Hayır hayır hayır hayır.
Calum Lanet Olasıca Hood ile konuşmak istemiyordum. Bana kahverengi gözleri ile bakmasını istemiyordum. İsmimi söylemesini istemiyordum.
Belki sınıftan hızlıca çıkarsam ve gün boyunca saklanırsam beni bulamazdı?
Tamam, saçmalıyordum ama cidden onunla konuşmak istemiyordum.
Zilin çalmasına iki dakika vardı ve Calum'dan kaçabilirdim. Evet, bunu yapabilirdim.
Hadi, Melanie. Hadi.
Defterimi çantama tıkarken Amy kaşlarını çatmış beni süzüyordu. ''Mel, gerçekten iyi olduğuna emi-''
Dudağımı ısırdım. ''Amy, durum gerçekten çok karışık ve sana yemin ederim, yemin ederim durumu açıklayacağım. Sadece zil çaldığı gibi buradan çıkmam gerek.'' Başını salladı ama endişeyle beni süzmeye devam etti, ben de önüme döndüm.
Zil çaldığı gibi hızlıca sıramdan kalktım ve yürümeye başladım, ayağım bir şeye takılmıştı, düşüyordum ki bir şey beni tuttu.
İki şey de Calum'a aitti. Takıldığım şey ayağı, beni tutansa elleriydi. Lanet olasıca Bay White ve lanet olasıca tüm sınıf bize bakıyordu ama benim bakabildiğim tek şey Calum'ın gözleriydi.
Tanrım, gözlerinde bir sorun vardı. Çok güzellerdi.
Toparlanmama rağmen beni bırakmadı. İnsanlar, Angie hariç, toplanmaya başladı ve bize bakmayı bıraktı, gürültü başlamıştı. Yine de Calum'ın gülümsedikten sonra dediklerini duydum. ''Bir yere mi gidiyorsun, küçük savaşçı?''
Yutkundum ve kendimi ondan uzaklaştırdım, artık altı yaşında değildim, değildik. Kaşlarımı kaldırdım. ''Ne var, Hood?''
Diliyle üst dudağını ıslatarak ''Hood mu?'' dedi, beni taklit ederek. ''Şimdi de Hood mu olduk?''
Kaşlarımı kaldırdım. ''Soyadının bu olduğunu zannediyordum?''
İç çekti. ''Zaten öyle.'' Derin bir nefes alıp bana baktı. ''Konuşabilir miyiz?''
Yapmacık bir şekilde gülümsedim. ''Hayır.''
Kaşlarını çattı. ''Bu bir soru değildi.''
Ellerimi havaya kaldırdım. ''Senin için kötü olmuş.'' Kolumdan tutup beni sürüklemeye başladı. Kaşlarımı çatıp ona baktım. ''Hey, ne yapıyorsun?!''
Beni tuvaletlerin olduğu koridora soktu, kimse yoktu. ''Şaka kaldıracak vaktim yok. Konuşmak istiyorum.'' Gözlerimin içine bakıyordu aramızda beş santimetre falan vardı ve tanrım Calum'ın gözlerinden daha önce bahsetmiş miydim?
Kolumu çektim ve kendimi duvara yasladım. ''Ne söyleyeceksen söyle.''
Yere bakıyordu ve bu ona karşın olan gardımı korumamı sağlıyordu. ''Annem söyledi... O adamı öldüren kişi...'' Yutkundu ve yeniden gözlerimizi birleştirdi. ''Yakalanmış.''
Bu sefer başını eğen kişi bendim. ''Ah.''
Calum bir adım attı. ''Mel...'' Elimi havaya kaldırdım ve diğer adımını atmasını engelledim. Gözlerim dolmuştu.
Ben lanet olasıca bir sulu gözdüm. ''Yaklaşma.''
Ellerini havaya kaldırdı, sonra serbest bıraktı. ''Özür dilerim, tamam mı?!''
Sesini yükselttiğinde, ben de ondan aşağı kalmadım, gözlerimi kısıp ona yaklaştım. Aramızdaki mesafe gittikçe azalıyordu. ''Ne için? Beni aniden yapayalnız bıraktığın için mi?'' Elimi yumruk yaptım ve göğsüne vurdum. ''Haftalarca, yaşıtlarım gibi lisemin hayalini kurmak yerine hatamı düşündüm, Calum! Evden çıkmadım bile. Ve gelmiş şimdi sadece özür mü diliyorsun?'' Histerik bir kahkaha attım. ''Her gün o silah sesiyle kabuslarımdan uyandım ve son dört senedir sarılacak bir Calum'ım olmadı!''
Beni aniden kendine çektiğinde onu itmedim. Aksine sarmaladım ve başımı boynuna gömdüm.
Ondan nefret ettiğim kadar onu seviyordum. Calum Lanet Olasıca Hood'u deli gibi özlemiştim ve ondan nefret ediyordum ve seviyordum ve ah gözlerinin ve parfümünün harika olduğundan bahsetmiş miydim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bang bang || hood
FanfikceO beni vurdu, bang bang . Ben yere düştüm, bang bang . O korkunç ses, bang bang . Bebeğim beni vurdu . @cuddlingwithmalum için yazılmıştır. |hazel|