2002
Calum'ın elleri elimi sarmalamıştı. Küçük parmaklarıyla serçe ve yüzük parmağımı kapattı. İşaret de olabilir, anaokuluna gitmediğim bir günde o dersi işlemişlerdi. Baş parmağımı da kaldırınca gururla gülümsedi. ''İşte böyle.''
Elime baktım ve yüzümü buruşturdum. ''Calum, bu pek de silaha benzemiyor.''
Gülümsemesi soldu ve bilmiş bir ifade takındı. ''Hayatında hiç silah gördün mü ki?'' Başımı sallayınca güldü. ''Benziyor.'' Ona cevap verecektim fakat yan bahçeden gelen çığlık buna engel olmuştu. Gözlerimi kocaman açarak Calum'a döndüm, o da korkuyla bana bakıyordu. ''Sen bekle.'' Dedi. ''Ben hemen geleceğim.''
Başımı salladım. ''Ben de geleceğim!'' Ofladı ama hayır demedi. İlerlemeye başladık.
2014
''Melanie, biraz yavaş ye!'' Babam gülerken ağzıma bir peynir dilimi tıktım. Okula geç kalacak olan o değildi.
Ağzımdakileri bitirip meyve suyunu da diktikten sonra ayağa kalktım. ''Ben okula gidiyorum.''
Babam başıyla onaylarken, annem ''Belki bu sene arkadaşlıklarını düzeltirsin Melanie?'' diyerek gülümsedi. Ah, tabii ki de Calum Aptal Hood'dan bahsediyordu. ''Tatlım, Joy ve ben bu duruma gerçekten çok üzülüyoruz. Siz ikiniz çocukluk arkadaşısınız, böyle davranmanıza neden olan ne ise çözmelisiniz.''
Anneme bir neden olmadığını, Calum'ın nedensizce benden uzaklaştığını açıklamaya uğraşmadım bile. Sadece oflayarak onu onayladım. Babama el salladıktan sonra evden çıktım ve Amy'ye mesaj attım.
''Evinize doğru geliyorum. Dışarı çık.''
Başımı kaldırdığımda yolda yürürken mesajlaşmamam gerektiğini kendime bir kez daha hatırlattım çünkü başımı kaldırmasaydım birkaç metre sonra Calum'a çarpacaktım. Muhtemelen okula Ashton'la beraber gidecekti. Hala kendinden iki yaş birik biriyle nasıl bu kadar yakın olabildiğini anlayamıyordum. Müzik zevki olmalıydı. Kesinlikle müzik zevki. Yoksa neden lise dörtlerden birisi onunla takılsın ki? Saçma.
Yanımdan geçerken gözlerini üzerime hissettim. Yutkundum. Zaten ne kadar üzüldüğümün farkındaydı, bunu zorlaştırmasına gerek yoktu. Eskiden onun kahverengi gözlerine bakmanın çok zor olduğunu, bana o iğrenç olayı hatırlattığını düşünürdüm. Ama yanılmışım, gözlerine bakamamak çok daha zormuş.
Gözlerini üzerimden çektiğinde nefesimi rahatça dışarı verdim ve adımlarımı hızlandırdım. Amy'yi görmüştüm, el sallayınca o da salladı. Gülümsedim. Lisemin hayatımın ikinci yılına hazır mıydım?
Kesinlikle.
~
''Çocuklar, bugün ders işlemeyeceğiz.'' Sevinç çığlıklarından biri kesinlikle benden gelmemişti, aksine oflamıştım. Biyoloji'yi severdim. ''Ama, tıbbi güvenliğiniz hakkında bilgiler vermesi için Bay White'ı çağırdım.'' Bay White kırklarında, saçlarında beyazları olan bir adamdı, fitti ve bir duruşu vardı.
Gülümsedi. ''Merhaba çocuklar. Bugün size kendi sağlığınızı korumanız ve başkalarının sağlığı tehlikedeyken ne yapmanız gerektiği hakkında birkaç bilgi vereceğim. Öncelikle, sizin sağlığınızdan başlayalım. Temiz olmaya dikkat etmelisiniz, bağışıklık sisteminiz ne kadar kuvvetli olursa olsun siz dikkat etmedikçe güçsüzleşir. Ayrıca sağlıklı beslenmelisiniz, ülkemizin en büyük sorunu obezite.'' Yerimde rahatsızca kıpırdandım. Birileri kırılabilirdi. ''Bunun dışında, intihara meyilliyseniz ve ya öyle birilerini tanıyorsanız, lütfen 1 800 273 T A L K (8255) numarasını arayın. Ve... Vurulma olaylarında ise hemen polisi ve ambulansı arayın. Hemen.'' Bay White konuşmaya devam etti fakat dinlemedim. Gözlerim Calum'a kaydı, çenesi kasılmıştı ve kalemi sıkıca tutuyordu. Bakışlarımı hissetmiş olmalı ki bana döndü. Güzel kahverengi gözlerine sadece birkaç saniye bakabildim, daha sonra göz yaşlarıyla bakışım buğulandı. Başımı hemen çevirdim, bu sayede göz yaşlarım kucağıma aktı. Lanet olasıca Bay White beni böyle görürse yanlış anlayabilirdi, bu yüzden hızlıca hırkamın kol uçlarıyla göz yaşlarımı sildim.
Ağladığımı fark eden Amy beni dürterek fısıldadı. ''Melanie, ne oluyor?'' Başımı bir şey olmadığını işaret edercesine salladım.
Bu sırada telefonum titredi, kimin yazdığına bile bakmadım, şu an okuyacak durumda değildim. Bir kere daha titredi, ama cidden umrumda değildi. Başımı kaldırdım ve Bay White'a odaklanmaya çalıştım. Bu sırada Calum'ın sahte öksürüğünü duydum. Sahte.
Altı yaşındayken bir oyun grubuna katılmak istemezsek böyle yapardık. Sahte bir şekilde öksürürdük.
Bu bizim işaretimizdi. Çantamın fermuarlarını hızla açıp telefonumu aramaya başladım. Bulduğumda çantadan çıkarmaya gerek bile duymadan kilit tuşuna bastım ve gelen mesaja baktım. Numara kayıtlı değildi ama kimden olduğu aşikardı.
''Konuşmamız gerek.''

ŞİMDİ OKUDUĞUN
bang bang || hood
FanfictionO beni vurdu, bang bang . Ben yere düştüm, bang bang . O korkunç ses, bang bang . Bebeğim beni vurdu . @cuddlingwithmalum için yazılmıştır. |hazel|