4・Sensitive Heart

21 3 3
                                    


Oturduğu banktan kalktı 3. sınıf olan Park Jimin. Dersleri yoğundu ve çalışmayı düşünmek bile yorulmasına yetiyordu artık. İyi bir üniversite istemişti her zaman. Saygı duyulmak istiyordu ilerde. Hayatının merkezine bu amacı yerleştirmişti genç. Bazen boğulduğu doğruydu ama alt sınıftaki çocuk bunu hafifletiyordu. Jeon Jungkook onun yakın arkadaşı ve hoşlandığı veletti. Merdivenleri çıkarken onu görmesiyle gülümseyip yanına gitti. Uzun olan, elini hyungunun siyah saçlarına koyup kısa olduğunu belirtti. "Naber hyung?"

Jimin kaşlarını çatıp elini saçlarından itti. "Yapma şöyle hareketler."

"Niyeymiş? Kısasın işte." Jungkook gözlerini devirip dişlerini ortaya çıkardığında Jimin konunun ne olduğunu unuttu. Gülüşünden öpmek istedi ama dudağını yalamasıyla kaldı. Bakışlarının gülüşünde takıldığından olsa gerek Jungkook'un yutkunuşunu göremedi."Hyung, lavaboya gelsene benimle. Yalnız gitmeyi sevmiyorum biliyorsun."

Bakışlarını dudaklarından ayırıp gözlerine çıkardığında kafasıyla onayladı ve onunla beraber aşağı indi. Sessizce karanlık koridorun sonundaki tuvalete gidiyorlardı. Kapıyı açıp içeri girdiklerinde Jimin lavaboya yaslanıp Jungkook'u beklemeye başladı. Jungkook da ellerini cebinden çıkarıp herhangi bir kabine girmeye yönelmişti ki aniden arkasını dönüp hızlı adımlarla Jimin'in yanına gidip omuzlarını sıkıca kavradı. Park Jimin neye uğradığını şaşırsa da kararmış gözlere bakmayı sürdürdü.

"Niye böylesin sen?"

Jimin gözlerini açmış bakıyordu sadece. Hareket edemiyor, beklemediği bu harekete tepki veremiyordu. "N-nasılım?"

Jungkook dudağının kenarını kıvırdı. "Böyle işte, sevilesi."

Jimin'in kalbi koşuya çıkmış gibi atıyordu. Kopya çekerken pompalanan kandan bile fazla kan pompalıyordu kalbi şu an. Beklememişti. Sevilesi olanın Jungkook olduğunu düşünmüştü hep. Kendisi de sevilmeyen biri değildi aslında ama sevdiği kişinin onu o anlamda sevmediğini düşündüğündendi belki. Yapabildiği tek şey susmaktı şu dakikalarda. "Gözlerine dakikalarca bakabilirim, saçlarının içinde parmaklarımı gezdirebilirim, ellerini uzun süre tutabilirim."

İnce parmaklarını omzundan yanağına çıkardı. Gözlerini, şaşkınlığını atıp duyduğu itiraflar karşısında yumuşayan gözlerden çekip dudaklarına indirdi. "Dudaklarını soluğum kesilene kadar öpebilirim."

Diğer elini de yanağına çıkardı. Jimin de hareket edebildiğinde kendi elini onun bileğine koyup tuttu. Konuşabileceğini hala zannetmiyordu ama onu sabaha kadar dinleyebilirdi. Jungkook dikleşip biraz daha yaklaştı minik bedene. Olumsuz bir tepki almamasına sevinmişti. Kafasını eğip iyice yaklaştı büyük gözlere. Nefesinin dudaklarına çarpmasına neden olmuştu konuşmasıyla.

"Seni, sen beni sevmeyi bırakana dek sevebilirim."

Yumuşak sözleri gibi yumuşak bir şekilde öptü dolgun dudakları. Eliyle Jimin'in saçlarını okşuyor bir yandan da öpüşünün içine dilini de katıyordu. Jungkook dilini Jimin'in diliyle buluşturduğunda ikisi de titremişti ve Jimin geriye çekmişti dudaklarını.

"Ne zaman olduğunu bilmiyorum."

Nefes nefeseydi ikisi de. Alınları birleşik olduğu için hissediyorlardı hala yüzlerindeki sıcaklıkları.

"Seni ne zaman sevmeye başladığımı bilmiyorum... Neyini sevdiğimi bilmiyorum. Sadece..."

Alnını alnından ayırıp Jungkook'un terlemiş saçlarını eliyle kenarı itti. Yüzünü inceledi. Her şeyini seviyordu galiba. Gözlerini, minik dudaklarını,  dişlerini ve diğer her bir şeyini. Bakışlarını gözlerine çıkarıp güldü.

Snowflake | vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin