1

1.5K 117 10
                                    

Multimedia: Alex.

Burada oturmuş 30 dakikadır lanet olasıca otobüsü bekliyordum, halbuki beş dakika önce gelmesi gerekiyordu.

Annemin beni merak edip araması ve tüm planımın suya düşmesi an meselesiydi.Gerilmiştim ve genelde gerginliğimi atmak için bateri çalardım ama ortalarda bateri falan yoktu. Parmaklarımla dizime vurarak klasik ritme başladım.

Hızlı.

Yavaş.

Hızlı.

Yavaş.

Etrafta birçok ses vardı ve beni rahatsız ediyordu, bu yüzden ritme odaklanmaya çalıştım.

Ama bir ses bunu engelliyordu.

Yanımdaki kızın ağlaması.

Burada yaşayan, nefes almış kimse gerçekten umrumda değildi. Bir an önce buradan kurtulmak istiyordum.

Yine de merakıma yenik düşerek kıza döndüm. ''Hey, sen iyi misin?'' Bana döndüğünde yeşil gözlü, açık tenli ve kahverengi saçları olan bir kız gördüm.

Şaşırmıştı, ama hemen toparlandı ve saçından bir tutamı kulağının arkasına attı. Başını sallayarak ''Evet, sorduğun için teşekkürler.'' deyip gülümsedi.

Gözlerinde bir şey vardı. ''Anlatmak istersen... Sonuçta burada hepimizin son gecesi.'' Güldüm, en azından benim son gecemdi. Kız daha çok ağlamaya başlayınca kaşlarımı çattım. Derdi neydi bunun? Elimi kızın omzuna koydum ve onu kendime çevirdim. ''Hey, hey, ağlama. Herkes bize bakıyor.'' Kendini durdurmaya çalıştı ama daha fazla ağlamaya başladı. ''Tamam, tamam sakin ol. Adın ne?''

Hıçkırıklarının arasından ''Alex.'' dedi. 

''Tamam, Alex. Bana ne olduğunu anlatmak ister misin?'' Başını salladı. Gülümsedim, ellerinin arasından bana bakıyordu. ''İlk önce bir peçeteye ihtiyacın var. Çantanda var mı?'' Başını yeniden salladı ve çantasını önüne alıp peçete aramaya başladı. Peçeteyle yüzünü sildi ve başını aşağı eğdi. ''Anlat bakalım.''

''Şey, annemler beni Chicago'da daha iyi bir eğitim almam için aile dostumuzun yanına yolluyorlar. Ama ben burayı seviyorum, arkadaşlarımı, evimi, yapraklarınızı bizim kapımızın önüne doğru süpüren komşularımızı bile seviyorum.'' Saçlarımı karıştırdım. Ona moral veremezdim, çünkü asla onun gibi hissetmemiştim. Asla, kendimi buraya ait hissetmemiştim. Aniden kaşlarını çatarak bana döndü. ''Sen neden buradasın Ashton?'' İsmimi nereden biliyordu, bilmiyordum. Kaşlarımı çattım, tam ismimi nereden bildiğini soracakken konuştu. ''Arkadaşlarımdan biri komşunuz da. Sürekli senden bahsediyor ve fotoğraflarını gösteriyor.''

Başımı salladım. ''Ah, anladım.'' Kaşlarımı çattım. ''Şey, fotoğraflarımı mı çekiyor?'' 

Güldü, ağladıktan sonra bu kadar güzel gülen birini görmemiştim. ''Sanırım yarı çıplakken davul çalmayı seviyorsun, ha?''

Dirseklerimi dizlerime dayayarak ellerimle yüzümü kapattım. ''Aman tanrım, aman tanrım. Ciddi olamazsın.''

Gülerek ''Çok ciddiyim.'' Dedi. ''Ama hala soruma cevap vermedin.'' Peçetinin diğer tarafıyla gözlerini yeniden sildi.

Ellerimi yüzümden çektim ve oturduğum yerde yayıldım. ''O konu biraz karışık.'' Ona döndüm. ''Sır tutabilir misin?''

Başını heyecanla salladı. Sanki ona dünyanın en gizli hikayesini anlatacakmışım gibi bekliyordu. ''Ben... Ben kaçıyorum.''

Kaşlarını çatarak ''Nasıl yani?'' diye fısıldadı. Bu haline gülmek istedim, ama gülmedim. Omuz silkmekle yetindim, ama o konuşmaya devam etmek istiyor olmalıydı.''Bunu yapmamalısın.''

Yüzümü buruşturdum.''Üzgünüm Alex ama fikrini sormadım.'' 

Bunun onu durduracağını düşünmüştüm ama durdurmadı. Biraz... Konuşkandı. ''Yani, arkanda bıraktıklarının ne kadar üzüleceğinin farkında mısın?''

Gözlerimi devirdim. ''Çok konuşuyorsun.''

''Hem kimleri arkanda bıraktığının farkında mısın? Yani ne bileyim, sevdiğin bir kız falan yok mu?''

Sesimi yükselttim. ''Yok! Sus artık.'' Bu susmasını sağlamıştı.

Maalesef, bu suskunluk iki dakika boyunca sürmüştü. ''Ashton?''

Ofladım. ''Ne?''

''Evine dön.''

Saçlarımı karıştırarak ona döndüm. ''Bak, ben tuvalete gidiyorum. Otobüs geldiğinde beni beklemelerini söylersin.'' Başını salladığında ayağa kalktım ve tuvalete doğru yürümeye başladım. İnsanlar beni boğuyordu. Birine sadece sorununu sormuştum, ve şimdi bana ders veriyordu. 

Saçmalık.

Yüzüme iki kere su çarptım ve aynada kendime baktım. ''Kimseyi düşünmemelisin Ashton. Kimseyi.''Tamam, annemin çok üzüleceğini biliyordum. Ama gizli gitmezsem, beni asla göndermezdi. 

Bu aptal yerde daha fazla kalmak istemiyordum. Ona durumu sonra açıklayabilirdim.

Ellerimi salladım ve tuvaletten hızlıca çıktım ve yürümeye başladım. İnsanlar yoktu. 

Alex yoktu. Koşar adımlarla kapıya ulaştım, boştu. Otobüs yoktu. Lanet olasıca kız, beni kandırmıştı. 

Sinirle yanımdaki sandalyeye tekme atınca görevliler başını kaldırdı. ''Başka otobüs yok mu?''

''Maalesef efendim, son otobüs daha demin kalktı.'' Lanet olasıca Alex. Sinirliydim, gerçekten sinirliydim. Her şey boka sarmıştı.

Çantamın üzerinde bir not gördüğümde şaşırmadan edemedim. Hatta birkaç saniyeliğine şaşkınlığım sinirimi geçmişti.

Yarı çıplak bateri çalmadan önce pencereni kapat, asi çocuk.

-alex

chicago || irwinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin