multimedia: ışık
"Duyduk duymadık demeyin! Kraliyetimizin Lideri Gölge TOYGAR ile canları pahasına güç yarışmasına girenleri saraya bekliyoruz. Para ödülü 1000 altındır. Eğer liderimizi yenemezseniz öldünüz demektir. Ölürseniz ailenize bir miktar para yatırılacaktır. Sadece erkekler katılabilir. Duyanlar duymayanlara duyursun!"
Genç kız duyduğu kelimelerle gözlerini o tarafa çevirdi. Ailesinin buna ihtiyacı vardı. Tabi aile diye denilene kanmayın arkadaşı ve arkadaşının küçük kız kardeşiyle yaşıyordu. Annesi ve babası yoktu.
Halk şaşkınlıkla duyuru yapan adamı izliyordu. Bu halkta pek fakir olmazdı. Ancak aç gözlü olmaları, onları daha fazla para istemelerini sağlıyordu.
Kız aklından bir an için "katılsam mı acaba?" diye geçirmişti. gerçekten ihtiyacı vardı. Arkadaşıyla oturduğu tümsekten kalktı.
"Ben gidiyorum Zehra. Eve gitmem gerek. Defne beni bekliyordur."
Yüzünü buruşturarak, kafasını salladı. Defne'den hoşlanmadığı bariz belliydi. Genç kız arkadaşıyla birlikte inşa ettiği küçük evinin yolunu tuttu.
Bir süre sonra evine geldiğinde, arkadaşı başını yere eğmiş uyuyan küçük kardeşine bakıyordu. "Ne oldu?" diye sorduğunda,
"Evde yiyecekler tükenmiş, elif aç diye uyumasını, uyandığında yemek vereceğimi söyledim." gözleri yavaştan dolarken, "Annemin emaneti olan kardeşime bile bakamıyorum. ne yapacağım ben."
Genç kızın gözüne takılan siyah çarşafla hızla çarşafı aldı. Masanın üzerinde ki paslanmış makasla, çarşafa maske şeklini verdi. Arkadaşı defne ne yaptığını anlamayan bir şekilde bakıyordu.
"Ben gidiyorum Defne. Elif'e iyi bak."
Defne kaşlarını çatarak genç kıza baktı. sorgulayan bakışlarını üzerinde gezdirdi.
"Nereye gidiyorsun?"
Gitmekte kararlıymışçasına arkadaşına baktı. Gitmek zorundaydı. Orada ölse bilene, ölen kişinin ailesine bir miktar para verileceği söylenmişti.
"Yarını bekle öğreneceksin. Defne."
Elinde ki maskeyi yüzüne oturtup saçlarını topladı. Çarşaftan birazını başına yerleştirdi. Bir gün işe yarar diye her gün taşla keskinleştirdiği kılıcını eline aldı.
Evden çıkıp, sarayın yolunda ilerledi.
Saraya yaklaştıkça yumruk sesleri geliyordu. Gölge TOYGAR ile güç yarışına girmek için olan uzun kuyruğun arkasında yerini aldı. Uzaktan görüyordu, o Lider denen adamın dövüşmesini, boş gözlerle seyretti genç kız.
Nefes nefese kalmış bir şekilde, ince kusursuzca olan parmaklarıyla kılıcını elinde dans ettiriyordu adeta. Uzun, Kalıplı, şişman demeden hepsini yere sermişti. Acımasızca...
Aradan geçen 2 saatten sonra sırası kendine yaklaşan kız endişeyle yumruklarını sıkıyordu. Sıranın kendine gelmesiyle sıkıntıyla gözlerini yumdu. Buna mecbur olduğunun farkındaydı.
Halkın izlemek için çevrelediği yere -liderin yanına- ilerledi.
Lider sıra ona gelen erkek olduğunu düşündüğü kıza baktı.
Belindeki 2 kılıcını hırsla çekti. Bu cılız beden nasıl bu şekilde güçlü durabilirdi. Neyine güveniyordu ki?
Kendisinden kısa ve zayıftı. Karşısında ki erkek sandığı kız, kendinden beklenmeyen şekilde sertçe kılıcını çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Gölgesi
Teen FictionKaranlıktı. Fazlasıyla, bir gölge gözüktü. kısık olan ışıktan, karanlığı aydınlatan ışık gölgeyi oluşturdu. gölgesi bile korkutucuydu. Ateşi kendisinden soğutan. Karanlığı "Ben gerçekten karanlık mıyım?" diye sorgulatan, bir gölgesi vardı. O gölgeyd...