Ben Afrikalı Çocuklara Ağlayan Çıplak Bir Kızım Sadece...

226 1 2
                                    

Yattığım yerden doğruldum. Oturdum sırtımdan akan terin ıslaklığı ile kendimden tiksindim. Yavaşça ayağa kalkıp gerindim ve odamdan çıkıp, salondan geçerek balkona çıktım. Dışarıya şehrin sessizliğine baktım. Hava iyice ağırlaşmış ve şehrin üzerine bir yük misali çökmüştü. Tanrım bir meltem bile yok! Derin bir nefes aldım ve masanın üzerinde duran sigara paketinden bir sigara aldım. Dumanı içime çektim. Dumanın ısısı içimde gezindi Hava yeterince sıcak değilmiş gibi.. Küfredip balkondan aşağı sigaramı attım. Közün yerde dağılışını bir süre izledikten sonra odama geri döndüm. Eşofmanımı çıkartıp kot pantolonumu giydim. Üzerine geçen geceden kalma gömleğimi geçirdim ve evi terk ettim. Bir süre şehir sokaklarında dolaştım. Sokaklar sessiz kimsesizdi. Herkes evindeydi. Kimi sevişiyor kimi uyuyor kimi ise aklıma gelmeyen binbir türlü şey yapıyordu. Yürümeye devam ettim. Sokağın sonunda dar giyimli kötü boyanmış kırmızı saçları olan, göğüsleri tişörtünden fırlamak üzere olan bir kadın gördüm. Altındaki mini etek neredeyse yok gibiydi. Sokak lambasının altında kırmızı iç çamaşırı gözüküyordu. Sıkıntılı şekilde sigarasını içiyordu. Yürümeye devam ettim. Ona iyice yaklaşınca ayağa kalktı. Boyu yaklaşık 1.65'ti ayağında ki parıltılı yüksek dolgu topukluları nerdeyse 1.75'ti. Bana doğru kırıtarak yürümeye başladı. Bir or*spusu eksikti! Kadın dibime kadar geldi yüzüne bakmamaya çalışıyordum ama her adımında zıplayan göğüsleri, parıltılı yüz makyajı ile bu imkansız bir şeydi.

Elini uçkuruma koyup "Hey delikanlı yalnız gözüküyorsun. Hareketli bir geceye var mısın?"

Kadının koca göğüslerine dokunmadan itmeye çalıştım Tanrım evimin balkonundan bile büyükler!

Kadın bu hareketime bozularak yeniden kaldırıma oturdu. Köşeyi dönene kadar beni izlemeye devam etti.

Köşeyi hemen dönünce Mehmet'in Yeri vardı. İçeri girdim. İçerisi neredeyse bomboştu. Toplasan 4-5 kişi barın dört ayrı tarafına dağılmıştı. Taburelerden birine oturdum. Mehmet hemen yanıma geldi. "Ne vereyim?"

"Her zamankinden" diye cevapladım neredeyse fısıltı şeklinde. Aklım hala balkonlardaydı.

Önüme çift buzlu viski gelmesiyle boş bardağı servise koymam bir oldu.

Bar tam ortada kare şeklindeydi. Etrafı taburelerle çevrili iç kısmındaysa uzun kare bir dolap içkilerle ve bardaklarla doluydu. Hafif mavi ışık bardaklardan ve şişelerden kırılarak yere kadar iniyordu. İçeride hafif tonlarda şarkılar çalıyordu. Taş duvarlardan inen led ışıklar ortama bambaşka bir hava katsa da buranın son günleriydi. İçkilere yapılan zamlar ve hükümetin anti-alkol politakası Mehmet'i iflasın eşiğine getirmişti. Hele ki sokağa geçen ay gelen bir gurup sofu yüzünden insanlar bara gelmeye çekinir olmuşlardı.

Mehmet bana yeni bir viski verdikten sonra onu da tek seferde içtim. Boş bardağı servise koyarken barın öteki ucundaki sarışının bakışlarına takıldım. Kadın en fazla otuz iki yaşındaydı. Sarı dalgalı saçları omuzlarından aşağı dökülüyor ve beyaz elbisesi ile birleşiyordu. Sivri ve kusursuz bir burnu vardı. Mavi gözleri ile beni kesiyordu. Mehmet'in verdiği yeni viskiyi ona doğru kaldırdım, hafifçe gülümsedi ve oda votkasını bana doğru kaldırıp birlikte yudumladık. Ben bardağı servise koyarken taburesinden kalkıp bana doğru yürümeye başladı.

O sırada yeni bir parça çalmaya başladı. Saksafonun hafifliği ruhumu okşamıştı. On a long and lonesome highway. Kadın yanımda ki tabureye oturdu gülümsedi. "Yalnızsın."

"Senin gibi" dedim kısık bir sesle. You think about the woman or the girl you knew the night before.

"Pek çok yalnız toplanmış bir barda, olmak zorunda değiller ama hala yalnızlar..."

Ben Afrikalı Çocuklara Ağlayan Çıplak Bir Kızım Sadece...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin