“Durdur arabayı! Yer değiştirelim.” Dedi Caleb bağırarak, Michel kızmak ve durmak arasında sıkışıp kalırken hızlı karar vermesi gerektiğinin farkındaydı tıpkı Caleb’in ondan daha iyi araba kullanıdığının farkında olduğu gibi. Arabayı ani bir frenle durdururken kendine lanetler okuyordu. Caleb ise yaptığı şeyin Micheal’e ne hissettireceğinden emin değildi. Kahverengi gözleri endişeyle Michel’in arabadan inişini izledi. Michel hızlı adımlarla diğer tarafına koşarken arabanın Caleb çoktan kapıları kilitleyerek şoför koltuğuna yerleşmişti. Micheal kapıyı açmaya çabalayarak cama vurdu ama çok geçti, Caleb gözlerindeki endişeyle Micheal’in kısa saçlarına ve ardından ela gözlerine bakarak arabayı çalıştırdı.
“Hayır!” diye bağırdı Michel ama ona engel olamayacağının farkındaydı. Caleb her zaman aklına koyduğunu yapardı. Elini kapıdan çekerken sımsıkı yumruk yaptı ama polislerin siren seslerini duyduğunda öfkesine rağmen arabadan bir adım uzaklaştı. Bunların hepsi sanki saatler sürmüş gibiydi ama sadece saniyeler içinde gerçekleşmişti. Caleb, Michel’i arkasında bırakarak uzaklaşırken Michel öylece durup arabanın gidişini izledi ta ki polis sirenleri çok yakınında çınlarken kendini çöp konteynırlarının arkasına atabilirdi. Polis arabaları hızla ve gürültüyle yanından geçerken sessizce bekledi ama içinde öfkeden volkanlar patlıyordu. Polislerin siren sesi gitgide uzaklaşırken hızla ayaklandı ve en yakın yola doğru koştu. Yetişmeliydi, Caleb’in ne yapacağını biliyordu. Her zaman yaptığı şeyi yapacak, Michel’i koruyacaktı ama bu seferki farklıydı. Eğer Caleb yakalanırsa onun için hiç iyi şeyler olmayacaktı. Bu sefer buna izin veremezdi. Ne olursa olsun ona engel olmalıydı. Yoldan geçen boş taksinin önüne atlarken bir yandan da Caleb’i arıyordu.
Son çalışta Caleb telefonu açtı. Önündeki polis barikatını gördüğünde arabanın tekerlekleri çığlık atarak durdu. Arabadan inmeden Michel’in sesini duymak istemişti;
“Mich.” Dedi, oldukça sakin ve kısık sesle kızın ona bağırmalarına aldırış etmeden, Michel telefonun diğer ucundaki sakinliği duyduğunda yakalandığını anlamakta gecikmemişti. Derin bir nefes alarak susarken;
“Mich. Sakın polislere beni yalanlayan bir şey söyleme, ben halledeceğim. Eve git.” Derken bile Caleb, Mich’in dediklerini yapmayacağını biliyordu ama yapmasını diliyordu. Onun başının belaya girmesini istemiyordu.
"Caleb-"
“Seni seviyorum, Mich.” Diyerek telefonu kapattı, Caleb ve gözlerini camına silahının namlusunu dayamış olan polise baktı.
“Bayım, arabadan elleriniz havada yavaşça inin!” derken polisin sesi oldukça sertti. Caleb ağır hareketlerle arabadan indi ve ellerini havaya kaldırdı.
“Sırtınızı bana dönerek, arabaya yaslanın ve bacaklarınızı aralayın!”
Caleb söylenenleri yaparken Mich takside kendine ve Caleb'a söylenerek çoktan merkeze gelmişti. Koşarak içeri girdi ve orada olan polislerden birinin koluna yapışarak;
“Caleb’i getirdiler mi?” diye bağırdı, polis ona kaşlarını çatarak bakarken kızın yüzündeki korku ve endişeyi gördüğünde yumuşadı;
“Bayan, sakin olun. Kimden bahsettiğinizi bilmiyorum. Daha net bilgiler verebilir misiniz?” dedi ama Mich onu dinlemiyordu çünkü Caleb elleri arkasında yanında iki polis memuruyla binaya giriyordu ve kızgın gözleri Mich’in gözlerine kilitlenmişti. Mich korkuyla ona doğru yaklaştı;
“Caleb! Beni dinlemelisin!” dedi polisler onu uzaklaştırmaya çalıştı.
“Mich! Sana eve git dedim! Suçumu üzerine almaya çalışma!” diye bağırdı, Mich’in gözleri iri iri olmuştu. Caleb, polislerinde duyacağı şekilde suçunu üstüne almamasını söylemişti, şimdi kimse ona inanmayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Caleb
Romance"Müzik dinler misiniz?" Mich ona karşılık veremeden cama döndü; "Kaç doz alırsam öldürür?" "Öyle bir etkisi olduğunu sanmıyorum ama yatıştırır." Dedi, Mich'in dudakları alaycı bir şekilde kıvrılırken alayı şoföre değildi, hayataydı. Yatıştırmak iste...