NIGHTMARES-KABUSLAR

376 18 11
                                    

NIGHTMARES

     Sıkıcı bir Pazartesi sabahı. Saat 07.00 olmasına rağmen hava hala tam olarak aydınlanmış değil. Ah, günün uğursuzluğu daha şimdiden baş göstermeye başladı demek, harika! Gözlerimi kapatıp 5 dakika daha uyumayı diledim; fakat tek elde ettiğim her zaman olduğu gibi gözlerimi kapattığımda gördüğüm kabuslardan biri oldu. “Lanet olsun.” ,diye mırıldanarak yataktan doğruldum ve ellerimle gözlerimi ovuşturdum. Ne kadar erken yatarsam yatayım, sabah hiçbir zaman erken uyanamıyordum. Bu yüzden geç yatıyordum. Herkes yatağına çekildiğinde balkonuma çıkıp yıldızları seyretmek rahat bir uyku uyumama yardımcı oluyordu çünkü bu kabuslarla başım gerçekten dertteydi. Yaklaşık 3-4 aydır gördüğüm bu kabusların beni öldüreceğinden bile korkmaya başlamıştım. Bazen o kadar korkutucu olabiliyorlardı ki. Genelde ölen insanlar görüyordum, benim öldürdüğüm insanlar.. Çığlık çığlığa can veriyorlardı ve benden yardım istiyorlardı ama ben kılımı bile kıpırdatmadan onların ölümünü izliyordum. Bunları düşünmek bile içimi ürpertiyordu.

     Banyoya doğru uyuklayarak yürümeye başladım. Banyoya geldiğimde karanlık olduğundan ışığı açtım. Fazla ışık gözlerimi rahatsız etmişti. Yarı kapalı gözlerimle duş alıp çıktım. Telefonumu, birkaç defter ve kalemi de çantama attım. Saçlarımı kurutup tamamen kendi haline bıraktıktan sonra, sade bir tişörtün altına kot şort giyip aynanın karşısına geçtim. Çarpıcı makyaj yaparak dikkati üzerime çekmek benim olayım değildi. Bu yüzden ince bir eyeliner, rimel ve yumuşak bir ruj sürüp aşağıya indim.

     “Scarlett?”, diye seslendim.Cevap gelmedi. Sahi,ne bekliyordum ki? Hiçbir şeyi tek seferde duymayan Scarlett’tan anında cevap vermesini mi? Scarlett sadece 2 yıldır ev arkadaşımdı ama onu neredeyse 10 yıldır tanıyordum ve 10 yıl boyunca Scarlett ikinci uyarı olmadan hiçbir şeyi ciddiye almadı,bundan sonra da alacağını hiç sanmıyordum. Gülümsedim ve tekrar seslendim. Yine cevap gelmediğinde evde olmadığı kanısına vardım. İyi de, okula gitmek için erkendi ve bildiğim kadarıyla buluşacak bir sevgilisi ya da benden başka yakın arkadaşı da yoktu. Arayıp,kontrol etmem gerektiğini biliyorum ama çok açım ve bunu kahvaltıdan sonra yapmak çok cazip bir fikir gibi duruyor. Mutfağa gittiğimde Scarlett’ın kendine hazırladığı kahvaltıdan geriye kalanlarla karnımı doyurup etrafı toplarladım. Daha dersin başlamasına çok vardı ama hem Scarlett’la konuşup hem hızlı adımlarla gitmenin zor olduğunu düşünüp evden çıkmaya karar verdim.Çantamı alıp ayakkabılarımı giydikten sonra kapıyı kilitledim.

    

     Hava serindi. Hafif hafif esen rüzgarda saçlarım dans edermişçesine süzülüyordu. Telefonumu çıkarıp Scarlett’a ulaşmaya çalıştım. Telefonunu açmadı. Daha sonra tekrar ararım diye düşünüp yavaş adımlarla yürümeye devam ettim. Etrafa bakınıp temiz havayı içime çektim. Sabahları Londra daha da güzel oluyordu sanki. Hiç tanımadığınız insanlarla selamlaşmak, sabah yürüyüşüne çıkmış köpeklerle dost olmak tüm gününüzün fazlasıyla iyi geçmesinde büyük rol oynuyordu. Şimdi gerçekten burasının neden bu kadar sevilen bir yer olduğunu anlamaya başladım. Her sabah yüzümdeki bu minik gülümsemenin tek sahibi olan Londra’yı çok seviyordum! Bu mutlulukla Scarlett’ı tekrar aradım ve telefon ilk çalışında açıldı.

“Hey, Scar…”

“SAKIN OKULA GELME.” diye fısıldayarak ben uyardı Scarlett.Sesi korkmuş ve bir o kadar endişeli geliyordu.

“Sakin ol ve nedenini söyle.” diyerek onu rahatlatmaya çalışsam da hiçbir işe yaramayacağından adım gibi emindim.

“Bak,burada birileri var ve seni arıyorlar ve hiç iyi adamlar değiller. Herkese ama herkese seni soruyorlar.Sakın gelme,Heather. Eve ya da aklına hangi güvenli yer geliyorsa oraya git,hemen.”

“Tamam,kendine dikkat…”

     Cümlemi tamamlayamadan Scarlett telefonu kapattı. Orada iyi şeyler dönmüyordu.Arkamı dönüp eve doğru koşmaya başladım.Arada geriye doğru bakıp kimse tarafından takip edilmediğimden emin olmaya çalışıyordum.Neden beni arıyorlardı,bilmiyordum;ama okulda herkese sorduklarına göre mutlaka önemli bir şey olmalıydı. İyi de hiç kimseye zararım dokunmazdı ki benim! Ne azılı bir düşmanım vardı ne de zamanında acı çektirdiğim bir insan. Herkesle iletişim kurmazdım hem.Açıkçası beni Scarlett’tan başka tanıyanlar olmasına da şaşırmamış değildim.

     Eve vardığımda kapıda son bir kez etrafıma baktım ve kapıyı arkamdan kapatıp kilitledim. Pencereler kapalıydı. Televizyonun karşısındaki koltuğa oturdum ve başımı ellerimin arasına aldım. Tanrım,neydi bu?! Televizyonda haber olup olmadığını kontrol etmek için açtım.Hiç bir kanalda okulla ilgili bir şey yoktu. “Lanet olsun” diye mırıldandım. Arkamdan gelen ses beynimde şok etkisi yarattı.

“Ah, nasıl da eğleniyorlar ama!”

Arkamdakinin kim olduğunu görmeye çalıştım ama burnuma dayadığı bezin keskin kokusunun ciğerlerime dolmasıyla hareket edemedim. Ve sonrası sadece derin bir karanlıktan ibaretti. 

VEE SONUNDA HİKAYEMİN İLK BÖLÜMÜNÜ SONUNDA YAYINLAYABİLDİM! BİRAZ KISA OLDU AMA BÖLÜMLER GİTTİKÇE UZAR. YORUMLARINIZ BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ, LÜTFEN YORUM YAPIN. BİR SONRAKİ BÖLÜM EN BEĞENDİĞİM YORUMUN SAHİBİNE İTHAFEN OLACAK. UMARIM BEĞENİRSİNİZ :) 

Bana ulaşmak için;

Facebook: facebook.com/ecetos

Twitter: twitter.com/eeceeyy

Tumblr: kansevmeyenvampiiir.tumblr.com

Instagram: instagram.com/ece_ylmz

When The Sun Goes DownHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin