Jeongguk

58 5 6
                                    

TAEHYUNG
Bazen çıkmazda gibi hissedersin. Yapacak hiçbir şey yok ve tek çare beklemek. Ya biri gelip seni oradan kurtarır ya da çıkışı hiç bulamadan oracıkta sönersin. Ben de o çıkmazdayım. Bekliyorum. Ama birini değil, ölmeyi bekliyorum. Her gece annemin acı çığlıklarını duyduğumdan ölmeyi bekliyorum. Bunun sonu olmadığından ölmeyi bekliyorum. Babam sarhoş olur eve gelir annemi döver. Karşı çıkmaya çalıştığımda ise beni. İşte elinden birşey gelmez ya,  ölmeyi beklersin sadece. Odamın beyaz duvarlarına ve defterlerimin sayfalarına hapsederim duygularımı. Zaten kime anlatabilirim başka? Kim benim derdimi dinler?
Her öğrenci hafta sonunda evinde özgürce vakit geçireceğinden sevinir. Her öğrenci hafta sonunu dört gözle bekler.
Ben onlardan değilim. Okul benim için evden kaçış olmuştu her zaman. Okul, cennetim olmuştu.
Yine bir pazartesi sabahı. Babam ve gereksiz gürültüleri evde yok. Okula kaçıyorum. Çantamı sırtlandım ve hızla uzaklaştım cehennemimden.
Bir süre sonra görüş açıma giren tanıdık bina ile tebessüm ettim.
Sınıfıma vardım, sessizce sırama oturdum. Yalnız oturuyordum. Gelen seslerle arka sıramdaki kızların hararetli konuşmalarına kulak verdim.
"Sınıfa yeni bir çocuk gelmiş ismi Jeongguk mu ne."
"Evet gördüm felaket yakışıklı"
"Kesinlikle kaçırmamalıyım."
Bu kızlar... Hiç değişmeyecekler. Sınıfa ne zaman yakışıklı bir erkek gelse bu ikisi şimdikinin aksine birbirlerine düşman kesilirler. Bu yüzden şu Jeongguk için üzüldüm.
Zilin çalmasıyla herkes teker teker sınıfa doldu. İşte... En son, bir çocuk girdi sınıfa. Ceylan gibi gözleriyle, açık kahverengi ipeksi saçları ve kiraz dudaklarıyla. Oydu. Yemin ederim oydu. Onu bir daha göreceğimi düşünmemiştim. Hayat bana ne zaman güldü ki? Şu an bu fikri yerle bir etmiştim. Çünkü şu an hayat bana en güzel gülüşünü armağan etti. Gözlerini çekingence sınıfta gezdirdi. Ve biliyordum ki tek boş yer benim yanımdı. Gözlerimiz kesişti o sırada. Şekilli kaşlarını çattı ve anlamaz bir ifadeyle baktı suratıma. Tedirgin adımlarla geldi yanıma.
Eliyle yanımdaki boşluğu işaret ederek "boş mu?" dedi. Sesi o kadar masum ve pürüzsüzdü ki, hayatımda bir daha öyle bir ses işitemeyeceğimi anladım. O tekti benim için.
Onaylar şekilde kafamı salladım. Yavaşça oturdu. "Sen" dedi.
"Seni daha önce gördüm."
"Ben de seni Jeongguk" dedim yüzüne hayranlıkla bakarken.
"Taehyung" elimi uzattım.
"Jeongguk, memnun oldum." dedi ve nazikçe kavradı elimi.
Bir pamuktan farksızdı ellerinin yumuşaklığı. Kokusu, çilek gibiydi. Her şeyiyle eşsizdi o.
Öğretmen sınıfa girdi. Ders coğrafyaydı. Öğretmen yerine geçince "Evet çocuklar, yeni bir öğrencimiz var. İyi anlaşın lütfen. Kendini tanıtır mısın lütfen?"
Ayağa kalktı.
"Ben Jeongguk. Jeon Jeongguk. Busan'lıyım. Gelecek günlerde beni daha iyi tanıyacağınızı düşünüyorum."
Dedi ve tekrar oturdu. İnsanların önünde benim aksime daha özgüvenli konuşuyordu. Öğretmen teşekkür etti ve derse geçtik.
O hareket ettikçe yayılan çilek kokusunun eşliğinde, onun haberi olmadan çizdim onu beyaz sayfalara. Resmettim güzel gözlerini.
Ve okul artık gerçekten cennetim olmuştu.
Teneffüs zili çaldığında herkes çıkmıştı sınıftan. Ben ise çizimleri çantama saklayıp ona döndüm.
"Merak ettim de Jeongguk, o yağmurlı günde ne için parktaydın?"
Kafasını kaldırdı ve gözlerini kaçırarak yanıtladı.
"Ben, sadece biraz kafamı dağıtmak istedim. Özel şeyler."
Ben de aynı sebep ile oradaydım. İyi ki de oradaydım. Böyle şeyleri saçma bulsam da, ben ilk gördüğümde bağlanmıştım ona.
"Ben de." dedim sessizce.
"Kantine inelim mi? Ne dersin? Hem biraz okulu tanırsın hm?"
"Peki, olur" diye yanıtladı.
Beraber kalktık ve sınıftan çıkıp kantine yöneldik. Kantindeki bir masaya onu oturtup "Bekle, hemen geleceğim." dedim. Kafasını salladı.
Az sonra elimde bir çilekle bir de kakaolu sütle geri döndüm. Çilekli olanı ona uzattım ve şaşkınlıkla kafasını bana kaldırdı.
"Woah, çilek en sevdiğim şeydir. Bunu biliyor olamazsın."
"Biliyorum Jeongguk" dedim
"Nasıl olur?" diye yanıtladı şaşırarak.
'Kokundan' demek istedim. Eşsiz kokundan anladım çocuk.
"Boşver iç haydi." dedim ve o da omzunu silkerek içmeye başladı.
Ben ise o saniyelerde sadece onu izledim. Yüz hatlarını zihnime kazıdım. Kiraz rengi dudaklarını, onların altındaki özenle yerleştirilmiş küçük benini. Her birini teker teker ezberledim. Aşıktım ben.
O gün yağmurun altında,
Sırılsıklam aşık olmuştum.

RAIN |taekook|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin