"Sahiden, Seuldan buraya, Tokyo'ya, sadece aşık olmak için mi geldin?" duyduğu kelimelerle birlikte dudaklarını alayla yana doğru kıvırdı, dilini viski bardağının etrafında gezdirirken dişleri arasından rahatça duyulabilecek, insanın içini gıdıklayan bir nefes aldı ve bardağını usulca masanın üzerine koydu; "Mark Twain, ne demiş bilir misin? 'Bundan yirmi yıl sonra, yapmadığın şeylerden, yaptıklarından daha fazla pişmanlık duyacaksın. Bu yüzden, hatalarını söküp at. Güvende olduğun limandan ayrıl. Yelkenlerini rüzgarla doldur. Araştır. Hayal et. Keşfet.' Bahse varım şuan aynen şunları düşünüyorsun; 'İyi de, bunun sorduğum soru ile ne alakası var?' Şöyle açıklayayım; hayal ediyorum ve keşfediyorum." Bir an duraksadı ve karşısındaki genç adamla göz kontağı kurduktan saniyeler sonra komik bir şey varmış gibi güldü, alt dudağını dişleri arasına almadan hemen önce devam etti, "Ben aşkı kaşfediyorum."
Ayaklarının altındaki soğuk zemin onu rahatlatıyordu. Kollarını havaya kaldırarak kendini esnetmeye başladı ve uzunca bir süre gerindi. "Aaah, Tokyo'nun havası her zaman bu denli kusursuz oluyor mudur acaba?" Ellerini boyası soyulmuş siyah balkon demirlerinin üzerine koydu ve gözlerini usulca kapadı, sanki son nefesini alıyormuş gibi çekti baharın kokusunu içine, ve düşündü; "Bu huzurlu zamanlarım en fazla ne kadar sürecek?" Duyduğu tanıdık kıkırtıyla birlikte tek gözünü aralayarak gözünün ucuyla yan balkona baktı, diğer gözünü de açıp iç çekti ve gözlerini devirerek ondan sadece üç yaş küçük olan karşı komşusuna bıkkın bakışlarından birini armağan etti. "Ne diye öyle kıkırdayıp duruyorsun sen?" ona daha yakın olabilmek için balkonun uç kısmına kadar ilerlemişti, dirseklerini balkon demirinin paslanmış kısımlarına yasladı ve çenesini avuç içine dayayarak devam etti, "Seni bu denli eğlendiren nedir? Seunghyun-ah?"
"Seungri."
"Ah, doğru. Üzgünüm, Seunghyun-ah."
"Bana Seungri diye hitap etmeni söylemiştim, Ji Yong."
Ji Yong, doğrularak umursamazca omuzlarını silkti ve topukları üzerinde arkasına dönerek elini havaya kaldırdı, "Sonra görüşürüz, Seunghyun-ah!!" odasına girmeden önce karşı komşusunun bağırışını işitti, "BANA SEUNGRI DEMENİ SÖYLEMİŞTİM! APTAL!!"
"Ne keyifli bir sabahtı" dedi alayla, dünden kalan çikolatalı ekmeğinin son parçalarını ağzına tıkıştırırken. Kapı kulpunu kavradığı sırada, kapının açılmasıyla, ağır kapının alnının ortasına çarpması bir oldu. Yere düşeceği sırada, içeri girmekte olan Taeyang'ın gözleri irice açıldı ve onu belinden sıkıca kavrayarak son anda düşmekten kurtardı. "J-Jiyong!! İyi misin?" Jiyong dişleri arasından tısladı, "Ölebilirdim seni aptal!" Karşı kapının açılıp, "B-ben sizi böldüm s-sanırım! Kusura bakmayın!" diye ciyaklayan Seungri'nin kapıyı hışımla kapatması bir olunca Jiyong şuan bulundukları pozisyonu ancak idrak edebilmişti. Ellerini Taeyang'ın göğsüne yaslayarak onu hızlıca iktirdi ve kendini dışarıya atarken işaret parmağını ona doğru doğrulttu, "S-sen! Senin yüzünden yanlış anlaşıldık! APTAL!!" Taeyang'ın ani kahkahası -bir de umursamaz tavırları var tabii- onu sinir etmeye yetiyordu -sahiden sinir olmuştu.-
Seungri sabah gördüğü manzaranın sadece dışarıdan yanlış anlaşılmaya sebep olan bir durum olması için dua ediyordu. Komşusuna, Jiyong'a, tarif edemediği şeyler hissediyor ve onu herkesten kıskanıyordu -dakikalar önce en sevdiği vazosunu kırması bunun bir diğer kanıtıydı. "Sen erkeksin Seungri! Bu çok yanlış!!" diyecek tipte birisi de değildi üstelik. Aşkın; cinsiyet, din, dil, ırk ve yaş tanımadığını biliyordu. Bunu kabullenmesi zor olmuştu tabii. Her şey, iki yıl önce, Jiyong denen herifin tam karşı dairesine taşınmasıyla başlamıştı. O günden beri sürekli kendini sorgulamış, araştırmış ve en sonunda cinsel yöneliminin farkına varmıştı. O geydi. O, Jiyong denen herife sırılsıklam aşık olan bir geydi. Ve eğer Jiyong denen herifin, onun ıslak rüyalarını süslediğini söyleyen olursa, bu kesinlikle kuru bir iftira olurdu. Ve biliyordu, karşı komşusu ileri derecede heteroydu. Yani gördüğü manzara basit bir yanlış anlaşılmadan ibaret olmalıydı. 'Ya da..' diye düşündü Seungri, 'belki de Taeyang denen o herif, onu basitçe taciz ediyordu'.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçekler, Hikayelerden Daha Tuhaftır.
Teen Fiction"Sahiden, Seuldan buraya, Tokyo'ya, sadece aşık olmak için mi geldin?" duyduğu kelimelerle birlikte dudaklarını alayla yana doğru kıvırdı, dilini viski bardağının etrafında gezdirirken dişleri arasından rahatça duyulabilecek, insanın içini gıdıklaya...