Bilinmeyen: geldim
(Görüldü)Mesajı görünce etrafa bakınmaya başladım.
Onu bulup özür dilemek istiyordum. Yoksa ona asla olduğum yeri söylemezdim. Biraz daha bakındıktan sonra sağ tarafta bir ağacın arkasında gölge gördüm. Bunun bilinmeyen olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Hemen hızlı adımlarla oraya gitmeye başladım. Biraz yaklaştıktan sonra telefonuma mesaj geldi. Durup gelen mesaja baktım.Bilinmeyen: gelme
"Neden?(!)"
Bilinmeyen: çünkü beni görmeni istemiyorum
"Neden?(!) neden annem gibi benden kaçıyorsun?(!)" bu gerçeği daha önce fark edememiştim bile ama şimdi sesli bir şekilde söylemiştim.
Bilinmeyen: hayatımdan çık demiştin
"Çıkmadın ama! Buraya geldin!
ama karşıma çıkmıyorsun!" Derin bir nefes aldım. Onu kırdığının farkındaydım fakat bu kendimi tutmamı sağlamıyordu. Öfkemi kontrol edebilen biri değilimdir.Birden ağacın arkasından boğuk hıçkırık sesi geldi. Bi anda bütün sinirim geçmişti ve yerini pişmanlık doldurdu. Benim öfkem ona değildi annemeydi ama ben bir geri zekalı gibi ondan çıkarmıştım sinirimi.
Elimi ona uzanmak, ağlamasını durdurmak ister gibi havaya kaldırıp konuştum.
"Ağlama! Özür dilerim ağlama! Anneme olan öfkemi sana kustuğum için özür dilerim..." yutkundum ve yanağımda süzülen gözyaşını silip devam ettim, "Onu çok özledim ama o benden kaçıyor... ona sarılmak o kadar çok ihtiyacım var ki... bu istek bazen çok fazla oluyor arıyorum onu... tam buldum diyorum ama sonra bulamıyorum. Bu beni mahvediyor..." sözlerim bittikten gözyaşlarımı durdurmak istercesine ellerimi gözlerime bastırdım.
Telefonuma mesaj sesi gelince baktım.
Bilinmeyen: özür dilerim
Ardından bir mesaj sesi daha.
Bilinmeyen: sana şu an sarılamadığım için
Ve ben o an annem veya başkasına sarılmaya ihtiyacım olduğunu anladım.
"Sarılabiliriz... yani ben gözlerimi kapatırım." dedim bir umutla.
Ağacın arkasında hareketlenme oldu ve daha sonra mesaj sesi geldi.
Bilinmeyen: sarılalım o zaman
Mesajı görünce yüzüme gülümseme yayıldı. Telefonu cebime koyum hızlı adımlarla ağacın arkasına yöneldim.
Ağacın arkasında siyah kapüşonlu, siyah pantolonlu ve botlu, kısa boylu bir kız bulmayı beklemiyorum demeyeceğim, bekliyordum. Daha fazla oyalanmayıp arkası dönük olan bilinmeyeni belinden tutum kendime çekip sarıldım.
Küçücük bedeni kollarımın arasında sanki kaybolmuştu bu durum ona daha sıkı sarılmamı sağlıyordu.
"Çok küçüksün..." yüzümden eksik olmayan gülümsemem ile dediğim şeye sanırım bilinmeyen sinirlenmiş olacakki ayağıyla bayacağıma acıtmayacak şekilde tekme atmıştı.
"Ah! Sanırım hakkettim bunu." hafifçe kıkırdamıştı dediğime.
"Ee sen sarılmıyor musun?" Dedim gülümsemeye devam ederek. Ellerini yavaşça kaldırıp kollarımın üzerine koydu ve sarılırmışçasına kollarımı tuttu. Ellerimize bakmak için kafamı eğdim. Görüntü hoşuma gitmişti, sanki bana yalnız olmadığımı haykıran bir görüntüydü. Onu mümkünmüş gibi birazdan kendime çektim. Bu sırada bileği hafif açılmıştı. Bileğinde bir bileklik vardı.
Derine aldığımın aynısından...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzel sevenim
Short StoryYalnızlığa hapsolmuş ruhlar. Bundan sıkılmış canlar. Bundan korkan bedenler. Buna çözüm arayan düşünceler.