first/last hour

288 34 6
                                    

"Bir saat için ömrümün geri kalanında ona sahip olabileceğimi düşünmüştüm. Bu öyle aptal, öyle çaresiz bir düşünceydi ki, sırf bunun içi bile her şeyden vazgeçmiş olabileceğini düşünüp kendime kızıyorum." Ben dizlerimin üzerine yayılmış koyu renkli saç tutamlarını okşarken ifadesiz suratlarla birbirimize bakmaya devam ettik. "Neden böyle nefesimin kesildiğine bir türlü anlam veremiyorum. Kendi kendime her zaman özgürlüğünün kısıtlanmasından ne kadar nefret ettiğini ve önünde sonunda vazgeçeceğini hatırlatsam da böyle hissettireceğini tahmin etmiyordum. Onu ilk gördüğüm an tüm dünyanın yalnızca ikimiz için yaratıldığını düşündüm. Çok güzeldi. Öyle güzeldi ki eğer şimdi bana her şeyi unutabilmem için bir istekte bulunsa hiç tereddüt etmeden kabul edebilirim." Kaşlarını sorarcasına kaldırdığında daha fazlasını anlatmak konusunda kendi içimde ufak bir çatışmaya çoktan başlamıştım. Her düşünce bir öncekinden daha umutsuzdu.

"Silueti yavaşça yaklaşırken tıpkı beş yaşındaki bir oğlan çocuğu gibiydim. Kalbim göğsümün içinde hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu, ellerim ilk defa terliyordu ve vücudumdaki tüm sıcaklık yanaklarımda toplanmıştı. Beni sarışındaki sıcaklık öyle gerçekçiydi ki, bu kadar çabuk yok olacağını tahmin edemezdim."  Gözlerimi kapattığım anda zihnimde beliren ela gözlerindeki parıltı, mideme tarifi olmayan bir sızı veriyordu. Bana aslında bu cümleyi kurması gereken ben olduğum halde yakından daha güzel olduğumu söylerken yüzünde oluşan o utangaç gülümseme ben engel olmak için çabalayamadan düşüncelerimi istila etti. İsminin aklımdan geçmesi bile ona dokunan her bir noktamın alev almasına neden oluyordu Ama bu tutkudan oluşan bir alev değil, aksine canımı yakıyor.

"Yüzünü ezberleyebilmek için dakikalarım vardı ve nefes bile almaya çekiniyordum. Şimdiyse bunun benim için o kadar da kusursuz olmadığının farkındayım. Onu hatırlatan her kelime ve her şarkıda nasıl hissettiğimi anlayabiliyor musun? Göğsümü asla terk etmeyecek gibi gözüken bir ağrı var, boğazımsa hala sızlamaya devam ediyor. Bunun ne kadar çocukça olduğu pek umurumda değil. Durmadan gittiğini kendime hatırlatsam da bu artık nefes alamadığımı bana unutturmuyor. Ona sahiptim, yemin ederim ki öyleydim. Onu tıpkı istediği gibi sarıyordum ve istemediği takdirde asla gitmezdim. Bunu bildiği için vazgeçti öyle değil mi? Onsuz yapamayacağımı bildiği için." Durmadan konuştuğum tüm süre boyunca ilk defa ilgili gözükerek başını salladı. Tüm organlarıma zarar veren ve omuzlarıma bir lanet gibi çöken acıyı onunla paylaşabildiğimi hissettim.

"Yalnızca sıradan şeylerden konuşarak geçirdiğimiz bir saatti. Bir şeylerden bahsediyorduk ama bu önemli değildi. Yalnızca kahkahasını duyabilmek için bile onca yolu katedebilirdim. Ya da mükemmel kokusunu hissedebilmek için. Her hareketi nefesimi kesmek için yeterliydi. İçimi doldurup taşan sevincin gözlerimden okunduğunu tahmin ediyordum ve bunca sıkıntının ve başına bela olan şeytanlarının içinde onun da yalnızca bir saat için de olsa gerçekten mutlu olduğunu sanmıştım. Oysa ki çok mutlu gözüküyordu. Onu her öptüğümde hafifçe kıkırdıyor ve içini çekiyordu. Her şey aksi iddia edilemeycek kadar gerçekçiydi." Acının somutlaşarak boğazıma yapışmasına seyirci kaldım. Artık savaşmak konusunda başarılı değildim. 

"Durmadan sigara içiyordu ama benim için sorun değildi. Siyah paketteki o zehrin dudaklarındaki tadını yine de sevmiştim. Her ne kadar üzerine kokusu sinse de beni sıkıca saran sıcak tenin kokusunu sevmiştim. İtirazlarıma rağmen devam edişini de öyle. Hala seviyorum, onu hala seviyorum." Omuzlarım sarsılmaya başladığında beni durdurmak için bir hamle yapmadı. Yetersiz ciğerlerimi parçalayan acının bu şekilde gitmeyeceğinin farkındaydı ama yine de müdaheleye gerek duymuyordu. 

Ondan ayrılırken kollarının belimi nasıl kavradığını ve beni son kez öperken bunu gerçekten hissetmemiş olduğunu düşünerek dakikalar boyunca ağladım. Biliyordum ki bu hissi yok etmenin bir yolu yoktu. Onu bir daha göremeyecektim. Bir daha asla parmak uçlarını öpemeyecek ve o konuşurken cümlelerini yanağına sürttüğüm dudaklarımla bölemeyecektim. Oysa ki tek istediğim buydu. Kendine has kokusunu ve gülüşünü içime bir kez daha çekebilmek.

O otobüse binip onu arkamda bırakmakla hata ettiğimi bilmeliydim.

one hourHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin