Annemin babamı aradığına inanamıyordum. Ne demekti bu şimdi? Bizi ortada elimiz bomboş bir şekilde bırakıp sonrada ortadan kaybolan o babam olacak gereksiz herifi neden aramıştı. Anlayamıyordum. Belki de anlayamayacak haldeydim. Anneme ne yalan söyleyebilirim diye düşünüyordum. Ah! Anneme yalan söylemekten nefret ediyordum. Eğer ona gerçeği söylesem bizi buradan başka şehre hatta başka ülkeye taşıyabilirdi. Ben, hemen bulunduğum yere uyum sağlayamazdım. Buraya bile uyum sağlamış sayılmazdım. Hala tökezliyordum. Üstelik annemin çok mutlu olduğunu hissediyordum. Onu mutlu görmek beni de mutlu yapıyordu. Buraya taşındığımız ilk haftalarda ikimizde mutlu değildik annemin gece ağlamalarını duyduğum zaman bende ağlıyordum. Onun üzülmesini veya endişelenmesini istemiyordum. Hatta burada küçük dükkanında çok mutlu. Kendini rahatlatmak için resim yapıyor küçük ev süslemeleri hazırlıyordu. Evden işe işten eve gitme temposu onu yoruyordu ama şikayetçi değildi,aksine hep mutlu hissettiğini biliyordum. Bir yerlerde kalbi hala kırık bir kadın olduğunu biliyordum ama annem o kadını derin bir uykuya yatırmıştı. Onu uyandırmak istemiyordum.
Kendimi kötü hissediyordum, kalbimdeki o yangın alev alev yanmaya devam ediyordu her geçen dakika sanki biraz daha alev alıyordu. Vücut ısımın tavan yaptığına eminim. Buraya gelmeden önce pek hasta olmazdım. Ama buraya taşındığımızdan beri sık sık başım dönüyordu ve sık sık bayılıyordum. Annem beni doktora götürmek istese de ben reddediyordum. Anneme iyi olduğumu söyleyip onu bir şekilde ikna ediyordum. Ama hiç iyi değildim. Buraya gelmeden önce çok mutluydum.
Mutluyduk.
Annem ben mutfak kapısını açtığımda telefonu hemen kapayıp bana sarılmıştı. Kollarımı ona dolayınca kendimi güvende hissetim. Artık canımı acıtacak her şey ortadan kalkmış gibi hissediyordum.
Dudaklarımı birbirine bastırıyordum, ağlamamak için kendimi o kadar sıkıyordum ki... Mutlu olmak istiyordum. Eski hayatımı istiyordum. Ben bu hayatı istemiyordum. Bize bunları yaşatan babamı asla affetmeyecektim. ASLA!
Yorgun hissediyordum. Olanları düşünmek, kalbimdeki o cayır cayır yanan yangına biraz daha fazla odun atmak gibiydi. Kalbimdeki acıyı artırıyordu. Ben onların karşısında ne kadar güçsüz olduğumu düşündüğüm her dakika kendimi suçluyordum. Bu ne kadar doğru bilmiyordum. Ama suçlamak istiyordum.
GÜÇSÜZ OLMAKTAN NEFRET EDİYORUM!
"Em iyi misin? Ne oldu? Ben çok korktum... Emily seni kaybetmekten korktum. Anlat bana ne oldu? Neden geç kaldın?" diye sormaya başladığında dünyaya döndüm. Derin bir nefes alıp cevap verdim.
"Telefonumu kaybettim. Geri dönüp onu aradım. Zamanın nasıl geçtiğini anlamamışım. Be... ben özür dilerim." dedim titrek bir sesle ona baktığımda yüzü yumuşamıştı. Kalbimdeki sızı tarifsiz bir acıya dönüştü. Anneme daha sıkı sarıldım.
Anneme yalan söyledim...
"Ah tatlım! Bir daha böyle bir şey olursa lütfen önce eve gel beraber aramaya gideriz." dedi. İnanmıştı. Böyle olduğuna inanmıştı. Kafamı salladım. Konuşmaya o kadar korkuyordum ki ağlamamak için birbirlerine bastırdığım dudaklarımı aralasam gözyaşlarım serbest kalacaktı. Ağlayacaktım.
Derin bir nefes alıp konuşmaya çalıştım" Biraz yorucu bir gündü benim için odama çıkıp duş alıp uyumak istiyorum." dedim böyle yapmak istiyordum. Olanları unutmak istiyordum. birbirimizden ayrılıp iyi geceler diledikten sonra derin bir nefes alıp merdivenlere yöneldim. Tam merdivene yetiştiğimde annem arkamdan seslendi. Acaba babamı aradığını mı söyleyecekti. Ben anneme sormadım çünkü yeterince gergindi zaten bir de bu soruyla onu germek istemiyordum. Ona döndüğümde konuşmaya devam etti.