Bölüm 1: Yağmur

1 0 0
                                    

"Sona uğrarken başlangıcın kapısını çalmıştı..."

"Evet şimdi bu soruyu kim çözecek?" Matematik hocası tahtaya yazdığı sorulardan birini sınıfa yöneltirken herkes kendi kafasındaydı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Evet şimdi bu soruyu kim çözecek?" Matematik hocası tahtaya yazdığı sorulardan birini sınıfa yöneltirken herkes kendi kafasındaydı. Kimse soruyu yanıtlamak taraftarı değildi. Aradan gelen esneme sesleri ile hoca sessizce birşeyler mırıldanmış ardından soruyu kendisi çözmeye başlamıştı. Bu sırada benimde pek umrumda olmayan matematik dersini ekme isteğim artarken camdan dışarıya bakıyordum. Yağmur yağıyordu. 3. Kat katta bulunan sınıfımız fazla kalabalık olmasada normalin üzerinde öğrenciye sahipti. 30 kişilik koca bir sınıf. Yağan yağmur yeri hızlıca ıslatmış küçük küçük su gölleri yaratmıştı bile. Dışarıda beden dersi işleyen öğrenciler acaleyle okulun karşısında bulunan spor salonuna girmişlerdi. Kafamı sınıfa çevirdim. Önde oturanlar hocanın dediklerini yazarken benim gibi arkada oturanlar çokta hocayı takmayacak şekilde kendilerince takılıyorlardı. Ön çaprazımda oturan Çağlar'a baktım. Siyaha çalan saçlarını karıştırarak önündeki soruyu çözmeye çalışıyordu. Bu haline gülerek tekrar cama baktım.

Spor salonuna girmiş öğrenciler birbirini iterek dışarı çıkmışlardı. Arkadan gelen bir öğrencide spor salonunun kapısına kafa atmıştı. Sessiz bir çığlık attığım sırada sessiz sınıftaki herkes bana dönmüştü. Çok geçmeden tekrar önlerine dönünce dışarıya baktım. Son kez kafa attıktan sonra bana dönen bakışlar yerime mıhlanmamı sağlamıştı. Bana mı bakıyordu yoksa bana mı öyle geliyordu? Tekrar önünde dönüp giden öğrencilerin arkasından okul binasına girdi. Garip. Yağmaya devam eden yağmurun ardından zil sesi duyuldu. Öğlen yemeği ziliydi. Herkes ayağa kalktığı sırada sertçe açılan kapı eşliğinde içeriye Uras girmişti. Uras benim hem çocukluk arkadaşım hemde çocukluk aşkımdı. Kalbime soktuğum ilk bülbülümdü. Söz verdiğim ilk erkekti.
"Benimle geliyorsun." Tam Çağlar'ın yanına gideceğim sırada kolumu tutan Uras'a baktım. Sertçe beni çekmeye başladığında zorla kolumu kurtarmaya çalıştım.
"Ne yapıyorsun bırak!" Kolumu kurtararak ondan uzaklaştım.
"Bak okulda bir şeyler oluyor okuldan çıkmamız lazım." Fısıldayarak söyledikleriyle aklıma dışarıdaki öğrenci geldi.
"Uras neler oluyor?" Araya giren Çağlar'a karşı kısa bir açıklama yaparken okul anonsu duyuldu.
"Tüm öğrencilerin dikkatine! Tüm öğrencilerin dikkatine hızlıca konferans salonuna inmeniz rica olunur hızla konferans salonuna ininiz." Kısa ve net olan duyuruyla Uras'a baktım.
"Gitmeliyiz. Hemen." Diyerek bileğimi tuttu. Çağlarla birlikte Uras'ın peşine takıldık.
"Bileğimi bırak kendim gidebilirim." Kurduğum cümleyle bana bakıp elimi sertçe bıraktı. Bileğimi ovarken ilerlemeye devam ettim.
"Nereye gidiyoruz? Konferans salonu burada değil." Dediğim sırada önünden geçtiğimiz kızlar tuvaletinden bir çığlık koptu. Hepimiz yerimizde durup birbirimize bakarken Uras kapıya yaklaşıp yavaşça açtı. Arkadan gelen aksiyon müziği eşliğinde kapıyı ittirince. Zihnimden silmek istediğim bir görüntü. Keşke görmeseydim dediğim rüya olsun dediğim. Ama değildi bu rüya değildi. Müdür yardımcısı 11. sınıflardan bir kızın kafasını tutup sertçe lavabo aynasına vuruyordu. Kızın kafasından süzülen kırmızı sıvı beyaz mermerleri kendi rengine buluyordu. Kızın kafatası kemiği gözükecek kadar aşınmış derisi anlatılamayacak raddedeydi. Uras telaşla kapıyı kapattı. Midemde oluşan hareketlilik hiç iyi değildi.
"Kapıyı kapatacak birşeyler verin." Etrafa bakınarak kapıyı tutacak bir şeyler bakındım. Çağlar yanında duran viledanın sopasını Uras'a uzattı. Kapı kulbuna sıkıştırarak kapıdan çekildi. Elini bıraktığı gibi vurulmaya başlayan kapı yerimden sıçramama yetmişti.
" Neler oluyor burada? " Çağlar'a bakarak sorduğum soruya Uras cevap verdi.
"Yağan yağmur...İnsanları birer öldürücü makineye çevirdi."
"Nasıl yani?" Vurulmaya devam eden kapının arkasından Çağlar da soru sormuştu.
"Yağmurda bir tür virüs gibi bir şey var emin değilim ama değdiği zaman bilincini kaybediyorsun. Ve önüne gelen herkesi öldürmek istiyorsun... Şimdi buradan gidelim."

O koridordan uzaklaşırken son kez arkama baktım. Bir anda dolan koridor izdiham gibiydi insanlar korkudan, kaçmak için bir birini eziyor, birbirine vuruyordu. Gelen çığlıklar kulakları patlatacak kadar yüksekti.
"Daha hızlı koşun." Uras arkada ki öğrencilere bakarak bize döndü.
"Daha da hızlı." Koridordan çıkacakken Çağlar durup yangın tüpünün camına tekme attı. Çağlar'a bakarak "Ne yapıyorsun?" dedim. "Korunmak için emniyet alıyorum." diyerek yangın tüpünü eline aldı. Bu sırada kalorifer borusunu kıran Uras ile savunmasız ben kalmıştım. "Sen neden aldın?" dedim Uras'a.
"Seni korumak için." o bana sırıtarak bakarken gözlerimi devirdim.
"Yürüyün çocuklar." Çağlar bize seslenince koşmaya başladık tekrar.
Herkes alt kata inerken biz üst kata çıkıyorduk. Çağlar'a sorarcasına baktım. Omuz silkerek çıkmaya devam etti. Peşlerinden çıktım. Zaten tek yaptığım buydu. Okulun son katına gelmiştik. Çatı katı en son bu katta bulutların şeklini tahmin ederdik şimdi ise ne olduğunu bilmediğimiz şeylerden kaçıyorduk.
Çağlar kapıyı açtığı sırada şiddetle Yağan yağmurla ortada kalmıştık. Çağlar direk kolunu çekti ama eline iki üç damla yağmur gelmişti.
"Çağlar elin!" diyerek Çağlar'ın yanına gideceğim sırada Uras beni tuttu.
"Bekle." dedi ve devam etti. "Çağlar elini üzerine sil."
Çağlar elleri titrerken ellerini üzerine sürdü. Derin derin nefes almaya başladı. Mavi olan gözleri bize korku ile bakıyordu. Okyanus gözleri şimdi asi bir denize dönmüştü sanki. Diğer eli ile elini kaşımaya başlayınca elimle ağızımı kapattım. O kadar hızlı elini kaşıyordu ki eli kanamaya başlamıştı.

"Çağlar dur. Yapma." Yanına adım atacağım sırada Uras tekrar bunu engellemişti. Dolmaya başlayan gözlerimden önümü görmemeye başlamıştım.

"U-Uras öld-dür öldür beni." Nefesinin daraldığı bariz belliydi. Nafes alamıyordu sanki. Elleri boğazına gitti ve boğazını kaşımaya başladı. Akan yaşlarıma hıçkırıklarımı da eklemiştim. Bacaklarım titremeye başlamıştı ayakta zor duruyordum. Çünkü... Çünkü... Sanırım Çağlar'dan hoşlanıyorum belkide bu yüzden Uras'a olan sözümü tutmamıştım.
"Uras! Hemen!" dedikten sonra mavinin en güzel tonuna sahip gözleri beyaza dönmeye başlamıştı.
"Şimdi!"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 16, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Sessiz DipHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin