseye birşey demeden yerime geri oturdum. 'Off aldım başıma belayı' diye düşündüm. Ve son dersin gelmesini dört gözle bekledim.
Okul çıkışı annemi bekliyordum. Yanıma Conner geldi o etkileyici gülümsemesi ile gülümsedi " Yarın görüşürüz Emily. "dedi bende gülümseyip "Görüşürüz Conner" dedim. Servise bindi. Bende annemi beklemeye başladım. Birkaç araba motoru sesiyle irkildim. Yanımda üç siyah son model araba duruyordu. En öndeki arabanın içindeki çocuk Edward'tı bana bakarak gaza bastı ve hızlıca uzaklaştı. Gerçekten bu çocuk beni korkutmaya başlamıştı. Annemin korna sesiyle kendime geldim. Ve hemen arabaya binidim. Okulun ilk gününü de belayı başıma almıştım.
Akadaşlar ilginizden dolayı hepinize teşekkür ederim. İkinci bölümü umarım beğenirsiniz. Yorumlarınızı bekliyorum.