"Kadın, aşk duygusunun somutlaşmış biçimi; aşk ise, kadının hissiyata dönüşmüş halidir."
✒Ozan TAŞDEMİR✒Soğuk bir kış gecesiydi, yılbaşına iki gün kalmıştı. Elindeki poşetleri kızarmış elleriyle tutuyor, soğuktan dolayı sürekli burnunu çekiştiriyordu. Her yer kırmızı ve beyaz renklerle süslenmiş, kar bütün sokaklara farklı bir renk katmıştı. Bütün insanlar mutlu görünüyordu. Mihri, yavaşça elindeki poşetlere ve soğuktan kızarmış ellerine rağmen cebinden anahtarlarını çıkardı ve apartmana giriş yaptı. Asansörün çağrı düğmesine bastı, hareketleri yavaştı. Asansör gelir gelmez en üst kata, kendi dairesine çıktı. Kapıyı açıp eve girdiğinde etrafı sessiz bulmak onun için çok tanıdık bir sessizlikti. Yine de her eve girişindeki korku içini kapladı, yaşlı kedisinin yanına telaşla koştu. Yaşlı kedi uykusundan uyandırılmanın memnuniyetsizliğiyle başını kaldırdı ve mırıldandı. Mihri rahatlamıştı. Kedisi hala onunlaydı. Elindeki poşetin içinden mama ve sütü çıkardı, kedisinin kabına yavaşça boşalttı. Kedi memnuniyetsiz tavırlarını bir kenara bırakıp Mihri'ye baktı. Birbirlerini seviyorlardı ama bir gün ölümün onları da ayıracaklarının farkındaydılar.
Evinin üst katında çatı katı bulunuyordu. Her akşam kahvesini ve kitabını alır, çatı katında bulunan camın kenarında saatlerce oturur, bazen kahvesini yudumlarken dışarıyı seyreder, bazen de kitabın satırlarında kaybederdi benliğini. Çok sessiz ve doğal bir yaşamı vardı Mihri'nin. Rutin hayatı artık onu sıkmıyordu. Hayatını sevmese de sürekli mucize beklemekten başka bir şansı yoktu sanırım. Ona göre o artık bir ölüydü. 31 Aralık 2012'de dakikaların yeni yıla kucak açtığı o saniyede sıkışıp kaldığını ve tam o noktada öldüğünü iddia ederdi.
Her sene eski evinin civarında bulunan köşkte düzenlenen yılbaşına özel maskeli balo, sonu olmuştu onun. Severdi o baloyu. Neredeyse her yılbaşı gider ve saatlerce eğlenirdi. Eşi de çok eğlenirdi. Baloya gitmeyi pek istemese de karısının mutluluğunu görmek için sesini çıkarmaz, özenle giyinip eşlik ederdi Mihri'ye. Mihri, anlamazdı onun her sene var olan tedirginliğini. Hiç hissettirmezdi ama Bora, bir şeyler sezerdi. Bu sezgiler genellikle kötü yönlü olurdu. Eşine bir şey demekten ise hep çekinmişti. Şimdi Mihri oturup düşündüğü zaman anladı eşinin aslında o baloyu sevmediğini. Bora, evde kalmak istediğini her sene bir kere de olsa dile getirir ama bu konuda fazla ısrarcı davranmazdı. Neden onu dinlememişti ki...
"Keşke" diye mırıldandı Mihri geldiğinden beri oturduğu yerde, elindeki soğumuş kahvesiyle. Düşünceleri çoğu zaman onu ister istemez kendi kendine konuştururdu. Gerçi başka kiminle konuşacaktı ki? Mia'dan başka kimsesi yoktu, bu evde beraber ölmeyi bekliyorlardı sadece.
Keşke demeyi de hiç sevmezdi aslında. Çünkü bu kelime Bora'yı ona getirmeyecekti, biliyordu. O zaman ah çekmenin ne anlamı vardı?
Düşüncelerini geride bırakıp artık soğumuş olan kahvesinden bir yudum aldı. Yine oturmuştu camın kenarına. Bu sefer kitabını yanına almamıştı. Okumak istemiyordu bu gece. Belki dışarı çıkıp turlardı yine bütün sokakları, insanların bitmek bilmeyen sahte kahkahalarını seyrederdi. Sıkıldığı zaman hep bunu yapardı.
Soğuğu severdi ama Bora'nın ölümünden sonra daha fazla sahiplenmişti. Dost olarak görürdü kış mevsimini. Kış geceleri bu pencereden dışarıyı seyrederken her seferinde yağan karı izler, kar tanelerinden birini gözüne kestirirdi. Bakışlarını yine gökyüzüne çevirip kar tanelerinden birini gözüne kestirdi. Sessiz bir şekilde aşağı süzülüp yerdeki kar birikintisine karışana kadar ayırmadı gözlerini kar tanesinden.
"O da böyle gitti işte" dedi hüzünlü bir şekilde. "En başında gözüme kestirdiğim Bora'm, böylece yok oldu gitti. Oysa bütün süzülüşünde yanındaydım, kaybolduğunda ise bulmam imkansızdı."
Oturduğu yerden kalkıp minderinde usulca uyuyan yaşlı kedisinin yanına gitti, yere çömeldi. Mihri yaklaşınca kedi yavaşça gözlerini açıp sahibine baktı.
"Sen ne dersin Mia?" diye sordu kedisine, başını okşayıp parmaklarını beyaz tüylerine daldırdı. "Onu bulmamız artık imkansız, öyle değil mi?"
Bazen şaka gibi geliyordu Bora'nın yokluğu ona. Onu her zaman sabahları öpücükle uyandıran sevgilisi yoktu senelerdir. Kendisi de biliyordu ki, Mia olmasa her şey daha fazla katlanılmaz hal alırdı.
Mia, uykulu mırıltılar çıkarıp tekrar gözlerini kapatınca gülümsedi Mihri. Telefonun zil sesi birden bütün evi inletmeye başlayınca Mia yattığı yerden sıçradı. Huysuzca sahibine bakarken Mihri ne yapacağını şaşırmış gibi etrafa baktı.
"Özür dilerim, sen uyurken telefonu sessize almalıydım." dedi çaresizce. Çömeldiği yerden doğruldu ve hızlıca merdivenlerden indi. Telefon ısrarla çalmaya devam ediyordu. Mutfağa doğru koşup kahve yaparken unuttuğunu hatırladığı telefonunu eline aldı. Ekranda yazan isimi görünce bir an duraksadı, cevaplayıp cevaplamamak arasında kararsız kaldı. Arayan kişi Mihri'nin iş arkadaşı Alihan'dı. Severdi Alihan'ı ama sürekli kendisine karşı olan yoğun ilgisi aralarına mesafe koymasına neden oluyordu.
Mihri telefona düşünceli gözlerle bakarken telefon sustu ve ekranı karardı. Rahatlamış hissederek tam telefonu tezgaha geri bırakacaktı ki telefon tekrar çalmaya başladı. Anlamıştı, bu telefonu açmaktan başka şansı yoktu. Aramayı yanıtladı ve telefonu kulağına götürdü.
"Efendim Alihan?"
"Kar yağdığında evde olmayı sevdiğini biliyorum ama yine de arayıp şansımı denemek istedim." Mihri verecek bir cevap bulamadı ve susup Alihan'ın sözlerine devam etmesini bekledi.
"Bütün arkadaşlar toplandık ve masaya tekrardan bakıyorum da bir tek sen eksiksin. Biliyorsun.. Senin yokluğun hissediliyor."
"Ben.." dedi Mihri ne diyeceğini bilemeyerek. Aklından kelimeler geçirdi ama Alihan'ı kırmayacak bir kelime bulamadı.
"Buraya gelmeni istiyoruz" dedi Alihan çekingen bir ses tonuyla. Bir an duraksadı ve cesaretini toplayarak utangaçlığını gizleyemeden sözlerine devam etti. "En çok da ben gelmeni istiyorum. Yani, seni burada görmek güzel olur."
Mihri öksürdü ve parmaklarını sırayla tezgaha vurarak ritim tutmaya başladı. Parmakları teker teker tezgaha çarpıp, tok sesler çıkarıyordu. Gelmemek için bahaneleri düşündü, tek bahane vardı ve onu kullanmaktan başka şansı yoktu.
"Aslına bakarsan Mia ile ilgilenmem gerekiyor sanırım."
"Lütfen," diye ısrar etti Alihan. "Mia'yı az çok tanıyorsam şu anda uyuduğuna eminim."
Mihri daha fazla dayanamadı ve isyan bayrağını kaldırdı. "Pekala, geliyorum."
Alihan gülümsedi ve aramayı sonlandırarak telefonu cebine attı. Arkasını dönüp arkadaşlarının yanına gitti, masadaki bütün gözler ondaydı. Arkadaşları Alihan'ın yüzünde barınan mutluluğu okuyabiliyorlardı, bu mutluluk ise Mihri'nin buraya geleceğinin kanısını döküyordu ortama.
"Hiç yılmayacak," dedi Kemal, Alihan hakkında. Masadaki bütün iş arkadaşları Kemal'e katılırcasına güldü. "Her seferinde geri çevrilmek hoşuna gidiyor olsa gerek."
"Ona sadece baloda eşim olmasını teklif ediyorum, evlilik teklifi etmiyorum!" diye tısladı Alihan sinirle. Arkadaşlarının sürekli onunla dalga geçmesinden nefret ediyordu, oysa kimseye Mihri'ye karşı olan duygularından bahsetmemişti. Onlar fark etmişti ve sürekli bunu dalga malzemesi haline getirmeye başlamışlardı.
Bahar, Alihan'ın bu hallerine az çok üzülüyordu, Mihri'nin de bu ilgiyi anladığını biliyordu ama karşılık vermeyişi veyahut Alihan'a karşı hiçbir adım atmayışı bir kız olarak neler hissettiğini açıklıyordu Bahar'a. Mihri, Alihan'a o gözle bakmıyordu.
Bunu ne zaman fark edecek acaba, diye geçirdi içinden. Bu duruma gerçekten çok üzülüyordu.
"O halde ona hislerinden bahset." diye söylenen Hakan'a döndü bakışlar. Aralarında en büyüğü oydu ve genelde herkes onun lafına itimat ederdi. "Çocuk değiliz arkadaşlar, liseli ergenler gibi çıkma teklifi etmesini mi bekliyorsunuz?"
Herkes bu çıkış karşısında susmayı tercih etti. Hakan'ın lafının üstüne laf söylemeyi kimse sevmiyordu çünkü çoğu zaman haklı konuşurdu ve söylenecek laf bırakmazdı.
Kimseden yanıt almadığını gören Hakan sözlerine devam etti. "Alihan, ilk defa birisinden hoşlanmıyor. Daha önce evlilik yapmış birisi olarak neyi, nasıl yapacağını hepinizden daha iyi biliyor bence."
Sevgi söze atıldı. "Sadece bu işin fazla uzadığını belirtmek istedik. Mihri buraya geleli üç sene oluyor. O buraya geldiğinde 2013 yılına yeni yeni girmiştik ama şimdi baktığımızda 2016 yılı kucak açıyor bize. Anlatabiliyor muyum?"
"Kendinizi öğretmenliğe fazla kaptırmışsınız siz ama Alihan'da öğretmen, bunu unutmayın isterseniz." diye işi espriye vurdu Bahar. Ortamın gerilmesi onu fazlasıyla rahatsız ediyordu. "Sadece bu akşamlık öğretmenlikten istifa ettiğinizi düşünün. Sadece insansınız, vasıfsız insancıklar, olur mu?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANLI MASKE
Mystery / ThrillerBir maske mi gizlerdi bütün gerçekliği? Yoksa yaşamın yaşlı kollarında mı bulunurdu huzur? Kimsenin duymadığı çığlıkları belki de Mihri duyardı. Gecenin bahşettiği nikbinliğin arasında sıkışıp kalması mı kurtaracaktı onu? Ya da bir rüya sonucu unutu...