8.Bölüm

18 2 0
                                    

(8)

Melodi

Merhaba Kore

Hesapladığımdan 5 dk erken inmiştik. Seul'de hava gerçekten göz alıcıydı. Sanki bana özel cilve yapıyordu "Melodi Kara benden ne olur nefret etme!". Üzgünüm Kore, bir cilve ile çözülecek karı-koca misali ilişkimiz yok.

Ümit Amca tüm yolculuk boyunca uyumuştu, Karl zaten kendine haline, müzik ve oyunla geçirmişti yolculuğu. Ben ise heyecanlıydım daha önce hiç böyle hissetmemiştim. İnsanların tüm o sınavlardan önce bahsettikleri o heyecan denilen şey bu olmalıydı. Havaalanında valizlerimizi beklerken de hissettiğim buydu. Aslında iki heyecanım vardı, birincisi ailemin öldüğü o eve gidiyorduk. On beş yıl boyunca tüm çalışmalarımızdan kazandığımızı bugüne biriktirmiştik. Babam da diplomat olarak görev aldığı bu ülkede emekli olup yaşamak istiyordu ama kaderinde burada ölmek yazılmış olmalıydı. Bu sebeple belki de onun bu hayalini gerçekleştirmek istediğimden, ne kadar acı da olsa o evi almak istemiştim. Büyük bir evdi, mimarisi ve alt yapısı güçlüydü ayrıca, bizim için oldukça gerekli özelliklerdi bunlar. İkinci heyecanım birazdan pasaport kontrolünden geçecek olmamızdı. Çünkü buraya yeni bir kimlikle geliyorduk. Karl'ın yeteneğini böylece test etmiş olacaktık, yeni kimlikleri o hazırlamıştı. Burada da bir aile görüntüsü çizecektik, Ümit Amca yine baba, Karl ve ben kardeş rolündeydik. Annemiz de Bayan Bang olacaktı. Karl'ın küçüklüğünü hep birlikte yaşadığımızdan birlikte fazlaca fotoğrafımız vardı. İnandırıcılık açısından onları da almıştık. Aslında ben buna gerek olmadığını söylemiştim, çünkü Karl'ın özelini daha fazla kullanmak istemiyordum, ama Karl ısrar etti, zaten annesiyle olan bu resimleri yanına alacağını ve 'bu benim annem' demenin onun açısından yalan olmayacağını yani onu kullanmış sayılmayacağımı söyleyerek beni rahatlatmaya çalışmıştı. Teşekkürler Karl. Tekrar kimliğimize gelecek olursak; uzun yıllardır Amerika'da yaşayan Collinson ailesi olacaktık. Anne ve babamız orada tanışmışlardı. Ben babama Karl anneme benziyor olacaktı. Ümit Amca'nın yeni adı Jason'dı. Türk kimliğinden sıyrılmak istiyorduk. Ama iyi ki benim evrensel bir ismim vardı. Çünkü ismimi değiştirmek istemiyordum. Bu isimle Kim Tae San'ı karşılamak istiyordum. Duyduğunda tepkisinin ne olacağını merak ediyordum. Acaba o akşam yemeğinden hafızsında kalan bir isim miydim? Ya da babam bizden mutlaka çok bahsetmiştir, Bay Kim bu bahislerden ne kadarını hatırlıyordu? Sabırsızlıkla beklediğim anlardan biridir bu tanışma anı. O yüzden ben hala Melodi'ydim, ama Melody Collinson.

Başarmıştık. Sorunsuz bir ülkeye giriş gerçekleştirmiştik. Karl'a döndüm, "Şu an gerçekten sana hayran oldum, bir imzanı alabilir miyim?" diye takıldım, "Ablaya bakar mısın, Harvard hukuk mezunu ve kardeşi yasa dışı işler yapınca ağzı kulaklarına varıyor, ironik." Şekilde gayet sakin ve hoş bir cevap almıştım Karl'dan. "Bir şeyi iyi ya da kötü yapabilmek için önce o konu hakkında bilgin olmalı Karl öyle değil mi? Einstein atomu parçaladı, bir fizikçi olarak, ve ondan bombayı da yine fizikçiler yaptı" Ümit Amca lafa girmişti, "Günaydın Ümit Amca, biliyor musun üniversitede kesinlikle fizik okuyacağım. Çünkü uyuyup uyuyup, birden canlanıp konuya süper giriş yapmanın artık fizikçilere has olduğunu düşünüyorum, gerçekten inanılmazsın!" Karl duygularını gizleyemezdi ama tavrı hep sakin ve rahattı. "Hayır Karl'cığım bu sadece Ümit Amca'ya özel bir durum. Sen bilmezsin ama okurken bölüm arkadaşları bu özelliği yüzünden nefret ederlermiş ondan, işte o da çareyi sosyal bilim bölümlerinin orda takılmakta bulurken babamla karşılaşmışlar" diye güzel bir muhabbetle ilerlerken bir taksiye bindik.

....

Evimiz Gwanjin-do 2.cadde 27.sokaktaydı. Taksiyle caddeye girdiğimizde sanki daha fazla ilerleyemeyecek gibi hissettim. Nefes alışım zorlaşmıştı, eve girebilecek miydim? Şurada kendimi öldürmem belki daha mantıklı olacaktı. Ümit Amca durumu fark etmiş olacak ki elimi tuttu "Sakin ol Melodi, sen tanıdığım en güçlü küçük kızdın. Şimdi de daha güçlü bir genç kızsın ve hayatında en güzel anılara sahip olduğun eve gidiyorsun. Unutma o evde kötü hiçbir anı yaşamadın" Ümit Amca kısacası 'kötü olayları düşünme ki rahatla'yı daha yüreklendirici olarak zikrediyordu. Evin önüne geldik, herkes inmiş valizleri çıkarırken ben titreyen bacaklarımla ancak inmiştim. Karl yanıma geldi ve kolumdan tuttu, kötü olduğumu bildiğini hissettirmemek adına "Hadi bakalım Melodi Hanım evinin kapılarını sen aç" diyerek anahtarı avuçlarıma bıraktı. Bahçe kapısını açtım, sonra o küçücük bahçeyi ne kadar sürede geçip evin kapısına vardığımı bilmiyorum ama herkes çok sabırlı davranıyordu. Ne Karl ne de Ümit Amca çabuk olmam konusunda ısrar etmiyorlardı. Bugün burada iyi ki yanımdalar diye düşündüm. Bu cesaretle kapıyı açtım, ilerledim, ilk girdiğim yer üç güzel insanın cansız bedenlerinin değdiği salon oldu. Bir an tekrar 8 yaşımdaydım sanki, kalakalmıştım! "Ben çok açım sokağı dönerken market gördüm hemen gidip pratik yiyecek bakıyorum" diyerek evden çıktı Karl. Ümit Amca da sessizce benim göremeyeceğim bir yere geçti. Ama o beni görebiliyordu büyük bir ihtimalle... kaplumbağa adımlarımla merdivene yöneldim, on beş yıl önceki sesler kulaklarımdaydı. Koridorun öbür ucundaki 'eski' odamın kapısına geldim, ellerim yine kapının kolunda kilitli kalmıştı, açmaya cesaretim değil gücüm kalmamıştı! Son bir hamle ile kapıyı açtım, karşımda minik yatağım duruyordu. Gerçekten çok küçükmüşüm! Kapıyı kapadım ve orada takatim kesildi. Yere düşmüştüm, engel olamadığım sıvılar geliyordu gözlerimden. On beş yıl önce en son Gwanjin-da karakolunda bu sıvılarla sabahlamıştım. Sonra bir daha hiç böyle bir şey olmadı. Koridordan ayak sesi geliyordu, Ümit Amca endişeliydi galiba, kendimi hafif toparladım "Ümit Amca ben biraz burada kalmak istiyorum, sen aşağıda bekleyebilirsin " dedim. Çünkü ağlamak istiyordum, ölesiye...

MIKNATISHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin