-3-

434 36 8
                                    

Jeon Jungkook

Başına giren ağrı ile araladı gözlerini. Duyduğu ses hala kulaklarını çınlatıyordu. Baş ağrısı ise fazlasıyla şiddetliydi. Sanki kafasının içinde birisi vardı ve balyozla darbeler indiriyordu.

Etrafa baktığında sadece bir adam olduğunu ve başının üzerinde diş doktorlarının kullandığı aletten olduğunu gördü. Daha doğrusu sanki kafasının röntgenini çekiyormuş gibi duruyordu. Hemen duvarda renkli bir piramit şekli vardı.

"Demek uyandın genç adam."

"Kimsiniz ve neden çocukları topluyorsunuz? Bize ne yapacaksınız?"

"Sakin ol. Önce kendimi tanıtmama izin ver. Adım Namjoon. Kim Namjoon. Sen kimsin?"

"Jungkook. Jeon Jungkook."

"Kaç yaşındasın Jungkook?"

"18 yaşımdayım ama bunun konumuzla ne alakası var?"

Namjoon gözlüklerini düzeltti ve Jungkook'un daha yeni gördüğü bilgisayarın karşısına geçti.

"Pekala Jungkook. Sana hangi renkte olduğunu söylediler mi?"

Jungkook anlamazca doktora baktı. Dediklerini anlamıyordu. Ona renk ile ilgili hiçbir bilgi verilmemişti.

"Ne renginden söz ediyorsun sen?"

Namjoon başını ekrandan kaldırdı ve Jungkook'a baktı. Anlamadığı aşikardı.

"Buraya gelen her çocuğun bir rengi vardır. Piramidin alt kısmı güvenlidir. -piramidin altında bulunan aşağıdan yukarıya doğru yeşil, altın ve mavi renklerini gösterdi.- Ama üst kısmı oldukça tehlikelidir. -piramidin üstünde bulunan sırasıyla kırmızı ve turuncu renkleri gösterdi.- Tehlike grubu fazlasıyla nadirdir. Senin mavi çıkacağını hissediyorum. Bulunduğun renge göre gruplara yerleştirileceksin. Yeşiller zekidir, onlardan daha zeki bir grup yoktur. Altınlar elektriği kontrol eder. Maviler telekinezi yapar. Nesneleri hareket ettirirler."

Jungkook anlarcasına başını salladı ve gözünü Namjoon'dan çekip yarısını görebildiği bilgisayara dikti. Namjoon birkaç ayar ile oynadı ve ekranda çıkan renge baktı. 

Bilgisayarda tehlike piramidinin en üstünde yer alan turuncu renk çıkmıştı.

Namjoon gözlerini şaşkınca açtı ama belli etmemeye çalışarak normale döndü. Fark ettirmemeye çalışarak çekmeceyi açtı ve bir şırınga çıkardı. Kapağını yavaşça tek eliyle çıkarıp şırıngayı doktor önlüğünün altına sakladı. 

Jungkook her şeyi görmüştü. Turuncu olduğunu ve şırıngayı da.

Namjoon Jungkook'a doğru yavaş yavaş yaklaşmıştı ki Jungkook birden ayaklanıp yatırıldığı yerden kalktı. Kapıya doğru koşmaya başladı. Ama kapıyı açamadan Namjoon onu yakalamıştı. 

Jungkook yere doğru kaydı ve birden Namjoon'un bileğini tuttu. Gözleri bir anda turuncu olmuştu.

"Ben turuncu değilim. Ben yeşilim."

Namjoon duyduğu kelimelerle yavaşça Jungkook'u bıraktı ve bilgisayara doğru ilerledi. Ekrandaki turuncuyu yeşil olarak değiştirdi ve Jungkook'u yeşil grubuna aldı.

Kim Taehyung (aynı anda)

Taehyung gözüne tutulan ışıkla yavaşça gözlerini araladı. Başı feci derecede ağrıyordu. Gözlerine tutulan ışık da gözlerini yakıyordu.

"Hey. Beni duyuyor musun? İyi misin?"

Taehyung gözünden çekilen ışıktan istifade gözlerini kendisine bakan pembe saçlı adama çevirdi. Kendisine endişeliymiş gibi bakıyordu. 

"İ-iyiyim. Neredeyim ben? Ne oldu?"

"Öncelikle kendimi tanıtayım. Ben Seokjin. Kim Seokjin. Bulunduğun yerde bir doktorum. Uyanman normalden uzun sürdüğü için endişelendim."

"Sorun yok. Ben iyiyim."

Seokjin anladığını belirterek Taehyung'un üzerinden kalktı ve sandalyesine yaslandı. 

"Adın nedir bakalım?"

"Adım Taehyung. Kim Taehyung. 17 yaşımdayım."

"Sana buraya gelirken rengini söylediler mi?"

Taehyung kaşlarını çattı ve başını salladı. Renkler hakkında bir fikri yoktu.

"Bak Taehyung. Buraya gelen her çocuğun bir rengi vardır. Zararsız olan yeşil, altın ve maviler var. Bir de tehlikeli olan kırmızı ve turuncular. Yeşiller zeki grup, maviler telekinezi yapan grup ve son olarak altınlar elektriği kontrol eden gruptur. Sen de bulunduğun renge göre bir gruba yerleştirileceksin."

Taehyung başını salladı Seokjin'e bakarak. Pembe saçları ve doktor önlüğü onu sevimli gösteriyordu. Onu sevmişti ama kim olduğunu bilmediği birisine güvenemezdi. 

Seokjin bilgisayarının başına geçti ve çıkan renge baktı. Çıkan renk turuncuydu. Piramidin en üstünde yer alan en nadir gruptandı.

Endişeyle camları kapadı ve kapıyı kilitledi. Hemen Taehyung'un yanına oturdu.

"Bak Taehyung. Çıkan renk turuncu. Bunu kimseye söylememelisin. Yoksa seni öldürürler. Bu yüzden rengini yeşil olarak gireceğim. Ne olursa olsun bunu kimseye söyleme."

Taehyung şaşkınca Seokjin'e baktı. Ona yardım etmesi için bir sebep yokken yardım ediyordu. Bu ona fazla şüpheli gelmişti.

"Bana yardım etmen için bir sebep yok. Hayatımı kurtarmak zorunda değilsin. Bunu neden yapıyorsun?"

"Çünkü artık daha fazla kişinin ölmesine göze alamam. Buraya gelen her gruptan mutlaka bir turuncu çıkıyor. Ve şimdiye dek buraya gelen ve yaşayan turuncu olmadı."

Taehyung şaşkınca Seokjin'e baktı. Haklı olabilirdi. Bu söylediklerini bu sebep olarak kabul edebilirdi. 

"Taehyung rengini yeşil olarak girdim. Kimseye asla rengini söyleme. Ve asla ama asla gücünü kullanma. Seni hemen bulurlar."

Taehyung tekrar başını salladı. Artık Seokjin'e güvenebileceğini hissediyordu.

Kurgu hayatım gibi. Şimdilik nereye gidiyor belli değil. Lütfen hikayemi sevin. <3

ORANGE - TAEKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin