SESSİZ KAN

45 3 2
                                        

"Kalbimde maziden bugün izler var
Her siyah saatım bu izle erir
Ruhumu geçmişin hicranı sarar
Doğanlar ölür ölen dirilir"
✒Nazım Hikmet RAN

Sessizliğin kan kokan notaları... Zamanın içine hapsolan insanların kulakları bu notalara aşinaydı. Zaman; yalnız bir kavram, yalnızlık ise sevgisiz bir hayatın manzarasıydı. Sayılar tarihten ibaretti, tarihler de zamanın bekçisiydi. Hayat kısır döngüydü ve kadınlar bu döngünün kurbanlarıydı.

    Bugün 31 Aralık 2015'ti.
    Gökyüzünün şafaktan hemen öncesine ev sahipliği yaptığı zaman diliminde akrep ve yelkovan gökyüzüne arkadaşlık ederek erken yeni bir güne kollarını açıyordu. Genç kadın elindeki kristal bardağı ses çıkarmamaya özen göstererek yanındaki komodine bıraktı. Kutunun içerisinden çıkan elbiseyi karşısında duran aynanın önüne asmış, saatlerce bir elindeki nota bakıyor bir de elbiseyi inceliyordu. Elbise oldukça güzel bir seçimdi. Siyah dantellerin arkasında koyu bordo kumaş kendini çok güzel ortaya çıkarıyordu. Elbisenin altına özenle yerleştirilen bordo stiletto ve bordo ile siyahın hakim olduğu dantel maske çıkmıştı kutunun içinden.

    Genç kadının içini korku sarmıştı. Oraya onu kimin çağırdığı hakkında hiçbir fikri yoktu. Sevdiği adam öldüğünden beri bir kez olsun eski arkadaşlarıyla iletişime geçmemiş, yeni taşındığı bu semti kimseye söylememişti. Senelerdir adım atmadığı Kanlı Maske'ye davet edilmiş olması onu gerçekten yoğun bir korkunun içine sürüklüyordu. Kalbinden bir saniye bile çıkaramadığı sevgilisi geldi aklına. Onunla beraber o baloda dans ettiği anıları film şeridi misali gözlerinin önünde belirince yanağından bir damla yaş süzüldü, o yaş kucağında uyuya kalmış kedisinin yumuşak tüylerinde kayboldu. Elinin tersiyle yaş damlasının ardında bıraktığı ıslak izi sildi. Kedisinin başını okşadı. Mia, Bora'nın gidişinden sonra ona iyi gelen en güzel ilaçtı. Zaten bu yaşlı kedi ona her zaman ilaç olmuştu. Bora'da biliyordu bunu.
     Komodinin üzerindeki telefon titreyince Mihri düşüncelerinden kurtularak telefon ekranına çevirdi düşünceli bakışlarını. Özel numaranın aradığını görünce tedirginlikle telefonunu eline almıştı. Numarası iş arkadaşlarından başka kimsede yoktu. Öğrencilerinin telefon numarasını bulup ona şaka yapıp yapmadıklarını düşündü ama bu şakanın bugün bu saatlerde olması ironik geldi gözüne. Kedisi birden miyavlayınca gözlerini ona çevirdi. Ne ara uyanmıştı ama bu miyavlayış genç kadını daha fazla tedirgin etmekten başka bir işe yaramamıştı. Yine de titreyen parmağına rağmen istifini düzeltip aramayı yanıtladı.
    "Kimsin?"
    "Telefonu yanıtlama stilin hiç güzel değil." dedi karşıdan gelen yabancı erkek sesi. "Daha nazik olmalısın."
    Mihri adamın dediklerini umursamadı ve titreyen sesiyle sorusunu yineledi. "Kimsin?"
    "Bunun ne önemi var?" diye sordu adam, ses tonu alaylıydı. "Elbiseyi beğendin mi? Umarım bedeni sana uygundur, prenses."
    Genç kadın yutkundu ve göz ucuyla elbiseye baktı. Gizemli gelen kutunun içinden çıkan bu elbise, ayakkabı ve maskenin ardından gelen özel numara çağrısı oldukça korkutucuydu. Arayan kişinin bu kutuyla bağlantılı olması onu daha tedirgin etmişti.
    "Elbisenin renklerine bakılırsa beni tanıyan birisisiniz." dedi tereddütle. Yine de korktuğunu belli etmemeye çalıştı, yine de bu konuda başarız oldu. Sesi titriyordu ve buna engel olmak zordu. "Bu renkleri sevdiğimi şu an hayatımdaki kimse bilmiyor."
    "Geçmişten birisi olduğumu mu iddia ediyorsun?" Adam gülümsedi, Mihri'nin korku dolu sesi hoşuna gitmişti.
     "Evet" diyebildi sadece Mihri. Ne demesi gerektiğini bilmiyordu.
     "Belki öyle" dedi adam gülerek. "Belki de öyle değildir... Kim bilir? Bunların bir öneminin olduğunu sanmıyorum. Daha farklı şeylerle ilgilenmeliyiz."
    Mihri bu sefer sinirle güldü. "Dalga mı geçiyorsunuz benimle!"
   "Hayır, hayır" dedi adam yalancı telaşla."Sadece seni orada görmek istiyorum. Gelecek misin?"
   "Kapımın önüne bir kutu bırakıp, sonra da beni özel numaradan arayarak fikrimi mi soruyorsunuz?"
   "Formalite." dedi adam ciddiyetle. "Karşımda senin gibi tatlı bir kadın varken nazik olmalıyım."
   Mihri sinirleniyordu. Telefonun diğer ucunda konuşan bu yabancı sesin sahibini eline verseler parçalara ayırabilirdi ama korkuyordu da , bunu gizleyemezdi. Bir anlık öfkeyle konuştu. "Gelmiyorum."
   "Sana seçenek sunmuyorum." derken adamın sesi oldukça tehditkar çıkmıştı. Bu ses tonu Mihri'nin korkusunun artmasına neden olmaktan başka hiçbir işe yaramamıştı. Yine de titreyen sesine aldırmadan,
   "Gelmeyeceğim" diye tekrar ettirebildi sözünü.
   Vücudu da korkusunu ortaya çıkaracak derecede titremeye başlamıştı, kalp atışlarının hızlanışı bile rahatsız edici bir boyuta gelmişti.
    Genç adam histerik bir şekilde kahkaha attı.
    "Mihri" dedi kadifemsi ses tonuyla. Bu sefer sesi daha anlayışlıydı. "Eğer gelmezsen çok şey kaybedeceksin."
    "Ne gibi?"
    "Hayatında hiç yaşamadığın bir tecrübe, diyelim."
     Adamın korku dolu sözlerine kedisinin miyavlamaları da eklenince Mihri korkuyla kedisinin başını okşadı. Dudaklarını kıpırdatarak "Sus" dedi ama yaşlı kedi susmadı, yüksek sesle miyavlamaya devam etti.
   Adam gülümsedi. "Seni orada görmek istiyorum." dedi telefonu kapatmadan önce birkaç kelime daha iletti Mihri'nin kulağına. "Mia'yı öp benim yerime."
   Telefonun kapanmasının ardından genç kadın telefonu kulağından çekemedi, korku içerisinde olduğu yerde öylece kaldı. Yaşlı kedi miyavlamaya devam ediyor, tepkisiz kalan sahibinin koluna dişlerini geçirmeye çalışıyordu ama Mihri acıyı hissetmiyordu. Korku bedenini ele geçirmiş, aklını yok etmişti. Hayatının en önemli noktasını tanıyan birisinden korkmalı mıydı?  Bu adam kimdi ve kendisinden ne istiyordu? Karşısında duran elbiseye dikti gözlerini. Gitmeli miydi? Acıyı hissettiği kadar yoğunluğu kalbine taşan bu korku onu geri çekebilecek kadar güçlü müydü?
    Mia, sahibinin kolunu bıraktığında Mihri bakışlarını ona çevirdi. Başını okşadığında yaşlı kedinin gözünden yaş aktığını fark etti.
    "Ağlama lütfen, buna dayanamam" diye fısıldadı onu kucağına alıp sarıp sarmalarken. "Gitmemi istemiyorsun öyle değil mi? Bundan dolayı ağlıyorsan ağlama, gitmeyeceğim."
     Dili gitmeme kararı almasına rağmen içinden bir ses gitmesini istiyordu. En nefret ettiği anlardan birini yaşıyordu; içinde tarafını seçemediği bir kavgaya şahit oluyordu. En kötüsü de bu savaşın sonu kendisine dayanıyordu.
     Telefonuna gelen mesaj ile düşünceleri tozla duman oldu, ne ara uykuya daldığını bilmediği kedisine kaydı gözleri. Telefonun mesajlar bölümüne girdi, elinin titrediğini o an fark etti.
    "Mia'yı en son görecek kişi olmak istemiyorum, orada ol."
     Mihri'nin gözleri dehşetle açılırken bakışlarını telefonun ekranından ayıramadı. Bu adam her kimse onu çok iyi tanıyordu ve onu en zayıf noktasından vurmaya başlamıştı. Korkuyordu, içinde tarifi olmayan bu korkuya bu sefer kaybetme korkusu da eklenmişti. Mia, onun için hayat demekti.
     "Yapamazsın..." diye mırıldandı ağlamaklı sesiyle. "...onu kimse benden alamaz."
      Gözünden bir damla yaş daha süzülürken telefon bir mesaja daha ev sahipliği yaptı. Bu sefer beklemedi, gelen mesajı hızla açtı.
     "Hâlâ düşünüyor musun? Düşünmek için vaktin yok."
    
     Genç kadın bu sefer hiç düşünmeden hışımla ayağa kalktı. Karşısında duran elbiseyi eline aldı ve yatak odasına çıktı. Elbiseyi yatağın üzerine fırlatır fırlatmaz üstündeki elbiseleri çıkarıp yere saçmaya başladı. Kendini banyoya atıp vücudunu sıcak suya teslim ettiğinde gözlerinden yaşlar çoktan intihar etmeye başlamıştı. Ne zamandan beri hayatı bu kadar karmaşık olmuştu. Daha Bora'nın bile ellerinden nasıl kayıp gittiğini bilmezken, şimdi bu gizemli şeyler onun için çok fazlaydı.
     Saçlarını hızlı bir şekilde kurutup, fön çekti. Elbisenin sırt dekoltesine düz ve sade bir saç oldukça iyi giderdi. Özenle makyajını yapıp, bordo ruju dudaklarına sürdükten sonra aynada yansımasına baktı. Güzel olmuştu. Elbiseyi üzerine geçirip, bu sefer boy aynasında süzdü kendini. Mihri, 1.65 boylarındaydı. Buğday teni, koyu kestane saçları ona çok yakışıyordu. Büyük gözleri, düğme burnu ve orta kalınlıkta olan dudakları onu tamamlayan özelliklerdendi. Güzel olduğunu biliyordu ama sevdiği adam gittiğinden beri dış görünüşü onun için önemli değildi. Mihri, Bora'yla güzeldi. O olmadığında güzellik kelimesi anlamını yitiriyor, her şey yavaş yavaş ölüme yaklaşıyordu.
     Aşağı inip, Mia'nın yanına uğradı. "Gitmem gerek" diye fısıldadı mışıl mışıl uyuyan kedisine. "Geldiğimde seni hâlâ burada görmek istiyorum. Beni bırakma."
     Mia'ya yetecek kadar mama ve su bıraktıktan sonra zaman kaybetmeden dışarı çıktı. Kar, dışarıya daha fazla hakimdi. 2015 yılının son saatlerini yaşıyordu herkes. Kimileri sevinçli, kimileri hüzünlüydü. Mihri ise korku doluydu ve belki de bir o kadar hüzünlü. Oysa aklına soğukla direnmeye çabalar gibi Oğuz Atay'ın dizeleri gelmişti.

KANLI MASKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin