jon: *sandalyenin üzerinde tedirgince etrafa bakıyordur*
damian: orada ne işin var senin?
jon: burası benim evim. canım sandalyenin üzerine çıkmak isterse çıkarım.
damian: pekala, örümcek nerede?
jon: masanın altında. lütfen onu benim için alır mısın?